“Ovaların, dağların kızıyım ben, kekik kokar saçlarım, her telinde burcu burcu Anadolu tüter.
Avuçlarımda; toprağın hikâyesi ,sırları nasırlı topuklarımda gizlidir
Rüzgâr biçerim, yaz sıcağında umutlarıma,tırpanlar hüznü.
Gözünün yaşına bakmam vedalaşırken.
Çapalarım, pusulası güneşe dönük yarınlarımı.
Emeğimin tozunu taşır her kirpik tanem.
Alın terimin tuzuyla yıkar yüzümü, akşamları huzurla donatırım evimi, barkımı.
Sarp dağların yamacına veririm sırtımı, gücümü tazeler.
Kıvrım kıvrım patikalar arşınlarım.
Sümbülden papatyadan icazet alır adımlarım.
Selamsız geçmem yerdeki karıncanın yanından.
Bir yayla hürriyetinde saklıdır otağımın adresi… yolu, yordamı nedir deseler?
Derim;
İnsanlık üzerine kuruludur çadırım.
Haşmetine kapılırım uçsuz bucaksız ormanların.
Dost, düşman değil karpuz çatlatırım buz gibi sularında
Bir tas ayranla serinletir yüreğimi, kuşlarla paylaşırım çıkınımdaki ekmeğimi.
Uzağında kalırım nefretin ve kinin.
İmtina eder, azaldıkça harcını kararım bıkmadan iyimserliğin.
Sevgiyle bileylerim özümü.
Buruk gönüllere su serper, çok görmem bir tebessümü.
Bedduayla değil, “ tüm güzelliklere, barışa, kardeşliğe,dayanışma , için imeceye “ duayla, şükürle; güne basarım mührümü”
DİLEK USTA
Dilek pınarından su içmeyenler, dileğin duygularına tercüman olamazlar * İ D U R A K İ.
Dilek ağacına bağlanan kumaşların rengi verir, insanın iç dünyasını ele. Renk cümbüşünün verdiği huzuru, sen koyamasın insanın içine. İnsan duygularından beslenerek büyür yarınlarda.
Dilek gerçek bir ustadır. İnce ince işler kanaviçesini, nakış nakış işler halısında, kiliminde, çemberinde ki oyasında dır kendi dünyası.
Okuyabildin mi dileğin dilek dünyasını? Dileğin, dilek dünyasını okuyup anlamak; emek, zaman, sadakat, ar, namus ister. Siz, Dilek Usta’nın dileklerini yerine getirmezseniz, istedikleriniz gerçekleşmez.
Güneşi görmek istiyorsan; pencerenin perdesini açmak yetmez, pencerenin kepenklerini de açacaksın. O zaman güneşe dönük yarınlara bakabilesiniz.
Sırtını dönme güneşe. Güneş, senin yüzünden neyi alacak?
GÖZLERİNİ Mİ? DİLİNİ Mİ? GÜLER YÜZÜNÜN TEBESSÜMÜNÜ MÜ?
Doğan güneşle başlar yaşamın gizi, dileklerin özü kurulur güneşin ilk ışıklarında.
Yaşam ustaları kulaklarımıza fısıldadılar kendilerince.
“ERKEN UYANANIN NASİBİ GÜR OLUR.”
“ERKEN ÇIKAN YOL ALIR, ERKEN EVLENEN DÖL ALIR…”
Uyuyup kalan kul olur. Kula kul olacağına, Yaradan’a kul ol ki; dileklerin gerçekleşsin.
Doğan güneş ve aya erken mührünü basan insanlıkta ön alır. Dilekleri, umutları; duygu, düşünce, davranış dünyasında çimlenir, güneşe dönük yarınlarda.
Kalplerimiz kendi ritminde atar. İnsan kendi yaşamının anlamlı olması için yeni ritmler yaratmak zorundadır. “
İki günü bir olan insan zarardadır.” diyen düşünce sahibine saygıyla, bakması gerekir, güneşe dönük yüzler yarınlara.
İNSANLIKTA GÜNEŞİN PERVANESİ MEVLANA DİYOR Kİ;
“ DÜN, DÜNDE KALDI CANCAĞIZIM.
BUGÜN YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM…”
Bugün yaptığın yanlışı yarın düzeltemezsin. Yarın gelecek zaman. bugün; yarın olacak. Dün yok oldu. BUGÜN VAR. Yarın yoldadır. Ulaşabilirsen.