Atatürk her konuyla olduğu gibi din konusuyla da “bilimsel” gözle ilgilenmiştir. Atatürk’ün dünyadaki diğer devrimcilerden en temel farklarından biri dini “akıl dışı” diye dışlamaması ve din üzerine de kafa yormasıdır.
Atatürk bir taraftan Ramazan aylarındaki manevi havayı solurken diğer taraftan oruç ibadetini anlamaya çalışmıştır. Okuduğu bazı kitaplarda “oruçla ilgili” bazı bölümlerin altını çizip, bazı notlar alması onun “orucu anlama” çabasının bir yansımasıdır.
Atatürk, Leon Caeteni‘nin “İslam Tarihi” adlı eserini okurken orucun anlatıldığı bazı satırların altını çizmiş, ve sayfa kenarlarına bazı özel işaretler koymuştur.
Örneğin, Hz. Muhammed’in, nefsine hakim olamadığı için hadım olmak isteyen İbn‑i Mazun’a onay vermemesi; “nefsine hakim olmak istiyorsa oruç tutmasını” söylemesi, Atatürk’ün dikkatini çekmiştir:
“Peygamber onay göstermedi. Heveslerini yatıştırması için oruç tutmasını tavsiye etti.”
Atatürk, önemli gördüğü bu satırın altını boydan boya çizmiştir.
Atatürk, aynı kitapta ‘Ramazan bayramının ortaya çıkışını” anlatan bölümle de ilgilenmiştir.
“O sene (Hz) Muhammed taraftarlarına fitre zekatı vergisinin ödenmesini emretti. Bundan bir iki gün önce Müslümanlara bir konuşma yaptığı rivayet olunuyor.
Ramazan ayı sonunda (Hz) Muhammed bütün ashabı ile birlikte şehirden çıkarak musallaya gitti. Salatül‑iyd (bayram namazı) denilen namazı orada kıldı.
Orucun bitimi bu namaz ile kutlanmış oluyordu. İlk defa olarak böyle bir adet yapılmakta idi…”
Önemli bularak bu satırların altını çizen Atatürk, ayrıca, “ilk defa olarak böyle bir adet yapılmakta idi” cümlesinin başına iki adet “X” işareti ve “Dikkat” anlamında bir “D” harfi koymuştur.”
…
“Aklın bir zerresi oruçtan da yeğdir, namazdan da; çünkü akıl cevherdir, bu ikisi araz. Namaz ve oruç, ancak bir kişideki aklın tam olmasından sonra farz olur” Hazreti Muhammed
…
Hiç unutmuyorum; yıl 1984, Ankara dan trene bindim. Biner binmez elimdeki torbadan böreği yemeye başladım ki sol yanımdaki yoksul kıyafetli 30 yaşlarındaki kişiyle göz göze geldim. Önündeki servis tablasında tuz, zeytin ve ekmek ve bir bardak su.. Hafifçe güldü ve içinden mırıldanmaya devam etti. Önümdeki iki kişi ise o tablaya kıymalı, kaşarlı pideleri lahmacunları ayranı koymuş bekliyor. İftar vaktine meğer denk gelmişiz ben de hemen kendimi toparladım. Biraz sonra ezan sesi gelince oruçlar bozuldu. Önümdekiler dualarını sesli yaptı. Sol yanımdaki kişiye börek uzattım alırım ama bir şartla sende zeytinimden alacaksın. Zeytin sayılı azami saysam 10 tane yok. Bir tane aldım. Velhasıl önümdekiler mis gibi kokuyla pideleri büyük iştah ile ağızlarını şapırta şapırta yerken sol yanımda ki sessiz bir biçimde büyük bir keyifle elindekileri yedi. Bir ara onun farkına vardılar vermek istediler ama o kesinlikle almadı. Sonra Eskişehir’e kadar keyifle sohbet yaptık.
…
“Bizim evde her ramazan oruç tutulurdu. Olağandı, doğallıkla yapılırdı, abartılmazdı. Şimdilerde oruç tutmak yetmiyor, herkese oruçlu olduğunu göstermek ve oruç tutmayanları izleyip gözlemek gerekiyor.” AMİN MAALOUF
“Gözde gözyaşı olursa, ruhta gökkuşağı açarmış…” Kızılderili sözü
“Açlığa sabredersin adı “oruç” olur. Acıya sabredersin adı “metanet” olur. İnsanlara sabredersin adı “hoşgörü” olur. Dileğe sabredersin adı “dua”olur. Duygulara sabredersin adı “gözyaşı” olur.” Mevlana
Sevgi ve saygılarımla…