Yeni güne az kalmıştı. Kadının işi ancak bitmişti. Asansörün düğmesine bastı. Asansörün numaratörüne baktı ve inme zamanı idi. Dairesinin kapısındaydı. Anahtarı çevirdi açılan kapı onun dünyası ve kokusu idi. Her zaman ki gibi her şey bıraktığı yerdeydi. Genelde çok dağınık değildi, bugün niyeyse dağınık olası vardı.
Önce çantasını koydu, montunu çıkarttı gün boyu üşüdükten sonra evin sıcak havası tüm bedenini sarmıştı.
Üzerindeki tüm fazlalıklardan kurtulmaya karar verdi. Montunu her zaman ki gibi balkona astı günün tüm kötü kokularını üzerinde taşıyordu o yüzden onu eve almak istemiyordu. Dışarda bırakıp kendini temizlemesi iyi geliyordu.
Sonra yavaş yavaş üzerindeki diğer fazlalıkları çıkartmaya başladı. Bu arada müzik ve sıcak su çoktan açılmıştı. Kirli sepetine gidenler ve nihayet sıcak su ile buluşan vücudu. Bu nasıl güzel bir rahatlama hissiydi. Suyun tenine dokunuşu ilk ürperiş arkasından kendini suya teslim ettiği o rahatlama hissi.
Bu rahatlama ile birlikte aklından geçenler, farkındalıkları ama karar vermişti düşünmeyecekti. Sadece anın tadını çıkarmaya karar vermişti. Duşun ve dinlediği müziğin tadını çıkarması gerekiyordu ve öyle de yaptı. Artık çıkabilirdi. Bornozuna sarıldı. Şu an yeni olan her şeye başlayabilirdi. Kendini o kadar enerjik hissediyordu. Sonra kendine bir dur dedi.
Kendine bir kadeh şarap doldurdu. Evin tüm ışıklarını kapattı. Tabletinden “Yao Si Ting – Speak Softly Love” son günlerde bu şarkıyı dinlemenin kendine ne kadar iyi geldiğini düşündü. Şömine görünümlü kaloriferini arkasını dönüp salonunun camından uzaktaki ışıkları izlemeye başladı. Hayatı boyunca ışıkları izlemeyi hep sevmişti.
Yoldan geçen arabalar, yolculuklar, evlerin ışıkları, her evin bir hikayesi vardı her yolculuğun olduğu gibi…
Şu an hiçbir şey düşünmeden dışarı çıkıp biraz yolculuk yapabilirdi ama kendisine yine bir dur dedi. Bornozuna sıkıca sarıldı, şarabından bir yudum aldı, koltuğa iyice yerleşti. Zamanı şu an burada olduğu gibi durdurmak istiyordu. Böyle zamanlarda kendini karanlık, sonsuz bir boşlukta süzülür gibi hissediyordu.
Bu karanlığın ve sessizliğin kendisinde yarattığı bu etkiyi seviyordu. Müzik ve şarap ile birlikte daha da güzelleşiyordu. Aslında hızlı olan her şeyi yavaş çekim haline getiriyor, yer çekim kuvvetini ortadan kaldırıyordu. Aklına karanlık mı siyah mı diye geldi. Ama siyah bir boşluk değildi, karanlık bir boşluktu. Her insanın içinde olduğu kadardı. Fakat kadın içindeki karanlığı siyahı ile terbiye edebilmeyi öğrendiğinin farkındaydı.
Dünya kendi karanlığını terbiye edemeyen insanlar ile doluydu. Onlardan biri olmak istemediğinin farkındaydı. Uzun zamandır insanların ne yaptığı ile çok ilgilenmediğini fark etti. Kim ne söylemiş, kim ne yapmış değil yani sadece yakın çevresi değil yakın çevreden başlayarak uzağa doğru pek bir şey ile ilgilenmediğini düşündü.
Aslında aynı anda farkına vardığı başka bir gerçeklik ise geçmişi pek düşünmediği idi. Hatta çoğu zaman gün içinde olanları bile kafasında değerlendirmezdi. Yani kısacası hayatında pek “z raporu” almadığını düşündü. Gün sonu raporlarının da gün sonunun da kendine iyi gelmediğini düşündü. Koltuğa biraz daha yerleşirken, bornozunun teninde yarattığı tatlı dokunuşu hissederek şarabından bir yudum daha aldı. Saçlarının ıslaklığını çeken havluyu çekti, saçları omzuna doğru düşüşü ürpertti.
Bir eliyle omzuna dökülen saçları ile oynuyordu. Dinlediği müziği tekrar modunu kapatıp Teoman dinlemeye karar verdi. Hangisi olsa iyi gelirdi. “Yağmur” dinlemek istedi. Dışarıdaki ışıklara ve yağmura dalgınca bakarken kalbinde bir kıpırtı hissetti. Yıllardır böyle hissetmediğini fark etti. Bir şey yapmalıydı. Belki yazmalı, belki çizmeli… Belki de hiç bilmediği bir yere gitmeliydi. Ama bu kez gerçekten harekete geçmek istiyordu. Bu duygu, şarabın verdiği bir cesaret miydi, yoksa uzun zamandır içinde saklanan bir ateş miydi, bilmiyordu. Ama içinde bir yerlerde kıpırdayan bir şeyler vardı.” Kendine yine güzel mantığı dedi ki dur sabah işe gideceksin ve zaman geçiyor.
Zaman geçerken, camın ardından izlemek yetmiyordu. İçinde bir yerlerde bir hareket özlemi hissetti. Bir anda yerinden kalktı. Bornozunu değiştirip hızlıca dışarı çıkmaya hazırlandı. Caddenin ışıkları, soğuk havanın çarpışı, hiç bilmediği yerlere doğru yürümek ya da arabayla kaybolmak… yıllar önce çok sevdiği arkadaşı ile yapmışlardı bunu. İki kız yağmurun altında çıplak ayaklarla deli gibi dans etmişlerdi. Bu gece arkadaşı geçti gönlünden ne talihsizdi. Onu çok özlüyordu. Özlediklerindendi. Kapının kolunu tutarken bir an durdu ve kendine gülümsedi. “Karanlık bazen sadece bir yolculuktur,” diye fısıldadı ve kapıyı arkasından çekip kapattı.
Müzik önerisi:
https://youtu.be/9ZP3e6WC9EI?list=RDEM_zYR8bYNr_YfXe7mk8gA5w
Teşekkürler Döndü hocam. Keyifle okudum. Şimdi Teoman ı dinliyorum. 🥰