Yolculuk uzun sürecek.
– Hayırdır nereye ?
– Bulgaristan’a.
– Neden be yaaa..
– Ben Bulgaristan doğumluyum. Üç yaşındaydım Türkiye’ye geldiğimizde.
Evimiz barkımız duruyor orada. Vatandaşlığım sürsün diye yılda iki kez girip çıkmam gerek. Bu yıl da gideceğim. Zamanı henüz belirlemedim.
– Benim anne dedelerimin de kökeni Bulgaristan Tırnova şehri / Servi kasabası. Denk gelirse birlikte gideriz. Ben de atalarımın orada kalanların izlerini bulurum belki. Hacı Haşim dedemizin babalarının mezarları oradaymış. Servi kasabasında.
– Ne kadar iyi olur , keşke denk gelse..
Emekli Edebiyat Öğretmeni, arkadaşım Masume Tuzkaya böyle söyleyeli bir yıla yakın oldu.
Haberleştik , kavilleşip gideceğimiz günü belirledik. Bir hafta sonraya biletlerimizi aldık.
O akşam yola çıktık.
Sabah Haskovo da otelimize yerleştik. Muhteşem bir Eylül sıcaklığı var.
Kahvaltı sonrası sokağa çıktık.
Temizlik işçisi kadınlarla selamlaştım. Bulgarca günaydın nasıl denir bilmediğim için onlara Türkçe seslendim.
– Günaydın..
– Günaydın be yaaa, hoş geldiniz. Nerden geleysiniz ?
Keyifle gülümsedim. Haskovo’da Türk nüfus hakkında bilgim de yoktu.
Neşeyle yanıtladım:
– Ben Balıkesir / Edremit / Zeytinli’den , arkadaşım Burhaniye / Ören’den geldik.
Samimi ve sıcacık sohbetin ortasında buluyoruz kendimizi.
Biz de Türküz ..
Siz geleysiniz biz çok sevineyiz.
Kalabalıklaşıyez.
Bu otele çok Türk geleyi. Biz hep konuşeyiz onlarla.
Fatme ve Salime ile otelimizin önünde Haskovo şehrindeki kendi temizlik bölgelerinde karşılaşıp tanış oluyorum.
Fotoğrafınızı çekeyim , sizleri de gazetede yazacağım yazıya koyacağım diye izin alıyorum.
– Türkiye’ye selam da süleyiz dediler.
– Fatme ile Salime kardeşlerimizin size çok selamları var.. Bu özlem dolu selamlar üstümde kalmasın , kucakla selam söyleyiz dediler.. Selamlar kucakla..
Dört gün boyunca her sabah saat 07.00 de ellerinde çalı süpürgeleri ile sonbahar yapraklarını süpürürken gördüm onları..
Onlarla kısacık sohbetler günüme güzellik kattılar.
İyi ki gelmişim.
Gülen yüzlerle , ayaküstü sohbetin keyfine diyecek söz yok.
Çok güzel deyiler.. Biz Türklere kıymetlimiz diye süleyiler..
Haskovo şehrinde o kadar çok park var ki. Her parkın çiçekleri ve parklar çok bakımlı. Ama bunca güzelliğin korunmasında aynı özeni göstermiyorlar. Yerlerde boş su şişeleri , yediklerinin poşetlerini çöp kutuları yerine yere atıyorlar. Oysa adım başı çöp kutuları var. Her sabah temizlik özenle yapılmasına karşın , o temizliği tutmak için çaba gösteren çok az. Gözlemlerim böyle.
Haskovo şehrinde 4 gün boyunca başıboş dolaşan bir tek köpek gördüm. Kulağında aşılı olduğunu belirten küpesi vardı. Bizim belediye başkanlarımızın dikkatine diye not düşeyim. Bizim mahallemizde sayısını ben bilmiyorum kaç başıboş sokak köpeğimiz var.
Haskovo meydanındaki bu anıtın dört bir yanı Bulgar kahramanların anısına dikilmiş.
Anıtın bu yüzü 1872 ve 1878 yıllarındaki kahramanlar anısına yapılmış.
Anılmak , unutulmamak , anılarda kalıp anıtlaşmak adına güzel bir ahde vefa.
Burası bir ilkokul.
Tertemiz bahçesinin içindeki oyuncaklar ve düzenine hayran oldum. Ben okulu bulup görünceye kadar çocuklar çoktan evlerine gitmişler bile. Olsun ne yapalım, bir anı resmi alıp siz okurlarımla paylaşayım gariii..
17 Eylül 2022 günü okullar açılmıştı burada.
Çocukların ve gençlerin ellerinde çiçek buketleri vardı.
Sorduğumuzda ; Öğretmenlerimize ilk gün çiçeği götürürüz. Bizim vazgeçilmez bir hediyemizdir. Okula başladığımız ilk gün çiçeksiz okula gitmeyiz.
Güzel kokulu çiçekleriniz hep açsın.
Emekli de olsam , öğretmen olarak bu güzel okulun önünde bir resim çektireyim, bana yakışır diyorum..
Geldiğimiz ilk gün otelimiz Plaza’ya çok yakın küçük bir cami gördüm . Kapı üzerindeki yazılar ve kapı yeniydi. Belli oluyordu.
İlgimi çekince minicik bahçesine girdim. Bahçesinde genç bir bey ile karşılaştım. Tarihi hakkında bilgi edinmek istediğimi söyledim.
Haskovo’da en eski Türk Camii burasıdır dedi. 1395 yılında yapılmış.
Adı ” Eski Camii ”
Yılların yorgunluğuna dayanamayınca bir yıl önce bakımı yapılıp yeniden ibadete açılmış.
Ben cami sorumlusuyum diyen genç ile kısacık ayaküstü konuştuk bunları.
Resimlerini çekmek istiyorum deyince memnun oldum abla dedi.
İşim acele siz çekin resimleri ama dış kapıyı da kapatın.
Bir zarar gelmesin. Gelmez ya.. Tedbirimizi alalım.
Haskovo’da akşam yemeği için merkezde bir lokantaya girdik. Türkçe bilen var mı diye sorunca ; genç bir kız geldi masamıza.
Buyrun ne yemek istersiniz ?
Çok düzgün Türkçesi vardı.
Kısa sohbetin ardından siparişlerimizi verdik.
Yemeğimizin ardından sohbet daha da koyulaştı.
Adı : Aleksandra. Bulgar. Ama Edirne’de Edirnespor güreş takımında güreş yapmış.
Konuştukça şaşkınlığımız artıyor. Aleksandra zayıf çelimsiz görünüyor.
– Sen nasıl güreş yaptın kızçazım diyorum.
– Yaptım işte , kilomda güreştim diyor.
Masume Tuzkaya ve Aleksandra ile özçekim .
Halklar arasındaki dostluğa güzel bir örnek Aleksandra.
Köprülerin altından çok sular akarken dostluklar halklar arasında gelişiyor..
1932 yılında politikaya atılan Todor Jivkov 1962 yılında Bakanlar Kurulu başkanı olur.
1971 yılında ise Devlet Başkanı olur. Ve 33 yıl Bulgaristan’ın başında olur.
Dönemin devlet başkanı olan Todor Jivkov.
Bulgaristan komünizm ile yönetilmektedir.
1990 yılında Bulgaristan’da yaşayan Türklerin zorla isimlerinin değiştirilmesine ve göçe sürüklenmesine neden olur.
O yıllarda “Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Türk Cumhuriyetleri ve Türk Toplulukları Dairesi Özbekistan masası müdürü idim.” Bulgaristan Türklerinden iki öğretmen de bizim dairemize atanmışlardı.
Hüseyin Özgür ve Mahmut Öğretmen.
Belene kampında zor günler yaşadıklarını , zaman zaman hüzün ve biraz da öfke ile anlatırlardı.
Bende o sırada Özbekçe dil kursuna yeni başlamıştım. Kiril alfabesini öğrenirken Mahmut ve Hüseyin öğretmenlerimizin yardımlarını görmüştüm. Ufak tefek ayrılıklar olsa da ana harfler Kiril alfabesinde aynı idi.
” O dönemde komünizm ile yönetilen Rusların işgalinde olan Türk Cumhuriyetleri ( Özbekistan , Kazakistan , Türkmenistan , Azerbaycan ) arasındaki iletişimi koparmak için , her Türk Cumhuriyeti Kiril alfabesinde bazı harflerde değişiklik yaptıklarını Özbek öğretmenimiz söylemişti. ”
Olimpiyat ve Dünya şampiyonumuz haltercimiz Naim Süleymanoğlu’nu rahmet ve minnetle anıyorum.
Kırcaali Türklerinden Naim Süleymanoğlu’nun adı değiştirilip “Naum Şalamonov ” yapılmadı mı ?
Daha sonra Türkiye’ye iltica edip, Türkiye adına yarışmıştı.
Bulgaristan Devlet Başkanı.
“Todor Jivkov 7 Eylül 1911’de Pravets köyünde doğdu.
Todor Jivkov 18 Ocak 1990 yılında tutuklanır. Bir kaç ay sonra da ev hapsi başlatılır. Devletin 21 milyon Levasının (Bulgar para birimi ) yağmalanmasından yargılanır. 7 yıl hapis cezasına çarptırılır. 1993 yılında ölüm kampları için hakkında dava açılır. 1994 yılında Jivkov ve 22 arkadaşı sol işçi örgütlerine yardım amacıyla 244 milyon Leva’nın yağmalanmasından dolayı yargılanır. Ama , Anayasa Mahkemesi bu iki dava ile ilgili yağmalama suçlarını kabul etmez. Aynı şey isim değiştirme sürecine ait davada da gözleniyor. Yasalara göre Bulgaristan’da ırk ve milletlere karşı suçlar cezalandırılıyor , ama burada etnik gruptan bahsedilmiyor. Ve böylece Todor Jivkov ( Türk soydaşlarımızın isimlerinin değiştirilmesi ve sürülmesine karşın ) 45 yıllık totaliter rejim için suçlu bulunmuyor. Mahkeme suçsuz diyor..
5 Ağustos 1998’de yaşamını kaybediyor.
Kaynak- Yazan : Yoan Kolev. ( Türkçesi Müjgan Baharova )
“Yurtta barış , dünyada barış” diyen Atatürk’üme minnettarım.
***
Arkadaşım Masume Tuzkaya ile Haskovo şehrinin parklarını dolaşmak için otelimizden çıktık. Çevremizi ve yolları az çok öğrendik.
Ağır ağır yürürken Kırık Trakya Türkçesine benzer bir konuşma duydum.
Küçük bir çocuk sesiydi.
– Yemeycem işte !..
Dayanamayıp sordum;
– Delikanlı neden yemeycesin ?
Küçük delikanlının adı Derman.
Yanındaki Kamile Hanım anneannesi.
Kızı Songül Derman’ın annesi.
Aydoğan damadı , Derman’ın babası..
Derman’ın sözlerini gülümseyerek izliyorum.
Anneanne torununa söylendi.
-Seni dedeya süleycem. Yemek yemeyi diyecem. Sen o yemeyi yiycesin.
– Yemeycem işte. Dedeya süyle. Yemeyim işte.
Tam önlerinde durup sordum.
– Siz Türk müsünüz?
-Türküz be yaaa.
– Çok memnun oldum ben de Türküm, arkadaşımla birlikte dedelerimizin memleketini görmeye geldik.
Yanlarına oturdum. Sohbet koyulaştı.
Anne Kamile Hanım hastalanmış buraya doktora gelmişler.
Kaşkova kasabasına yakın Görgü köyünde tütüncülük yapıyorlarmış.
O arada arkadaşım Masume Hanım bilirim tütün işi zor ve zahmetlidir.
Akhisar da biz de tütüncülük yaptık ben çok küçükken.
Kamile Hanım ile sohbetimize torunu Derman da katıldı.
O sevimli Trakya Türkçesi ile.
-Ben tütüne gitmeyim. Evde annemle kalayiz. Dedem, nenem, babam gideyi.
Derman ve aile ile sıcacık sohbetin içine kızı Songül ve damadı Aydoğan da katıldı.
Songül Hanım bel fıtığı ameliyatı olacakmış. Türkiye’den tanıdık bildik doktor var mı diye sordu.
TÜRKİYE’de çok iyi doktorlar var dedim. Korkmadan gelin.
Songül Hanım ben İstanbul’a geldim. Oraları bileyim. Çok güzel oralar.
Damat Aydoğan söze karıştı.
-Şifaya geliyiz uraya. Seneye tütün işini bitiriyez geliyez. Songül için ameliyat için.
Bu güzel sohbetin ardından işte bu fotoğrafı çektik.
Ardından Kamile Hanıma bir cıgara ikram ettim.
Bir cıgara içimi daha uzatıp sohbetimizi sonra vedalaştık.
Türkiye’ye selam süleyiz dediler.