Neler oluyor bize , bize neler oluyor caaanım….
Diye giden bir şarkı vardı bir zamanlar.
Şimdi bakıyorum da az bile hayıflanmış o günlerde yaşananlara bir de bu günleri görseydi neler derdi neler.
Son günlerde ülkede ve dünyada yaşadıklarımıza bakınca aklımız uçmasın diye dertleniyoruz.
Hatta bazen coğrafyamıza özeldir diye var saydığımız acayipliklerin küresel olduğunu görünce bir an dünyadan da umut kesmeye niyetleniyoruz.
En son ünlü devlet adamları Hollywood yıldızlarının adlarıyla faş olan seks adası rezaleti vergi cenneti haline getirilmiş adalardan daha ağır bir şekilde insanlık onurumuzun üzerine çöktü.
En küçüğü 14 olmak üzere 18 yaş altındaki onlarca kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmak ve fuhuş ağı oluşturmak suçlamasıyla yargılanan ve gözaltında tutulduğu hapishanede ölü bulunan Amerikalı milyarder Jeffry Epstein dosyasının kamuoyuna açılması ile ortaya dökülen “ünlü” isimler günlerdir dünyanın bir numaralı gündemi.
Listede eski ABD başkanlarından Bill Clinton, Donald Trump, İngiliz Kraliyet Ailesinden Prens Andrew, eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, aktör Kevin Spacey, şarkıcı Michael Jackson, illüzyonist David Copperfield, ünlü fizikçi Stephen Hawking ile birçok Hollywood ünlüsünün de adı var.
Listede eski ABD başkanlarından, Hollywood yıldızlarına kadar yüzlerce ünlü isim var.
Ama hatırlatalım:
Bu isimlerin bazısı suçlu, bazısı mağdur, bazısı tanık, bazısı sadece misafir kategorisinde.
Yani Epstein ile bağlantı kuran, listede adı geçen herkesin bu sapkınlıklara dahil olduğuna dair bir delil ya da suçlama yok!
Mesela mağdur Johanna Sjoberg’ün ifadesine göre Epstein, ABD eski başkanı Trump ile oteline gitmeden önce telefonla bağlantı kurmaya çalıştı. Adı geçen bazı sanatçılarla da tanışmadı ama sükse yapmak için onları tanıdığını söylüyordu.
Sonra biz ‘Yenidoğan Çetesi’yle karşılaştık.
El kadar bebelerimizin canını üç otuz paraya pazarlayan koca koca hastane sahipleri, bakanlar, türlü makamlar, doktorlar, hemşireler, hasta bakıcıları, ambulans teknisyenleri…
Yarın, olur o kadar yahu her yerde böyle oluyor bu işler diye ortalıkta salına salına gezecekler.
Öyle ki “ticaretin doğası budur risk olmadan ticaret olmaz “diyecekler.
Doktor diye yetiştirecekleri canavarları herhangi bir müşküle uğratmak istemeyen düzenin, tıp fakültelerinde hekimlik yeminini (Hipokrat Yemini) niye kaldırmaya çalıştıklarını şimdi daha iyi anlıyoruz.
Doktorların yapacakları Hipokrat Yemini onların ticaret yapmalarına fiziki olmasa da vicdani bir bariyer teşkil edecekti.
Elin Hipokrat’ına mahcup olacaklardı.
Bugün anlıyoruz ki Hipokrat Yemini acilen kaldırılmalı ve sağlık tamamen kamulaştırılmadan geri gelmemeli.
“Rızkın 10/9’u ticarettedir” diyen peygamberin ümmeti olduğunu söyleyen 99/100’da huzursuz edilmememlidir.
Amerika’da ki vakada dünyaca ünlü isimlerin adının karıştığı pedofili ve istismar şebekesinin asıl amacının çocuklardan “Adrenochrom” hücreli kan alarak zenginlerin ömrünü uzatmak olduğu iddia edilmişti.
Bu adada ki günahlardan en büyüğü ise işte bu çocuk kanı hadisesiydi.
Ülkemizdeki deprem sonrası kaybolan çocuklar dahi bu spekülasyonda yer buldu.
Sonra da ‘Yenidoğan Çetesi’ ifşa oldu.
Hücre yenilemeyi sağlayarak yaşlanmayı %60 yavaşlatması ile bilinen Adrenochrom ‘u elde etmek için çocukları kullanan küresel bir organizasyondan bahsediyoruz yine.
Özellikle Hollywood ve Beyaz Saray’dakilerin isimleri ile anılan Adrenochrome vücuttaki hücreleri yenileyerek yaşlanmayı önlüyor.
İsmi geçen pek çok ünlünün geçmişe göre daha dinç olduğu ve hiç yaşlanmadığı da göze çarpıyor. Bağımlılık yaptığı için uyuşturucu türü olarak kabul edilen “Adrenochrome” düzenli kullanılmadığı taktirde kişiyi çok hızlı yaşlandırıyor ve halüsinasyonlara neden oluyor.
Hatta pandemi döneminde de pek çok ünlünün Adrenochrome’a ulaşamadığı, bu yüzden de ciltlerinde bariz farklılıkları olduğu konuşulmuştu.
Bu hormon insanlarda en çok küçük yaştaki çocuklar ve ergenlik döneminde olanlarda daha güçlü salgılanıyor, bu yüzden de Adrenochrome için 0 ile 9 yaş arasındaki çocuklar tercih ediliyor. Salgılanan bu hormon aslında vücudun geliştirdiği bir savunma mekanizması. Özellikle ölüm döşeğinde iken vücudu korumak için çalışıyor. Yani çocuklar ağır eziyetlerle ölümün eşiğine geldiğinde aranan niteliğe gelmiş kan alınarak zenginlerin ömrünü uzatması için onlara veriliyor.
Sermaye sahiplerinin, hissettiği bu sınırsız güçle ölümsüzlük ihtirasını sözde dünya liderlerinin iş birliği ile küresel düzeyde organize ettiği görülüyor.
Görünen gerçek ise gezegendeki “para” hastalığı ile malül kapitalizmin ve değişik kılıklardaki iş birlikçilerinin cinneti insanlığı yavaş yavaş yok ediyor.
Siz esen kalmaya devam edin.