“Günümüzün Çocukları Lüksü Seviyor. Kötü Davranışları Var, Otoriteye Baş Kaldırıyorlar, Yaşlılara Saygıları Yok, Çalışmak Yerine Lak Lak Etmeyi Seviyorlar. Çocuklar Artık Evlerinin Hizmetçisi Değil, Tiranı. Anne Babaları Odaya Girince Ayağa Kalkmıyorlar. Onlara İtiraz Ediyorlar, Destek Olmak Yerine Laklak Yapıyorlar, Şapır Şupur Yiyorlar, Bacak Bacak Üstüne Atıyorlar, Öğretmenlerine Zulmediyorlar.”
İkizlerle sohbet ediyorum. Baba, sizin döneminizde yaşamak isterdik. Niye dediğimde ise “Sizlerin döneminde insani değerler daha yüksekti. Şimdi ise büyük bir kandırmaca ve değerlerin alt üst olduğu büyük bir yozlaşma ve çürümenin içinde yaşamak insanın içini çok acıtıyor da ondan” dediklerinde onlara şu yanıtı vermiştim: İnsan hafızası öyle programlanmış ki bir süre geçince acıları beyinden siler ya da baskılar yerine hep güzellikleri öne alır ve çıkartır. O nedenle bugün ne yaşanıyorsa geçmişte de aynıları yaşandı. O zaman da gençlik içinde büyük bir yozlaşma vardı. Siz bakmayın büyüklerin laflarına… Yoksulluk vardı. Kadının daha fazla ezilmişliği vardı. Geniş aile içinde 50 yaşını bulanların birinin felç ile yatalak olduğu ve ona bakıldığı yine tuvaletlerin eğer varsa oda evin bahçesinde olduğu, kıçını silmek için bezin içinde bokun az olduğu bölümün arandığı, yıkanmak için haftada bir oda kapı arkasında olduğu, beyaz kağıdın altın gibi pahalı satıldığı, sarı ışıklı ampullerin aydınlattığı mekanlar da oturulduğu, gece yatmadan once fare için kapanın kurulduğu, telefonun olmadığı yine ulaşımın çok güç olduğu bir ortam.. Kapkaçın, tecavüzün ve üç kağıdın olduğu bir ortam.. Dedikodunun bir nevi iletişim görevi gördüğü, mahalle baskısının had safhada olduğu ezikliğin insanların yüzüne adeta kırbaç gibi vurulduğu zor günlerdi o günler demiştim. O yılların bugüne göre tek iyi yanı teknoloji ve sanayi ve yol sorunu çözülmediğinden zengin ile fakirin yaşam standarti açısından arasındaki uçurum çok belirgin değildi.
Bizim gibi değerli topraklarda oturan ülkelerin çocuklarının eğitimleri çok güçlü olmak zorundadır. Ama emperyal ülkeler buna izin vermez. Mutlaka böler.. Nasıl böler derseniz, cahil bırakırsa böler.. Solcu olursun, ülkücü olursun, dinci olursun, sonra buna etnik kimlikler üzerinden yapılan şu bucu olursun… Bir türlü senin adam olmana izin vermezler.. Sapık olabilirsin, katil olabilirsin, üç kağıtçı olabilirsin, ama adam olamazsın… Matematiğin öğrenilmesinden korkarlar. Fen derslerinin felsefe dersinin öğrenilmesinden korkarlar. Düşünmeyi öğrenmesinden korkarlar. Namuslu ve vicdanlı ve bilimin ipine sarılmış düzgün bir insan olamazsın. Olmaman için her şeyi yaparlar. O nedenle geçmişe değil önünüze bakın ve geleneklerinizden tümüyle sıyrılmadan geleceğe dönük güzel çalışmalara omuz verin. Kadınlarımızın sosyal hayatın içinde olmasından rahatsız olanlara inat sizler bu hayatın içinde birbirinize sahip çıkın…
Bu atmosferde ikizlerle sohbet ettim.
Diyeceğim o ki bu kavga dün de vardı, bugün de var ve yarın da olacak..
Yazının başındaki alıntı 2500 yıl önce söylenmiş… Söyleyen de Sokrates…
Siz, sanırım bu dönem söylendi diye düşündünüz…
İnsan oğlunun kurgusu aynıdır. İçinde iyi ve kötü vardır. Kavgada gerçek ile yalan arasındadır… Bu değişmez kuraldır…
“BUGÜNÜN GENÇLERİ, LÜKS VE GÖSTERİŞ DÜŞKÜNÜ, SAYGISIZ, BAŞKALDIRAN, GEVEZE VE OBUR YARATIKLARDIR.” SOKRATES (M.Ö. 400)