1. Haberler
  2. YAZARLAR
  3. HAYVANIN DEĞERİ DIŞINDADIR, İNSANINKİ İÇİNDE…

HAYVANIN DEĞERİ DIŞINDADIR, İNSANINKİ İÇİNDE…

Yeni Dünya Düzeni’nin en büyük silahını biliyor musunuz…
Bugünlerde yaşadığımız çoğu olay karşısında bizim kuşaktan olan çoğu yaşıtımdan nereye gidiyoruz sorusu ile birlikte eskinin de özlemle anıldığını duyuyorum. Öyle ya bizim zamanımızda diye başlayan cümleleri birlik ve dayanışmanın güzel örnekleri ile  bitiyordu.

12 Eylül darbesi ile başlayan süreçte tanık olduğumuz hem bilişim dünyasındaki gelişmeler hem de bu gelişmelere paralel olarak sosyal yaşantımızda yaşanılan değişiklikleri sorgulamadan sağlıklı bir durum analizi yapmamız mümkün değildir. Öyle ya bizler bu şekilde büyürken neden bizim çocuklarımız bu sıkıntıyı çekiyordu.

Bizler soğukta sinemaya giderken çocuklarımız ne güzel televizyon kanalıyla ister film ister başka bir görseli sıcacık evinde izliyordu. Yaşamı kolaylaştırılmıştı, onun yapacağı tek şey derslerine çalışarak test usulü sınavlarında başarılı olacak ve hayata daha üst bir noktadan başlayacaktı. Yapılan tüm çabalar aslında onun ileride yaşayacağı sıkıntıların daha az olması yönündeydi değil mi dostlarım. Kitap okuması yanlıştı, okuyarak siyasete ilgi duyması ise çok daha büyük felaketti. 12 Eylül öncesi gençlerin ölmesine siyaset neden olmamış mıydı? Kitap okuyup ta anarşist olmasına hiç gerek yoktu. Derslerine çalışıp, meslek sahibi olsun yeterliydi. İnsanı sosyalleştiren çalışmalara zaman ayırması ise bu zamanda gülünecek çalışmalardı. İleri de parası olunca nasıl olsa onları yapar diye düşünülüyordu. Resime, müziğe, spora, tiyatroya veya başka bir etkinliğe ilgi duyması okumaya daha doğrusu iyi bir tahsil yapmasına engel olabilirdi.
Daha güzel bir eve sahip olmak, daha güzel otomobile sahip olmak, daha güzel elbise ve mücevherata sahip olmak, daha güzel bir kadına yada kariyeri yüksek bir erkeğe sahip olmak…

Günümüzün yaşam sloganı buydu; Daha güzeline veya pahalısına sahip olmak. Bu sahip olma gerçekleşirken farkında olmadan da kendine yabancılaşıyordu insanoğlu. Bakın Karl MARX nasıl tanımlıyor bu süreci: “Ne kadar az yer, içer, kitap okursan, tiyatroya, meyhaneye, dansa ne kadar az gidersen, ne kadar az düşünür, sever, kuram yaratır, şarkı söyler, resim ve eskrim yaparsan, o kadar fazla sermaye biriktirirsin; güvelerin ve tozun yok edemeyeceği hazinen o kadar büyür. Kendin ne kadar azalırsan, o kadar çoğa sahip olursun; kendi öz hayatını dile getirmenle dışsallaşmış hayatını dile getirmen ters orantılıdır; yabancılaşmış varlığın gitgide büyür.”(1844 Felsefe yazıları, Karl Marx)

Ya da istersen bu örneği Hazreti Ömer’den de verebiliriz: “İbn’i Sad, Tabakat adlı eserinde bir hadise nakleder. Halife Ömer, Bahreyn’e vali atadığı Ebu Hureyre’nin mal biriktirdiğini, atlarının sayısının arttığını öğrenir ve gidip onları hazineye iade etmesini emreder. Ebu Hureyre itiraz edince, o adaletli halife, kırbacı indirir… Ve şunu söyler; “Anan seni hep aptal çoban olasın diye mi doğurdu?”

Çocuklarımız fazla terlemeden zenginliğin ve sahip olmanın derdindeler. Sahip oldukları şeyler ne kadar pahalı ise kendilerini o kadar güçlü hissediyorlar. Statü sahibi olduklarını düşünüyorlar. Ne kadar pahalı şeyler giyerlerse yada tüketirlerse çok güçlü ve mutlu olacaklarını düşünüyorlar. Ama sonuç hep hüsran oluyor. Kumarcının kazancı gibi kazanıp kazanıp sonunda sıfırı tükettikleri bir yaşamları oluyor.

Oysa bizler XI. yüzyılda yaşamış ve bizlere Divanü Lügatı yazarak yol göstericiliği yapan Kaşgarlı Mahmut’un şu sözünün değerini bile bilemedik, bilemedik ki çocuklarımıza gerçekleri ve yaşamı anlatamadık. “Yılkı alası taştın, kişi alası içtin/Hayvanın değeri dışındadır, kişininki içinde…” Yani, insan, aklı olan varlıktır.

Kaşgarlı Mahmut’un halkın ağzından derlediği “Hayvanın değeri dışında, kişininki içinde” sözünün özü; “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” diyen ve ülkemizde aydınlığın ışığını tutuşturan yüce önder Atatürk’le yeniden tanımlanmıştır.
Aklını kullanma cesaretini gösteremeyenler, kendilerine başkalarınca reva gösterilen çileli hayatın ağzı var dili yok kullarıdır. Aydınlanmanın önemini kavradın mı şimdi arkadaşım; dün padişahın kulu iken bugün daha gaddar ve acımasız güçlerin kulu olursun; kul olmaktan kurtuluşun reçetesi ise aklını kullanabilme becerisini kazanabilmektir.

Kapitalist sistemin değer yargıları içinde insan olarak tüketici yönünü ortaya koymadığın sürece bir değer taşımıyorsun. Üretici özelliğin bu sistem içinde anlamını bulmuyor. Emeğin değersizleştirilmesi adına söylenen ise bu işi artık makineler veya robotlar yapıyor. Değersizleştirilen insan, benzerlerinin oluşturduğu sürünün bir parçasıdır. Bu noktada başlıyor asıl tehlike. Çünkü her insanın en önemli özelliklerinden biride fark edilmektir. Bu fark edilme sürecinde ise kişinin içindeki ben duygusu kontrol edilemediği an kendini benzersiz gören ve toplumcu olamadığı içinde kibirli, yapayalnız bir bireydir. Bu durumdaki bir bireyin ne yapacağı ya da neler yapacağı önceden kestirilemez.

Emperyalizmin bize dayattığı “Yeni Dünya Düzeni”’nin beslendiği en önemli kaynak, insanoğlunun bencilliğidir. Bencilliğimiz karşısındaki güçsüzlüğümüzü ise tetikleyen ise TELEVİZYON OLMUŞTUR. Televizyon evlerimize girmiş ve farkında olmadan bizi ve çocuklarımızı köreltmiştir. Nasıl mı derseniz…

“Günün büyük bölümünü TV ekranından yöneltilen o sıcacık sözlü iletişime kulak kabartmaya ya da TV yıldızı olarak nitelendirilen kişilerin duygusal davranışlarını izlemeye koşullandırılmış çocuklar, gerçek yaşamda başarı kazanamazlar; çevrelerinde o yıldızlar gibi ilgi göremezler çünkü. Daha kötüsü, gerçek dünyadan öğrenmeleri gerekeni öğrenemezler, bu yeteneklerini zamanla yitirirler; yaşam ekrandaki yaşamdan çok daha karmaşıktır. En sonda da biri çıkagelip her şeyi açıklamaz. ‘TV çocuğu’ karşılaştığı olayların anlamlarını kavramakta zorlanır, umutsuzluğa kapılır. Bu sorun zamanında giderilemezse, çocukta TV karşısında başlayan ‘anneden duygusal kopma’ başka boyutlara ulaşır. TV’nin yarattığı asıl tehlike budur:İnsanın edilgenliğe yönelmesi ve tek başına yaşamla karşı karşıya kalamama korkusunun yerleşmesi.”(Bruno Bettelheim)
Ucube gökdelenlere,
Ucube gıda ürünlerine,
Ucube tohumlara,
Ucube insanlara, dur diyemezsek ilk önce sokağımızı sonra evlerimizi, sonra sağlığımızı, sonra çocuklarımızı ve kendimizi kaybederiz. O nedenle içimizdeki bencilliğimize dur demek zorundayız… Geçmişimizdeki birikimleri doğru okursak ve çocuklarımıza doğru katkı verirsek geleceğimizi daha sağlıklı yönetiriz.(Vecdi YILMAZ)

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
HAYVANIN DEĞERİ DIŞINDADIR, İNSANINKİ İÇİNDE…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!