Türbeler ve kabirler, ölümün son mekânsal duraklarıdır. Sembolik olarak pek çok anlam taşırlar. Önemli bir kültürel mirastırlar. Mezarlık, kabristan, hazire ve hamuşan gibi isimler ile de bilinirler. Bu kültürel yapılar üzerlerine, kimi zaman edebi metinler yazılmış. Böylelikle o dönemin sanat yaşantısını, bugüne aktaran bir değer olmuş. Kimi zaman da bu yapıtların fizik-sanatsal özellikleri incelenmiş. Mezarlarda bulunan kitabeler keşfedilmiş. Bunun yanı sıra kabirlerin düşündürdüğü ölüm algısı, cenaze törenleri, ziyaret adabı, ağıtlar gibi sosyal, mekânsal ve edebi açıdan irdelenmiştir.
Ölüm, tek başına yaşanılan bir olgudur. Mezarlıkta toplu halde bulunan mezar taşları ise ölüm yanlığı ile tamamen tezat bir durum oluşturmaktadır. Selçuklu Devleti’nden Osmanlı’ya dayanan, korunarak günümüze ulaşmayı başaran ve içinde barındırdığı kitabeleriyle açık hava müzesi olma özelliği taşıyan “Havran Mezarlığı” , ülkemizde sayıları az olan mezarlıklardan birisidir.
Balıkesir’in Havran ilçesinin mezarlığı, adeta yaşayan bir tarihtir. Yaklaşık bin yıllık bir geçmişe sahip olan bu mezarlıkta, sanat ve her ne kadar ölümle zıt bir anlam taşısa da hayat vardır.
Değerli tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Son İmparator Osmanlı” adlı eserinde Havran’dan şöyle bahseder: “Hiç şüphesiz bizim klasik İstanbul’da, Bursa, Edirne, Konya, Manisa gibi şehirlerimizde hatta Balıkesir’in HAVRAN ilçesinde ve irili ufaklı bütün şehirlerimizde mezarlıklar, Osmanlı hayatının bize kalan en son kalıntısı ve çok ilginç bir kelime olacak ama en ‘canlı’ örnekleridir. Buraya, mimarisine ve konumuna baktığımız zaman ‘ölüler şehri’ demek mümkün değildir. Çünkü mezarlıklar ve mezar taşlarımız son yıllarda sadece Osmanlı tarihçilerinin değil, başka sahalardaki bilginlerin de ilgisini çekmekte ve araştırmalar yapılmaktadır. Bu araştırmalar, bilimin sıkıcılığından çıkmış, adeta bir nevi estetik spor haline dönüşmüştür.”
Havran Mezarlığı, 65 bin metrekare alana sahiptir. Asırlar öncesi “Büyük Havran Mezarlığı” ve “Küçük Havran Mezarlığı” olarak yapılmış. 1990’lı yıllarda da birleştirilerek bugünkü halini almıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde duvarlarla çevrilmiştir. Bu işlemin bölgeden sorumlu olan Süleyman Komutan tarafından yapıldığı günümüze ulaşan bilgiler arasındadır.
Tarihi mezarlık içerisinde, belli noktalarda yer alan bezemesiz eski dönem mezar taşları, evliya ve sahabelerine ebedi istinatgâhlarının da burada olduğunu anlatmaktadır. Havran’ın tanınan ailelerinden Kökden ailesinin bir bireyi olan rahmetli Arif Kökden, mezarlıkla ile ilgili bir makalesinde, Havran Mezarlığı’nda 700 evliyanın yazmıştır. Ve şu bilgileri paylaşmıştır:
“İslam orduları İstanbul’u muhtelif zamanlarda fethetmek üzere harekete geçmiştir. İstanbul’a yapılan seferin ikincisi olan M.S. 675’li yıllarda Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’in de katıldığı seferde, İslam Ordusu Havran’da şu anda mevcut bulunan kabristanın hemen karşısında yer alan alanda Ordugâh kurmuştur. Sahabeler bahar zamanı olduğu için bol bol erik yemişler, bunun neticesinde 36 sahabe zehirlenerek hayatlarını kaybetmiştir. Bu sahabeler bugün Havran Mezarlığı’nda 6 üst üste bir mezara konarak toplam 6 mezar vardır. Her kabir başında büyük sütun taşı dikilmiştir. Bu da bize Havran Mezarlığı’nın hem tarihi hem dini misyonunun ağır olduğunu sunmaktadır.
Yine Havran Mezarlığı’nda Padişah 2.Murat’ın torunu ve Fatih Sultan Mehmet’in yeğeni Hafız Osman’ın, Hasan Baba ve Mustafa Dede kabirleri, Arap Hoca, Sabri Hoca ve Nakşibendi tarikatının önde gelen erenleri ve ermişleri, Nurettin ve Halil Hafızlar, Kanuni ordusundan Osmanlı Subayı Yüzbaşı İsmail Efendi gibi önemli zatların da ebedi istirahat ahı Havran Mezarlığı’ndadır. Bugün yaklaşık 700 evliya Havran Mezarlığı’nda yatmaktadır.”
KAYNAKLAR:
Prof. Dr. İlber Ortaylı ( Son İmparator Osmanlı- Kitap)
Havran Belediyesi Kültür Yayınları
Arif Kökden makaleleri