Anısı önünde saygıyla..
Yer Edremit / Çamlıbel Köyü.
Köy hayırı var, NEŞET ERTAŞ geldi, dediler.
Erkek kardeşimle, erkenden Çamlıbel köyünde aldık soluğu.
Kardeşim de küçük yaşlardan beri saz çalar, türkülerimizi söyler.
Usta ile söyleşmek için can atıyoruz.
Ustanın ellerinden öptü kardeşim , saygıyla..
Başladık sohbetleşmeye, sohbet geldi dayandı Abdalların yoğun olarak bulunduğu, altı yıl görev yaptığım Afyonkarahisar / Emirdağ’a. Usta bu konuda daha çok benden dinlemek istedi. Emirdağ / Suvermez köyü ve Karaağaç köylerinde görev yaptığımı, Abdal öğrencilerimle çok güzel bir Türk Halk Müziği korosu kurduğumu, Emirdağ’da bir gece düzenlediğimi anlattım. Siz dedim 1975 yılıydı geldiğinizde Emirdağ’a konserinizi kalabalıklar basmıştı, ben o zaman gencecik bir öğretmendim. Usta güldü, aman hocam şimdi de gençsiniz. Onun deyimiyle söyledim, nerdeee ustam yaş irelledi..
Sohbetimizi Tuncel Kurtiz böldü. Eee ustalar yan yana olunca saygı büyük..
Gece oldu, konuklarına çaldı – çığırdı..Kaz dağlarının eteklerine varıncın duyuldu..
“Yazımı gışa çevirdin, garlar yağdı başa Leyla,
Viran oldu evim, barkım ne söylesem boşa Leylam,
Heran gözümde perdesin,nere baksam sen ordasın,
Mevlam ayrılık vermesin göğde uçan guşa Leylamm..”
Bir söyleşi izlencesinde Neşet ERTAŞ usta ile Başbakan bir aradalar.
Erdoğan söze giriyor, ” Bir gün cuma namazına gittim.. B ir çocuk geldi yanıma, babama sigarayı bıraktırın” dedi. Çocuklara önem verdiğini, sigaraya karşı olduğunu vurguladı. Bu arada Cuma namazını da araya sıkıştırdı. Eee din sömürüsü işte böyle her anlamda, her yerde yapılıyor ya!..
Neşet ERTAŞ usta söze girdi:
” Fukara cuara içmezse ne yapacak ? Zengin bıraksın cuarayı. Hanım evde duz diyo, erkeğin yürei cız diyo. Alentiriğin parası verilmemiş,çocuklar haldan anamıyo,erkeğin canı burnunda, içmezse cuarayı, özür dilerim avradı doecek”
“Sayın başbakanım, siz şu havamızı zehirleyen,atmosferimizi delen arabaların eksoz gazlarına bi çözüm bulun”
Ustam benim, fakir fukarayı düşünen kim ?
Elektrik , gaz , tuz, benzin, içki hepsi nasibini aldı..Zam üstüne zam geldi, daha dün hemde.
Neşet Ertaş usta sadece saz çalıp türkü söyleyen bir ozanımız değildi ki.
Onun bilgeliğinden az söz edildi sanıyorum.
Satırlarında söyledikleriyle , hayatımızın içinde, satır aralarında dedikleriyle de aklımızın ve yüreğimizin bir köşesinde durup duruyor.
“İlimsizlik , bilgisizlik yüzünden, cehalet hortlayıp çıkar mı ? Çıkar.
Sevgisizlik , saygısızlık yüzünden, insan insandan bıkar mı ? Bıkar”
” Kendi kendinden utanmayan hiç kimseden utanmaz ”
İşte Neşet Ertaş ustanın bilgeliğine dair iki satır. Satır aralarını da siz okuyucularım doldursun.
Bozlakların bilinen en büyük ustalarından babası Muharrem Ertaş’tan aldığı bu eğitimin gönüllerde yankılanmasından sonra baba – oğul birlikte çalıp söyledikleri atışmalar internet sayfalarında yer alıyor. Bir kez de sizler izleyin isterim. Baba Muharrem ERTAŞ ile oğul Neşet Ertaş ustayı.
Abdallar yüzlerce yıl önce Anadolu’ya gelmiş Türkmenlerdir. Öz Türklerdir. Getirdikleri bu kültürün Anadolu’da harmanlandığı yerlerden biri , Kırşehir’de Muharrem Ertaş ve yetiştirdiği diğer ozanlarla hayat bulmuştur, Bozlaklar, Hacı Taşan, Çekiç Ali , Muharrem Ertaş’ın yetiştirdiği diğer halk ozanlarımızdandır.
Halkın Ozanı olan Neşet Ertaş’a verilen devlet sanatçısı unvanı yüreğine dar geldiğinden , kendisi tarafından kabul görmemiştir. “Ben halkımın sanatçısıyım”, diyerek enginlerde gezinen yüreğinde bilgelik,elinde sazı, türkülerinde avazı gönüllerimizin dağı olmuştur.
Kendi sesinden dinlediğim belgeselinde anlatıyor usta. Tane tane..Kendi şivesiyle.
” İki – üç yaşından beri aşığım.. En son altı yaşında gördüydüm ilk aşkımı.” Öldüğünü duyunca bir türkü yakar aşkının ardından.
” Bugün bana bir hal oldu..Yardan kara haber geldi”
Abdalların aşağılanmasından, çok incinir yüreği. Ve bunu dile getirir. Toplumsal bir yaraya , değim yerindeyse damgasını vurur..Ve sözünü şöyle sürdürür.
“Aha 72 yaşına geldim, gelene ağam diyeceğin, efendim diyeceğin, paşam diyeceğin..”
“Gönül bu parayla satın alınır mı ?Gönüle gem vurulmaz…”
Son bölümde babasına olan tutkusunu söylerken Usta’nın gözlerindeki ve sesindeki hasret yüreğe dokunup geçenden değil..Delip geçendendi..
” Babam bir ataştı, yanında duran ısınırdı..Çınarım gitti..Gölgem gitti..”
Eee ustam, Neşet ERTAŞ’ımız..
Bizim de ataşımız gitti..Çınardın, bizi gölgesiz bıraktın..
Aydınlıklarda kalın..Işıklarda uyuyun..Ruhunuz şad olsun..
Kaz dağlarından Kırşehirli Muharrem ve Neşet ERTAŞ ustalara bin selam olsun.