featured
  1. Haberler
  2. YAZARLAR
  3. FIRSATLAR ŞEHRİ İSTANBUL !

FIRSATLAR ŞEHRİ İSTANBUL !

Hayatımın yaklaşık kırk yılını geçirdiğim İstanbul’dan ayrılalı beri üç sene içinde bu üçüncü gelişim oldu. Her gelişimde kendimi biraz daha yabancılaşmış hissettiğimden ve yıllardır alıştığım kırsal yaşamın sakinliği, temiz havası ve yemyeşil doğasından uzaklaşmanın yarattığı huzursuzluktan olacak ki İstanbul’a dair gözlemlediğim tüm olumsuzlukları yansıtmıştım geçmiş yazılarımda.

Burada yaşayan kızım ve arkadaşlarım, rüya şehri İstanbul’u bütün olumsuzluklarına rağmen sevdikleri ve yaşam şartlarına uyum sağladıkları için mi bilemiyorum, “Siz burada robot gibi yaşıyorsunuz” diye her söylendiğimde alınıyorlar. Bu sebeple bu kez İstanbul hakkında yazmamaya karar vermiştim. Ancak yabancılara pazarlanan İstanbul’un bir tanıtım yazısını okuyunca kararım değişti.

İstanbul’da yaşamanın hatta yatırım yapmanın on beş harika nedeninden bahsediliyordu okuduğum yazıda. Otantik Türk yaşam tarzının yaşanabileceği İstanbul, fırsatlar şehri olarak her yıl göçmen ve birçok yatırımcıyı ağırlıyormuş.

Yaşam maliyeti uygunluğu, mükemmel sağlık hizmeti, zengin mutfak kültürü, iklimi güzel yaşayan tarihi şehir ve Türkiye’nin siyasi metropolü olması, gece hayatı, eğlence tesisleri, eşsiz mimarisi, alışveriş merkezleri, kültürel mirasları, gelişmiş kamu hizmetleri, sevgi dolu çok sosyal renkli bir yaşam sunması, en önemlisi de halkın ingilizceye hakim olması sebebiyle dil engelinin olmaması, uluslararsı iki havaalanı ile ulaşımın rahat olması ve trafik sorununun yaşanmadığı kısaca hiçbir sorunu olmayan, yatırım için ideal bir şehir olarak tanıtılmış İstanbul.

Aslında İstanbul bu yazılanların ötesinde çok daha fazlası ve öyle kolayca pazarlanacak bir şehir değil. Ancak kalabalık nüfusu başta olmak üzere yaşamı zora sokan birçok sebebi barındırıyor içinde.

Özellikle trafik sorununun yaşanmadığı ile ilgili bilgi çok güldürdü beni. Balıkesir’den dört buçuk saatte şehrin girişi İstanbul/Kurtköy’e gelip, ancak iki buçuk saatte Erenköy’e varmak trafik sayılmıyor sanırım. Bir de dönüşü var elbette bu gelişin.

Yaşamın uygun maliyetli olduğu doğru olabilir. Çünkü hedef yabancılar olduğu için bizim pul olan paramızın karşısında onların bozdur bozdur krallar gibi harca avantajları var. Yoksa bir emekli maaşının sadece beslenmek için bir bilemedin iki hafta ancak yeteceği bir pahalılık var gerçekte. Ülke şartlarında aylık kazancın üzerine çıkan kira bedellerinden, astronomik kira bedeli talep eden ev sahipleri ile kiracıların aralarında yaşanan sorunlardan bahsetmiyorum bile.

Burada çok kazanmak diye bir şey yok. Çünkü ne kadar kazanırsanız kazanın o kadar harcıyorsunuz. Ay sonu bütçeniz denk ise şanslısınız demektir.

İstanbul’a gelir gelmez meşhur virüsleri ile tanışmadan olmazdı. Doktorlarımız için hiçbir şey diyemem hele de gecenin bir vakti acil servisteki yoğunluğu gördükten sonra. Ancak hastane sistemi ya da sistemsizliği desem daha doğru olur berbat. Herkes aynı alanda saatlerce muayene sırası bekliyor ve elbette çıkışta da herkes influenzanın bir çeşitini evine görtürüyor.

Ben tam iyileşme aşamasındayken birkaç gün sonra kızım hastalandı hadi bu kez özel hastaneye gidelim dedik. Tanrım hınca hınç dolmuş acil serviste sadece bir doktor vardı ve sürekli açılıp kapanan kapının önünde saatlerce sıra beklemek zorunda kaldığımız için ertesi gün tekrar ateşlendim.

Bu arada gecenin bir vakti taksi bulmanın zorluğundan hadi buldun diyelim taksi şoförüne gideceğin yeri beğendirmeniz gerektiğinden bahsetmiyorum bile. Ziverbeyde bulunan hastaneye gitmek istediğimizi söylediğimiz şoförün, yemek davetine geç kalmamak için bizi E-5’in üzerinde bulunan bir hastaneye götürmesi gibi mesela. Olsun yine de sağlık hizmetleri konusunda mükemmeliz ya.

Geldiğimin ikinci günüydü Moda’da yaşayan bir arkadaşımı ziyarete gittim. İyiki de gitmişim bir daha da hastane hariç dışarı çıkamadım. Olsun rüya şehri İstanbul’dayım ya. Neyse arkadaşımdan akşam beş’e doğru ayrıldım ve Moda’dan aşağıya doğru yürümeye başladım. Birden insanların akın akın bana doğru geldiğini gördüm. İğne atsan yere düşmesi imkânsız bu kalabalığın sebebi maç imiş. Kadıköy’ün bütün sokakları aynı derecede kalabalık olduğu için Söğütlüçeşme’ye kadar yürüdüm ve ancak bir vasıtaya binebildim. Eve geldiğimde saat dokuz olmuştu.

Yeterince kalabalık olan şehrin nüfusuna her geçen gün yenileri ekleniyor ve toplumsal veya mevsimsel bir olay ya da yol yapım çalışmaları bu şehrin felç olmasına yetiyor. En kötüsü de aşırı stres ve olumsuz şartlar adeta duyarsız hale getirmiş İstanbul halkını. Bırakın trafik, pahalılık, barınma, güvenlik gibi sorunları fiziksel ve ruhsal sağlığı önemli ölçüde etkileyen hava ve gürültü kirliliğini bile dert edecek durumda değiller.

İstanbul’u yaşamak mı? İstanbul’da yaşamak mı?

Her ikisini de yaşamanın zor olduğunu düşünüyorum artık bu şehirde.

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
FIRSATLAR ŞEHRİ İSTANBUL !
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!