Yiğit polis Gaffar Okkan’ın öldüğü gün…
24 Ocak 2001
Merkez, merkez! Saldırıya uğradık, saldırıya uğradık…
Merkez : Olay yeri neresi?
Yaralı polis: Şehitlik mevki
Yaralı polis: Şehidimiz var.
Merkez: Sayın 3310’un durumu ne?
Yaralı polis: Başımız sağ olsun…
3310, Okkan’ın telsiz koduydu…
“Diyarbakır’a gittiğinin ilk günü bir restorana gidiyor sivil kıyafetle çorba içiyor bir yandan da etrafı izliyor, mekana gelen polisler atar yapıp hesabı ödemeden kalkıyor, kendi hesabını ödeyeceği zaman amca diyor polislerin kini de ben ödeyeyim, adam bırak Allahlarından bulsunlar boş ver diyor, yok diyor Gaffar Okkan ödeyeceğim, sonra da ekliyor ben yeni emniyet müdürüyüm, bir derdin olursa uğra çekinme.
‘Masa başı görev yapan polis istemiyorum’
Göreve geldiği ilk günlerde polis memurlarını toplayan Gaffar Okkan, o dönemde dışarıda olmanın potansiyel tehlike olarak görüldüğünün farkındaydı, ancak şöyle dedi; “Masa başı görev yapan polis istemiyorum.”
Kadın erkek ayırt etmeden, herkesi sokağa döktü ve halka nazik davranmalarını emretti.
Gaffar Okkan, görev süresinde Hizbullah’a karşı verilen mücadelede etkin bir rol oynamış, örgütü bitirme noktasına getirmiştir.
1998 ve 1999 yıllarında düzenlenen operasyonlarda birçok Hizbullah üyesi yakalanmıştır, aynı zamanda 30’a yakın faili meçhul cinayeti aydınlatmıştır.
Gaffar Okkan’ın Hizbullah hakkındaki bir tespiti, o günlere ilişkin yaygın bir kanıyı ifade ediyor: “Örgütün bu coğrafyada yaptığı eylemlerde, bu eylemleri devlet yapıyor imajı yaratıldığını tespit ettik.”
Gaffar Okkan, rüşvet alan polislere karşı çok ciddi bir tavır ortaya koymuştur. Anlatılanlara göre rüşvete, eziyete ve ahlaksızlığa karşı müdürleri, amirleri gerekirse kaba şiddetle izana getiren bir nevi ‘Behzat Ç.’ imajına sahip bir polis olmuştur Gaffar Okkan..
…..
Eskiden PKK korkusundan kepenk kapatan esnaf, o gün bir polis öldüğü için kepenk kapattı.
On binlerce kişi onu andı, arkasından ağladı.. Onun ardından Diyarbakırlı vatandaşların söyledikleri bu acıyı belki biraz olsun tarif edebilir;
Diyarbakırlı Emine teyze hakkındaki deftere şöyle yazıyordu: “Diyarbakır’ın binde biri kötü bilir, o da işine gelmediğinden. Keşke onun gibi evladım olsaydı.” Baloncu Mehmet amca ise ” çocuğum ölse bu kadar üzülmezdim, Keşke oğlum ölseydi” diye ağıt yakıyordu. Hele cenazesinde sokakta görseler “kıro” diyecekleri altın kalpli bir abimiz şöyle haykırıyordu: ” “Dostlar ölmez, kahrolsun kötü insanlar”.
Anısı önünde saygıyla eğiliyorum…
…….
Araştırmacı gazeteciydi…
Rabıta’yı o ilk kez dile getirdi.
Öcalan-MİT bağlantısını o ilk kez dile getirdi.
Mehmet Ali Birand’ın zirvedeyken sahtekarlık yaptığını o ilk kez dile getirdi.
Varlığı gazetesi ve ülkemiz için çok büyük bir güçtü.
Gerçek Atatürkçüydü…
Gerçek yurtseverdi…
Öldürülmesi gerekiyordu…
Emperyalizm ve iş birlikçileri gereğini yaptı.
Öldürüldüğü gün bütün ülke ağladı.
Ağlamayı seven bir ülke ve halkız…
Keşke biraz da düşünebilmeyi sevebilsek ya da becerebilseydik…
Bu ülkenin en iyi becerdiği şey ölümün üzerinden kendi beklentilerine uygun bir şeyleri bulup çıkarıp bunu iyi kullanmasıdır…
Rahmetli Uğur Mumcu katıksız Atatürkçüydü ve katıksız emekçiydi ve katıksız yurtseverdi…
Katıksız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin savunucusuydu….
Anısı önünde saygıyla eğiliyorum…
….
24 Ocak’ta Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan’ı kaybettik.. Ne tesadüftür ki Yunanlı sinema yönetmeni Theodoros Angelopoulos’u da 24 Ocak 2012’de uyduruk bir trafik kazasıyla(çarpan motosiklet polise ait çıktı) kaybettik. Üçünün de ortak özelliği yaşadığı çevrenin, anın birleştirici özelliğine sahip insan oluşlarıydı. Üç yiğit insan, üç güzel insan aynı gün saldırı ile öldüler.. Yaşar Kemal ustanın deyişiyle giderek dünya çekilmez bir noktaya hızla çekilirken sağ duyu sahipleri de ; ” O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık ” diyordu içinden..
…..
Uğur Mumcu’yu düşün, niçin öldürüldü…
Gaffar Okkan’ı düşün, niçin öldürüldü…
Eşref Bitlis’i düşün, niçin öldürüldü…
Bir düşün….
Hepsi o gerçeği gördükleri için öldürüldüler…
Bir düşün…
Eğer biz göremezsek birbirimizi öldüreceğiz…
Ve belki de Yunan halkıyla da savaşacağız…
Anıları önünde saygıyla eğiliyorum…