Sevgili okurlarım, merhaba
Sizlerin de bildiği üzere Havran ilçemizin mezarlığı, kadim bir geçmişe sahip. Tarihi mezarlığı anlatmaya kelimeler yetmez desek, hiç de abartmış olmayız. Böyle bir durum söz konusu olunca, sizlere Havran mezarlığı hakkındaki bilgileri dilim döndüğünce aktarmaya devam edeceğim.
Ölen kişinin cinsiyeti, mezar başlarından (serpuş) ve mezar taşına işlenen sembollerden bilinir. Kadın mezar taşları, bir kadının incelik, letafet ve zarafetini en güzel şekilde ortaya koyan çiçekler, buketler, bahar dalları, gerdanlık, küpe ve broşlarla süslenmiştir. Havran Mezarlığı’na girdiğinizde, kadın mezar taşlarındaki çiçek süslemeleri dikkatinizi hemen çekecektir. Mezar taşı ustalarının, kadın mezar taşlarını daha bir özen göstererek yaptığını düşünmeye başlarsınız. Ve sanatını göstererek kadının zarafetini yansıtmış olduğuna tanık olursunuz.
Havran Mezarlığı’ndaki kadın mezar taşları, gerçekten de büyük bir özenle yapılmıştır. Her biri çiçeklerle bezenmiş, sembollerle donatılmış ve zarafet dolu sanat şaheserleridir. Bu mezar taşları, bize kadının geçmişte bir çiçek olarak görüldüğünü anlatır. Uzaktan bakıldığında her biri canlı kadın gibi duran bu estetik harikası kadın mezar taşları, kadına bugün de gereken önemin ve değerin verilmesi gerektiğini vurgular.
Kadın mezar taşlarını yakından incelediğimizde zarif bir başlık olan hotoz öne çıkar. Yuvarlak bir başlık olan hotoz, kadınların çık sık kullandığı bir başlıktı. Hotozun hemen altında ise kadının zarafetini gösteren ince bir boyun ve boyun kısmına işaretlenmiş gerdanlık veya kolye vardır.
Sık görülen bir diğer mezar taşı modeli ise, cami figürleridir. 19. yy. ’da başlayan bu akım sadece Ege Bölgesi’nde görülen bir özelliktir. Ve Havran Mezarlığı’nda karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra Havran Mezarlığı’nda bulunan kadın mezar taşları, Türk kültürünün İslam öncesinden başlayan ve binlerce yıl içinde olgunlaşan kültür öğelerinin izini de taşır.
Sonsuzluğu simgeleyen ‘’şua-güneş’’, zorluğu ve feleğin sillesini simgeleyen ‘’çark-ı felek’’, zarafete işaret eden gül, lale gibi çiçekler, daha öncede bahsettiğimiz gibi cennetin meyveleri olarak kabul edilen üzüm ve nar, halk arasında mezarlık ağacı denilen servi çok sık görülen sembollerdir. Her birinin taşıdığı anlam derindir. Bu semboller, kadının doğurganlığını ve milletin anası olduğunu göstermek için kadın mezar taşlarında kullanılmıştır.
Erkek mezar taşları ise, kadınlarınınkine göre daha çeşitlidir. Bir mezar taşının başında başlık varsa bu mezar mutlaka bir erkeğe aittir. Erkek için yapılan mezar taşları genel anlamda ‘’kavuklu, sarıklı, başlıklı ve fesli’’ olarak dörde ayrılmıştır. Havran Mezarlığı’nda örneğine sık rastlanılan sarıklı mezar taşları, 16. yy.’a ait ve en eski olanlardır. Sarık çeşitlerinden; kalın, ensiz ile çapraz ve kafes dilimli olarak adlandırılan sarıklı başlıklar da vardır. Bu başlıkları daha çok, müderrisler, defter emini gibi görevliler kullanmıştır.
17’nci yüzyılda ise daha çok görülen başlıklar, kavuklardır. En gösterişli mezar başlığı ise ‘’kallavi kavuk’’ adıyla bilinen başlık çeşididir. Padişahlar, şehzadeler, hasekiler, yeniçeri ağaları, dergah-ı ali çavuşları, Rumeli fütuhatlarından sorumlu akıncı ve sancak beyleri gibi daha birçok üst rütbeli görevlilerin kullandığı kavuk türü de ‘’mücevveze kavuk’’ tur.
Mezar taşlarından en sık rastlanılan diğer kavuk çeşitleri şunlardır; katibi, nezkep, paşalı, kafesi destari kavuklarıdır. Kafesi destari çeşidi, kendi içinde biçim itibariyle birkaç çeşide ayrılmıştır. Bunlar arasından ‘’örfü destarlı kavuk’’, Havran Mezarlığı’nda karşımıza çıkar.
Mezar taşlarındaki bu başlıkların, kişilerin meslekleri yanında meşrepleri hakkında bilgi vermesi, cemiyetteki hoşgörüye ve inanca olan saygının bir ifadesiydi.
Havran Mezarlığı’nda erkek mezar taşlarında en sık görülen bir başlık türü de festir. İlçe mezarlığında; 2. Mahmut dönemini simgeleyen ‘’Mahmudi Fes’’, Abdülaziz Han dönemine ait ‘’Aziz Fes’’ ve 2. Abdülhamit dönemine işaret eden ‘’Hamidi Fes’’ türlerinden üçü de yer almaktadır.
Yeniçeri mezar taşlarındaki başlıklar ise şunlardır; dardoğan, serdengeçti, börk, makdem, kuka ve kalafattır. O dönem devlet bünyesinde görev yapan cellatlar öldüğü zaman çoğunlukla mezarlık içine değil ayrı bir yere gömülmüştür. Onların mezar taşlarına herhangi bir şey yazılmamıştır. Mezarları yontulmadan taştan yapılmıştır.
Sevgili okurlarım, gördüğünüz üzere Havran Mezarlığı’nın tarihe not düşen koca bir belge. Hem Havranlıların geçmişi hem de geleceği… Mezar taşları adeta dile geldi ilçemizin kadim geçmişi hakkında bizlere çok öğrettiler. Son sözü ise değerli tarihçimiz İlber Ortaylı’ya bırakmak istiyorum. Kendisi, mezarlıkların korunmasıyla ilgili şöyle der:
‘’Osmanlı şehirlerindeki mezarlıkların korunması, hem milli sanat tarihimiz bakımından hem de bu mezar taşlarının üzerindeki bilgiler bakımından gereklidir. Arz ettiğim gibi, bazı mezar taşı kitabeleri bir biyografiyi vermektedir. Aile mezarlığı şeklindeki bir devamlılık da, mesela ünlü memur ailelerinin, ulema ailelerinin silsilesi hakkında bilgi vermektedir. Bunların korunmasının, devlet kolluk kuvvetleriyle sağlanamayacağı üzerinde ısrarla duruyorum. Ölümü olan bir tavır, çelebice bir estetikle karşılayan eski bir toplumun yerini; onu telaşla ve kapkaçla yenmeye çalışan, pervasızca yıkıp yapan ham bir toplum aldı.’’ (Son)
Kaynaklar:
İlber Ortaylı (Son İmparator Osmanlı/ Kitap)
Fatih Çavuş (Osmanlı Mezar Taşlarının Sırları/ Kitap)
Canan Hanoğlu, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi (Tez çalışması)