Erol Evgin, efsane şarkısında “sor” diyor demesine ya “sorsan da umrumda değil” durumu var karşımızda.
Parlamenter sistemde bile “soru, gensoru, genel görüşme, meclis araştırması ve meclis soruşturması” gibi Anayasal denetim mekanizmaları tam işlemiyordu ki, şimdi yeni sistemde işlesin.
Çünkü bu denetim mekanizmaları ancak Anayasa ve İdare Hukuku’nun sağlam olarak yapılandığı, yargının tarafsız ve bağımsızlık ilkelerinin hiçbir zaman zedelenmediği, siyasilerin ya da biraz daha daraltalım, yürütme/idare organının hukuka samimi olarak ve inançla saygı gösterdikleri bir yapıda yaşayabilir ki, bizde çoğu kez kağıt üstünde kalmasının sebebi budur.
Yıllardır görmüyor musunuz, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında bile hangi üyeyi kim atamış, onun parmak hesabı yapılıyor.
Böyle bir yüksek yargı olabilir mi?..
Anayasal sistemin emniyet supabı olan Anayasa Mahkemesi ve üyeleri hakkında bile konuşma seviyesi ve verilen kararlarda kim kimi atadı tartışması yapılıyorsa her daim; vah memleketimin hukukuna!
Şimdi karşımızda başka bir istatistik var.
Bir yılda 13 binden fazla soru önergesi vermiş vekiller Meclis’te.
Önergelerin yanıtlanma oranı ise yüzde 5’e kadar gerilemiş.
Çünkü yeni sistemde soru önergesinin ka’le alınacak bir tarafı kalmadı.
Hukuki müesseseler anlamsız hale gelmişse ve Meclis, kendi fonksiyonlarını bohçaya koyup yüklüğe kaldırmışsa var olan hukukun sadece şeklen bulunduğu ama fiilen yaşamadığı gerçeği ile karşı karşıyayız demektir ki bu durum hem demokrasimiz, hem geleceğimiz, hem de hukuk açısından hiç de savunulabilecek bir sonuç değildir.
Zaman zaman reddedilen soru önergeleri geliyor kamuoyu gündemine.
Misal, Soma soruluyor, reddediliyor. 23 Nisan soruluyor reddediliyor.
T.C. kısaltmasının kaldırılması soruluyor, reddediliyor.
15 Temmuz’un siyasi ayağı soruluyor, reddediliyor.
Yunanistan tarafından iç edilen küçük adacıklar soruluyor, reddediliyor.
Tarikatlar soruluyor, reddediliyor.
Ve daha nicesi!..
İşin en hazin tarafı da bu soru önergelerinin ret sebepleri içinde akılla izah edilebilecek olanı yok.
O halde neden halen var “soru önergesi” diye mevcut bir mekanizma?
İşletmiyorsanız, işlemesini istemiyorsanız kaldırın madem; olan bir anayasal mekanizmanın en azından olmadığını görüp şimdiki kadar üzülmeyelim!
Hal bu kadar kötü duruma düşünce milletvekilleri cevap alamadıkları soruları bu kez CİMER’e sormaya başlamışlar.
CİMER (ve önceden de Başbakanlık İletişim Merkezi BİMER)’i biliyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi…
Aynı zamanda diğer bakanlıkların da iletişim merkezleri var.
Vatandaş öyle bir sevdi ki CİMER’i, neredeyse hangi sorun ile karşı karşıya geliyorsa CİMER’e yazmaktan çekinmiyor.
Polisle kavga edenden tutun, hakkında yapılan icra takibine varıncaya dek ne kadar akla geldik gelmedik konu varsa CİMER’e gidiyor.
Vatandaş, çözümü en tepe noktaya ulaştırıyor ve CİMER’den korkan kamu kurumları da gelen her ileti sonrası derhal konuya eğiliyorlar.
Bizim milletvekilleri de baktılar ki soruyorlar, soruyorlar, soruyorlar.
Bir yılda 13 binden fazla soru soruyorlar.
Cevaplanan yüzde 5.
Çözümü CiMER’de bulmuşlar.
En azından CİMER cevap veriyor.
Milletvekillerinin Meclis’te verdiği soru önergelerine cevap verilmeyip de vekillerin çaresiz CİMER’e soru sormaları…
Demokrasimizin nereye gittiği konusunda ne düşündürür sizlere?