Sevgili okurlarım, merhaba.
Sizlerin de hatırlayacağı üzere, Çardaktepe’de aşure duası ile başlayan hayır pek şenlikliydi. Edremit’in İbrahimce Mahallesinin dost canlısı insanları sayesinde her anı dopdolu saatler geçirmiştik. Özellikle kadınlar, gençler ve çocuklar sevgi doluydu. Onlar, artık bu böyle gitmez dediğimiz birçok durumu, bütün içtenlikleriyle gözler önüne serdi. Konuksever insanlarımızdan, kısa sürede çok şey öğrendim. Bunun için kendilerine çok ama çok teşekkür ediyorum ‘’Çiğdem abla, bu ters takla senin için.’’ deyip, sokağın ortasında takla atıp yüzümü̈ güldüren yakışıklı oğlumuz Yılmaz’a ise ayrıca teşekkür ediyorum. Dilerim ki; senin de arkadaşlarının da geleceği çok ama çok güzel olur.
Sevgili okurlarım, bir önceki İbrahimce yazısında olduğu gibi bu yeni yazımda da iyi ve kötü yönleri nesnel bir gözle sizlere aktarmaya devam edeceğim. İşte, şimdi sıra bize hangi Edremit sorusunu sorduran karşılaştığımız manzaralarda…
Evet, hangi Edremit? Bugün Edremit’in kalburüstü insanları olarak görülen ailelerin , bir zamanlar en güzel yıllarını geçirdiği İbrahimce ve Gazicelal Mahallesi mi? Yoksa bugün bu iki mahallemiz başta olmak üzere cehenneme çevrilmek istenen diğer yerlerin de olduğu Edremit mi? Ya da bir zamanlar yemişliklerin, mandalinalıkların ve bahçelerin olduğu Cennetayağı mı? Hani, o dillere pelesenk olmuş Edremit’in Gelini türküsünde adı geçen cennetin ayağı…
Sahi bugün, Cennetayağı ve Soğuktulumba nasıl bir cennet olabilir ki? Beton yığınları arasında kalan tarihi zeytinyağı fabrikası bacası, ibretlik olarak orada hepimizi utandıran varlığı ile durmaya devam ediyor. Evet hangi Edremit? Edremit evlerini ve yaşantısını hiç temsil etmeyen sitelerin yer aldığı Edremit mi?
Soruları sorduk. Umarım hep birlikte mantıklı yanıtlar veririz. Daha yaşanabilir bir Edremit için, artık ben değil biz düşüncesiyle harekete de geçebiliriz. Bu temennimin ardından her iki mahallemize geri dönelim. Hayat kaynağımız Eybek Suyu’nu, Gazi Celal Mahalle’mizin en az İbrahimce halkı kadar konuksever insanlarına ulaştıran halk çeşmesi, oldukça bakımlı. Ama ne yazık ki, Çardaktepe’nin Kazdağları’ndan gelen kendi suyu, kendi haline bırakılmış bir durumda. Umarım, o suyun akıp gittiği yere, halkımızın kullanabileceği bir çeşme yapılır. Buradan yetkili kurum ve kuruluşlara seslenmek istiyorum: Lütfen, sesimizi duyun. Çardatepe’ye bir çeşme kazandırın. Bu hizmeti, İbrahimce sakinlerinden esirgeyemeyin.
Çardaktepe’den Çamtepe’ye uzanan, harika bir görselliğe sahip olduğu kadar insanı düşündüren bir başka manzara da Ağatepe’dir. Usta yazar Sabahattin Ali’nin tasvir ettiği Ağatepe’nin sadece adının kaldığını ve bu tepe ile birlikte Edremit’inde hızla nereye sürüklendiğini bilmediğimiz bir değişimle karşı karşıya olduğunu da anlatır bu tepe.
Ve yıllara meydan okuyan o gururu ile der ki; Kuzey Ege denilince aklınıza ilk olarak deniz, kum ve güneş̧ geliyorsa şu hayatta en büyük hatayı yaparsanız. Kazdağları eteklerinde yaşam hepimiz için aynı değil.
Ulu dağın, aman yangın çıkmasın diye gözümüze uyku girmediği ormanın ve özgürlüğün simgesi denizin huzurunda; her şeyin, hepimiz için artık güzel olmasını diliyorum.
Şunu da çok iyi biliyorum ki; bu dileğimin hemen gerçekleşmesi mümkün değil. Ama umutsuz da değilim. Çünkü biz, “Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.” sözü ile bizlere sonsuz dek rehber olan Mustafa Kemal Atatürk’ün evlatlarıyız.
Ve biz, bu gerçeğimizi hiçbir zaman unutmayacağız. Her zaman bıkmadan usanmadan çalışıp çabalayacağız.
Ata’mızın her ziyaretinde onurlandırdığı Edremit Körfezi’nde; her şeyin en iyisini dünyada ilk kez bir çocuk bayramını kutlama şansına ulaşan çocuklarımız ve birçok ülke kadınlarından en önce elde ettiği haklar ile herkese örnek olan kadınlarımız hak etmektedir. İşte bu nedenle umutsuzluğa kapılmadan elimizi taşın altına koyacağız. İbrahimce ve Gazicelal Mahallelerimizde çocuklar, mutluluktan havalara uçacak. Belki de Cennetayağı ve Soğuktulumba o yemyeşil günlerine geri döner. Döner mi, dersiniz? … (İbrahimce ve Gazicelal Mahalleleri yazıları devam edecek.)