Parayla değil sırayla alırsın. İyi yürekli birinin gönlünden kopmuş, paylaşmak istemiştir hüznünü ya da mutluluğunu. “İnsan insanın zehrini alır” derler ya, sen yedikçe hüznü azalır hayırseverin, ortak olursun onun derdine. Yürekten bir dua yollar, yanındayım mesajı verirsin. Ya da mutluluğunu katlarsın. Her lokmada dağılır kara bulutlar, tertemiz temennilerle yepyeni başlangıçlara yelken açarsın. Kem gözlere topyekûn bir savunma hattı kurar, daha bir umutla bakarsın geleceğe. İşte Dursunbey’de gödek budur. Toplumumuzdaki paylaşma kültürünün en güzel örneklerinden biridir. Günümüzde gittikçe yalnızlaşan insanın dayanışma ile ayakta kalmasının somut örneğidir.
Dursunbey’i düşündüğümde aklıma ilk gelen nedense Gödekçi Hacı Yağcıkara oluyor. Aslında gödekle ya da bizim oraların deyişiyle, pişiyle pek aram yok. Ama Ramazan Çeşme öyle iştahla yapıp coşkuyla dağıtıyor ki gödekleri, gördüğümde onun hatırı için bir tane alıp muhakkak yiyorum. Gödekçi Amcanın enerjisinden biraz kaparım diye umuyorum belki de, ya da onun kadar keyif alırım yaptığım işten.
Gödek onun tarifine göre, yağın içinde pişen, 70 gram ağırlığında, undan, sütten ve yumurtadan yapılan bir yiyecek. Tarifi kolay ama yüzlercesini kızgın yağda güler yüzle yapmaya çalışmak işin zor tarafı. Uzun zamandır yaptığı bu işten önce birçok farklı meslekle uğraşmış fakat emir altına hiç girmemiş, kendi işini yapmış. “Sabah sekiz akşam sekiz arası kendi işimi yapar, akşam sekizden sonra da hanımın dediklerini yapmaya başlarım.” diyecek kadar da kendiyle barışık, neşeli bir insan.
Kendisi için iş sıkıntısının olmadığını söylüyor. Talebi kendi oluşturuyor. İşler kesat giderse mezarlıklara gidiyor, ölüm tarihlerini araştırıp rahmetlilerin yakınlarını buluyor, gödeğini yapıyor. Yakınlarını kaybedenlerin dışında eğer onu Dursunbey’in herhangi bir köşesinde gödek yaparken görürseniz, büyük ihtimalle birinin mutluluğunu başkaları ile paylaşmak istediğini anlamalısınız. Çocuğu olan, işe başlayan, duaları kabul olanlar soluğu gödekçinin yanında alıyorlar. Allah bana verdi ben de kuldan esirgemeyeyim diye düşünenler, gödekçi önündeki kalabalığa bakıp, sorumluluğunu yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyor ve paylaşmanın tadını çıkarıyorlar.
Gödek işinin en zor tarafı ne diye soruyorum. Yanında çalışan bayanları göstererek, “Bunlara söz geçirmek” diyor, gülümseyerek! Genelde iş yoğunluğu 3 aylarda artıyor. Kış aylarında da yaz aylarına göre daha fazla iş yapıyor.
Ramazan Çeşme, çekirdekten yetişmiş iyi bir esnaf. Hayatı zorluklarla geçmiş ama hiç pes etmemiş. Yaşama güzel bakan, olumsuzluklara takılmayan, iflah olmaz bir iyimser! İyimser olduğu kadar yaptığı işte de iddialı. İşin büyüğü küçüğü olmaz deyip, elinden gelenin en iyisini yapan; yaptığı işte en iyisi olduğunun da altını ısrarla çizen bir emekçi. Bana özel hazırladığı ince gödeği yerken, tek yeteneğinin gödek olmadığını, Şam tatlısı hazırlamada da rakipsiz olduğunu anlatıyor. Şam tatlısını nasıl yapar bilmem, pek de anlamam ama Ramazan Çeşme yaptıysa hatırı için birkaç tabak yerim. Zaten gödek falan da bahane, yaptığı işe saygımı göstermek, yaşamdan duyduğu sonsuz memnuniyet ve aldığı keyfi sorgulamak amacım. Öğrencilerim, velilerim hatta kendim için, ders başarısından önce neden hayatta başarılı bireyler yetiştirmeliyiz, sorusunun cevabını Gödekçi Hacı Yağcıkara’dan öğrenmeli. Doyumsuz dünyamızda memnun olmakta zorlanırken, onun birçoğumuzun burun kıvırdığı bir mesleği yaparken aldığı hazzın ipuçlarını değerlendirmemiz gerekiyor. Biraz zorlasam yaptığı işte ona Dursunbey’den rakip bulurum ama mesleğini icra etmede yaşadığı coşkuya kimse rakip olamaz.
Zaten hangi işi yaparsa yapsın, onun gibi işine bağlı insanlar değil midir, önce kendini sonra da tüm toplumun istikbalini kurtaracak olan. Şöyle bir hayal edin; doktor, öğretmen, mühendis, politikacı, memur, çiftçi vb. İşlerini Gödekçi Amca gibi keyifle yapıyor ve etraflarına ışık saçıyorlar. İş veriminin yaşamımıza sağlayacağı katkı kadar, işe yaradığını hisseden bireylerin duyacakları memnuniyet herhalde hiçbir şeye değişilmez.
İnsan, duygusal bir varlıktır. Ama gelin görün ki, işin duygu kısmını hep ihmal ediyoruz. Duygularını yönetemeyen, kendisi için doğru tercihler yapamayan çocuklar akademik olarak ne kadar başarılı olursa olsun yaşamdan keyif alamıyorlar. İşte bu yüzden Ramazan Çeşme gibi toplumumuzun renkleri çok önemlidir benim gözümde. Doktor ol ya da öğretmen ol gibi, kuru tarifler yok artık dilimde. Hangi mesleği yaparsan yap, ama Ramazan Çeşme gibi iştahla, keyifle yap. Onun gibi barışık ol kendinle ve yedi düvelle…