SES GAZETESİ…
Ses gazetesi Hasan Basri (Çantay)’nin Balıkesir’de 17 Ekim 1918 ile 13 Mart 1919 tarihleri arasında, Ancak 22 sayısını yayınlayabildiği haftalık bir gazetedir. Bununla birlikte bu gazete Hasan Basri (Çantay)’ nin de neşrinde emeği bulunan ilk gazetedir, ne de onun makalelerinin yayınlandığı tek süreli yayın organıdır. Bu nedenle H. Basri (Çantay)’m bütünüyle elinden çıkan ve İstiklâl mücadelemizde önemli yeri bulunan bu gazeteye geçmeden önce, onun gazeteciliği üzerinde, hiç değilse genel çizgileriyle, durmakta yarar vardır.
Hasan Basri (Çantay)’nin gazetecilik geçmişi 1908’lere yani İkinci Meşrutiyet yıllarına kadar gider. Bu sırada yirmi yaşını yeni geçmiş olan H. Basri (Çantay), uzun bir baskı döneminden sonra ortaya çıkan hürriyet ortamından istifadeyle, gerek başkent ve gerekse taşrada büyük bir hamle yapan matbuatın içerisinde yer alır. Onu ilk olarak Cemil Çavuş’un daha önce kapanıp şimdi tekrar açılmış bulunan matbaasında Nasihat adlı bir gazeteyi çıkarırken görürüz. Çok kısa ömürlü olduğu tahmin edilen bu gazeteden sonra 15 Eylül 1325/28 Eylül 1909’da Balıkesir adlı bir gazeteyi çıkarmaya başlar. Balıkesir 31 K. Sâni 1327/ 13 Şubat 1912’ye kadar yaklaşık ikibuçuk sene H.Basri (Çantay)’nin yönetiminde çıkarıldıktan sonra matbaanın sahibi Cemil Çavuş’a devredilmiştir.
Gerek Nasihat ve gerekse Balıkesir gazetelerindeki çalışmaları sırasında, buralarda ilmî, edebî, tarihî, içtimaî, hukukî konularda yazıları yayınlanan H. Basri (Çantay), bu arada gazetecilik mesleğinin inceliklerini de büyük ölçüde öğrenmiş bulunuyordu. Nitekim yine Cemil Çavuş’un matbaasında 11 Şubat 1327/24 Şubat 1912 ile 3 Temmuz 1328/ 16 Temmuz 1912 arasında haftalık olarak çıkarılan Yıldırım gazetesini onun daha itinalı bir biçimde neşrettiğini görürüz.
Hasan Basri (Çantay) 14 Nisan 1330 / 27 Nisan 1914’den itibaren yarı resmi olarak tekrar neşredilmeye başlanan Karesi gazetesinin neşredilmesinde de görev aldı. Daha sonra tamamıyla resmî Vilâyet gazetesi olarak yayınlanan bu gazetede H. Basri (Çantay), değişik sahalarda, döneminde ilgiyle okunan çok sayıda makâle neşretti. H. Basri (Çantay), Birinci Cihan Savaşından yenik çıktığımız ve memleketin istikbalinin son derece karanlık göründüğü bir dönemde milletimize hakkın ve hakikatin sesini duyurmak için çıkardığı Ses gazetesinden sonra, Zafer-i Milli gazetesinin çıkışına da etkili bir biçimde katkıda bulunmuştur. Bizzat veya bilvasıta çıkardığı bu gazeteler yanında H. Basri (Çantay) Doğru Söz, İzmir’e Doğru, Türk Dili, İslam ve bilhassa da Sırat-ı Müstakim, Sebilü’r-Reşad gibi süreli yayınlarda neşrettiği çok sayıdaki makâlesi dolayısıyla da diğer meziyetleri yanında, iyi bir gazeteci olarak tanınmaya ve tanıtılmaya lâyık bir şahsiyettir.
Hasan Basri (Çantay)’m gazeteciliği konusuna kısaca değindikten sonra şimdi Ses gazetesini değerlendirebiliriz. Ses gazetesi 17 Ekim 1918 ile 13 Mart 1919 tarihleri arasında ancak yirmi iki sayı yayınlanabilen, son sayısı müstesna 2’şer sahifelik 57×40 cm. ebadında 1 kuruş (sonsayı 4 sayfa 100 para)ya satılan haftalık bir gazetedir. Vilâyet matbaasında basılan Ses, bir süreli yayın olarak değişik yönlerden incelenebilirse de biz özellikle de onun muhtevası, ele aldığı konular ve etkileri üzerinde durmaya çalışacağız.
Ses gazetesinin ilk ve son sayılarının çıkış tarihleri dikkate alınırsa, bu dönemin yakın tarihimiz açısından ne derece anlamlı bir devre olduğu kendiliğinden anlaşılır. Birinci Cihan Savaşı’nda Osmanlı Devletinin mensup olduğu grup mağlup olmuş, îtilaf devletleri başarılarının meyvelerini toplama, önce savaşı durdurma, sonra da barışa geçme çabası içerisindedirler. Nitekim Ses’in ilk sayısının çıkışından 13 gün
sonra Mondros Mütarekesi imzalanacaktır. Ses gazetesi yayınına, H.Basri Hocanın İzmir’e gitmek üzere 15 Mart 1919’da Balıkesir’den ayrılması, müteakiben de dokuz ayı geçen bir süre kaçaklığı nedeniyle son vermiştir. Bilindiği gibi aradan iki ay geçince de önce İzmir, daha sonra Ayvalık Yunanlılarca işgal edilmiş, tehlike bizatihi Balıkesir için de ortaya çıkmıştır. İşte böyle bir ortamda toplum ne durumda ise,
geçmişin aynası durumundaki bir süreli yayın olarak Ses gazetesinde onu görmek mümkündür. Bu bakımdan Ses kolleksiyonu, bir tarihî belgeler serisidir. Aynı zamanda ülkenin ve milletin bu en sıkıntılı döneminde onun evlatlarına, yalmzca onun hayrını göstermek için hangi fikirler ele alınıp işlenebilirse, işte Ses gazetesinde de bu fikirler ele alınmış ve işlenmiştir. Bu nedenle uzun ve yenilgiyle bitmiş bir savaş sonrasında Türkiye geneliyle birlikte, özelde Balıkesir ve çevresini görmek, tanımak; böyle bir zamanda fikir üreten, vatanını ve milletini çok seven bir aydın kişinin ikazlarını, yol göstermelerini bilmek, yer yer çığlıklarını duymak isteyenler Ses gazetesini incelemek durumundadırlar.
Yakın bir gelecekte başlaması kaçınılmaz olan Milli Mücadele’nin ilk kıvılcımları da Ses gazetesinde pırıldar. Ses’in hedefi, yayın prensipleri ve gazetecilik anlayışı ilk sayısında yer alan Hasan Basri (Çantay)’a ait Gideceğimiz Yol başlıklı baş makalede genişçe açıklanmıştır. Bu makalede ülkenin içinde bulunduğu şartlar gösterildikten sonra; yıllarca süren harbin bütün kötülükleri yanında, ülkenin kendi kendine yetmesi gereğini kavrama açısından biraz da faydalı olduğu ifâde edilmektedir. Dış ticaret büyük ölçüde durduğundan kendi yağımızla kavrulmak durumunda kalınmış, bu sayede üretim ve yerli malı kullanımı artmış, iç ticaret gelişmiştir.
“Fakat bu uyanma ve tanıma içinde birçok hırslar, ihtiraslar ve ahlaksızlıklarda sokulabilmiştir. Kasalarımızı dolduran kağıt paralar eski ruh temizliğimizi -maalesef- bozdu.”” İnsanlar içinde biz biz yerine ben ben diyenler çoğaldı. Kalpler katılaştı, sanki yardımlaşma ve dayanışma gibi güzel huylar göğe çekildi. Tabiatıyla bu durumda halkın çoğunluğu büyük sıkıntılar altında ezildi. Bunların sonucunda toplumun temellerini sarsan diğer gelişmeler ortaya çıktı. “Köylüler bir taraftan eşkıyalığın zulümleri, ihtikârcıların dolapları yüzünden, öbür taraftan, kendi bilgisizlikleri, fenalıkları yüzünden acınacak bir hale geldi. Düşmanla uğraşan hükümet ve onun taşra adamları ise bunlara bakmıyor, bakamıyordu.
Hülâsa; ortalık o derece dumanlaştı ki bunlara seyirci kalmak doğru olmazdı. Artık bir (Ses)’in çıkması, haksızlıklara, zulümlere, ahlaksızlıklara karşı bağırması, son kerteye gelen zavallı müslümanların kurtuluş çarelerini araştırması lazım ve farz idi…. İşte gazetemiz bu gibi düşüncelerin ve endişelerin tesiri altında çıkıyor”du. Onun gideceği yol; ahlâk yoludur.
“(Ses)’in dili (Sade Türkçe)’dir: O çapraşık dillerle uğraşmayacak, milletin, Anadolu köylüsünün söylediği tatlı dil ile konuşacaktır.” Ses bir taşra gazetesi olarak siyasî konular ve karışık bahisleri İstanbul gazetelerine bırakacak, bu hususlarda özet bilgi vermekle yetinecektir.
Onun esas hedefî; toplumdaki hastalıkları düzeltmek, tefrikayı ortadan kaldırmaktır. Mukaddime mahiyetindeki bu makale, M. Akif tarafından gönderilmiş olan ve bundan sonra da gazetenin her sayısının başında yer alacak olan şu dörtlükle biter.
Düşman sesi duymak istemezsen,
Kardeş sesidir uyan bu sestenl
Kalkınca görür ki akşam olmuş.
Vaktiyle uyanmayan bu Ses’ten…
Hasan Basri (Çantay), daha sonra 1964’te yayınladığı Kara Günler ve İbret Levhası adlı eserinde (İstanbul, 1964, s. 5-7) Ses’i çıkarmasını, yine dönemin bir panoramasını çizdikten, özellikle de eşkıyalığın çok yayıldığından, köyler kasabalar basıldığından, bu nedenle tarlaya, bağa, bahçeye gitmekte sıkıntı çekildiğinden bahsettikten sonra; ben o günlerde Türk’ün çiğnenen haklarını müdafaa etmek üzere Balıkesir’de Ses adında bir gazete çıkardım. Bir kısım arkadaşlarımın; senin bir gazeten mi dünyayı düzeltecek, başına felaketler açacaksın, vazgeç, yapma demelerine rağmen gayretime devam ettim.
“Zaman oldu Türk’e hakaret eden istilacıların aleyhinde mecburi müdafaa yazıları yazdım. Vakit oldu Rum ve Ermeni vatandaşlarla karşılıklı kavgalar ettim. Hele eşkıya hakkındaki yazılarım çok şiddetli idi.”
Halk ümitsizdi, Ümit vermeye çalıştım. O kara günlerde halâ ihtikârla, yağmayla uğraşanlar vardı. Onlarla mücadele ettim. Herkesin İttifak’ı Mukaddes’e, Millî Hareket’e çağırdım. Azınlıklar şımardıkça şımardılar. Ben yazıyor, yazıyordum ve Ses Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar sokuluyor, okunuyordu. Gerçekten de Ses’in toplam 46’sahifelik koleksiyonuna, kısaca bile olsa, bakıldığında bu hedeflerin gerçekleştirildiği, söylenenlerin yapıldığı görülür. Ses’in çoğu Hasan Basri Hoca’nın kaleminden çıkmış olan baş makâleleri, halkımızı birliğe, beraberliğe; köylünün durumunu düzeltmeye, ezilen halka adil bir yönetimle yardım etmeye, fırsatçılara mani olmaya, kara borsayla, ihtikârla sonuna kadar mücadele etmeye, bilhassa da eşkiyalık hareketlerine son vermeye çağırır. O dönemde bölgemizi kasıp kavuran eşykiyaların faaliyetlerini isim isim ve adım adım takip etmek isteyenler Ses’e bakmalıdırlar.
Ses ile Hasan Basri Hoca her türlü uygunsuzluğa ve kötülüğe, kelimenin tam anlamıyla harp açmış gibidir. Bir örnek vermek gerekirse;2 Ocak 1919 tarihli 12. sayısında harbi, zenginleşmek için fırsat bilenlere karşı Muhtekirler Cezasız mı Kalacak ? başlıklı geniş bir başmakale yayınlıyor. Burada dört yıl devam eden Cihan Savaşının, ahlâki yöndeki yıkıntıları üzerinde duran H. Basri Hoca, bir taraftan Kafkasya’da, İrak’ta, Suriye’de, Galiçya’da, Romanya’da ve diğer cephelerde bu milletin evlatları düşmanla aslanlar gibi harpederken, öte yandan bir kısım muhtekirlerin bu durumu fırsat bilerek onların
geride bıraktıkları aile fertlerine büyük sıkıntılar çektirdiklerini, yakınarak ifade etmektedir. Hoca’nm ifadesiyle; “Bu yağmalar, bu ihtikârlar milletin adeta yüzde doksanlını züğürt ve perişan bıraktığı halde, yüzde onunun servetlere, ihtişamlara gark etti. Mesela vaktiyle beş kuruş haftalıkla kahvecilik çırakhğı edenler, bugün başımızda birer lord kesildiler.
Bunlar milletin mısır koçanı, ayrık kökü ile idâme-i hayata mecbur kaldığı zamanlarda kılçıklı ve yenmeyecek maddelerle karışık bakla unlarını en has un diye millete yutturdular ve mukabilinde milyonlar kazandılar.”” Bu kötü ve ahlaksızları doğru yola davet eden H. Basri Hoca, sulhün yapılmasıyla cepheden dönecek olan milletin arslanlar gibi cesurca savaşmış evlatlarının bu durumu gördüklerinde, “Kükreyerek onların yüzüne tüküreceğini” hatırlatmakta, satırlarına şu dörtlükle son vermektedir.
Bir gün gelecek sen de perişan olacaksın,
Ey gonca bu cem’iyeti her dem mi sanırsın ?
Zalim yine bir zulme giriftar olur âhir.
Elbette olur ev yıkanın hanesi viran…
İhtikâr ve muhtekirler konusunu daha sonra da ele almaya devam eden Ses ve H. Basri Hoca 23 Ocak 1919 tarihli 15. sayıda, Balıkesir’ de İhtikâr başlığı altında un fiyatlarının kasten ve aşırı biçimde yükseltildiği hakkında daha önce 12. sayısında bazı İstanbul gazetelerinde yayınlanan ve kendisinin de alıntı yaptığı haber üzerine, Belediye Başkanı ve Ticaret Odası Reisi Keçeci-zade Hafız Mehmet Emin Efendi’ nin gönderdiği ihtikâr Hakkında Bir Cevap başlığını taşıyan bir yazısını yayınlar. Bu yazıda Emin Efendi, un fiyatlarının yükselmesinin ihtikâr değil, ekonominin kendi kanunları gereği olduğunu ifade etmektedir.
Gazetenin ilk sahifesinin hemen tamamına yakınını dolduran bu yazıyı, kanunî bir zorunluluğu olmadığı halde yayınlayan Hasan Basri Hoca, gazetenin bu sayısının geri kalan tamamında, 30 Ocak 1919 tarihli 16., 6 Şubat 1919 tarihli 17. sayılarında da genişçe bu konulan işlemiş ve hem Emin Efendiye cevap vermiş, hem de doğru ve milletin hayrına olduğuna inandığı fikirlerini ısrarla, sonuna kadar müdafaa edeceğini göstermiştir. Ses gazetesinde H. Basri Hoca, haksız büyük kazançlar yanında, küçük çaplı ama fakir halka sıkıntı veren bazı uygulamaları da tenkit etmekten geri durmaz. Enteresan bir örnek ikinci sayıda Muhtarlara İmamlara başlığını taşır. Bu yazıyı aynen veriyoruz: “Muinsiz veya şehit maaşı alan ailelerin işini yaptığımızdan veya yapacağımızdan dolayı bazılarınızın o. zavallılardan fazla para çekmekte olduğunu işitiyoruz. Bu günahtır, zulümdür. Yalnızlık ve fakirlik yüzünden zaten sefalet içinde kalan o biçarelerden para almak değil, kendilerine her hususta yardım etmek din ve vatan borcumuzdur. Birde siz zulme kalkışırsanız,
-Muhtarlar, İmamlar- sonumuz ne olur? Şimdilik bu kadar yazıyoruz. Eğer bu halinizde yine devam edecek olursanız, birer birer isimlerinizi yazmaktan ve kendinizi terbiye ettirmekten çekinmeyeceğimizi söyleriz,
Ses gazetesinde mahallî bazı haberler yanında Şekâvet başlığı altında sürekli olarak eşkıyalık hareketleri, sağlık, din hatta öğrencilerin ilgilerini çekmek için matematik ve geometri konularıyla İcmâl-i Siyasi İstanbul Yazıcımız Yazıyor başlığı altında Eşref Edib’in kaleme aldığı ifade edilen ülke genelini ilgilendiren siyasî haber ve yorumlar yer alıyordu. Fakat şüphesiz hepsinden önemlisi bilhassa da çoğu H. Basri Hoca’nın kaleminden çıkmış olan başmakalelerdi. Bunlar arasında; Gideceğimiz Yol, Asayiş Meselesi, Bugünkü Vazifelerimiz, Rumlar mı Mazlum? Zavallı Köylülerimiz, Muhtekirler Cezasız mı Kalacak?,
Hırsızlık, Yağma Devrinde Anadolu, Un Meselesi, İttifâk-ı Mukaddes,
Neler Oluyor? Ayvalık Ahvâli-Anarşi, Kara İsa’nın Memleketi Hiç Bir Ecnebiye Verilemez ve Akif’in yazdığı Yeis ve Bedbinlik başlıklarını görürüz ki, bu başlıklar zaten içeriklerini de önemli ölçüde ortaya koymaktadırlar.
Ses gazetesinde Hasan Basri (Çantay) dışında Eşref Edip, Mehmet Akif, Abdullah Esad, Sebati, Vacid Nazmi ve isimleri belirtilmemiş Erdek, Balya, Bandırma, Ayvalık muhabiri gibi yazarların yazdıklarını görüyoruz.
Sonuç olarak şunu ifade edebiliriz ki, Ses gazetesinin o sıkıntılı günlerde halkımızı bilgilendirmek, ülke geneli ve bölgemizdeki gelişmeler konusunda aydınlatmak; yakın bir gelecekte başlayacak olan silahlı mücadeleye onları ruhen hazırlamak, milli amaçlar yönünde birliğin sağlanmasını temin istikametinde önemli bir görev ifa etmiş olduğuna şüphe yoktur. (Doç. Dr. Nesimi YAZICI’nın raporundan alıntılanmıştır)