2013 “GEZİ PARKI” eylemleri sırasında gençler zekâlarını öyle bir gösterdiler ki; toplumsal sorunlara ilgisizliği konusunda kendilerini eleştirenleri adeta şok ettiler…
Oldukça ince ama bir o kadar da zekâ gerektiren eleştirileriyle hakaret etmeden de eleştiri yapılabiliyormuş dedirttiler…
Kesinlikle bizim kuşaktan da bizden sonraki ve önceki kuşaktan da daha zekiler…
Hâlâ unutamadığım bir örnek vermek istiyorum. Mutlaka hatırlayanlar olacaktır.
Taksim meydanında kendilerine aşırı şiddet uygulayan polislere yazdıkları bir pankartta şöyle demişlerdi:
“Orantısız güç kullanmayın, yoksa size orantısız zekâ uygularız.”
Hakaret ederek eleştirmek iki kişi arasındaysa toplumu etkilemez ama bir ülkenin cumhurbaşkanı iktidarının uygulamalarına, yapıp ettiklerine karşı çıkan, eleştiren herkesi “terörist” ilan ederse toplumu etkiler…
Hem de oldukça olumsuz etkiler…
Birilerinin çok hoşuna giden bir söz, diğerlerinin hiç hoşuna gitmeyebilir.
Ülkenin tamamını temsil edeceğine dair yemin ederek görev gelen bir cumhurbaşkanı elinde mahkeme kararı olmadan hiç kimseyi suçlayamaz. Hele hele teröristlikle hiç suçlayamaz.
Kimin suçlu olup, kimin suçsuz olduğuna sadece ve sadece bağımsız mahkemeler karar verir…
İyi de bu durum yeni bir şey değil ki Erdoğan’ın siyaset anlayışı yıllardır böyle değil mi?
Evet, bir yıl öncesine kadar böyleydi, ancak bir derece yukarı çekti.
Sosyolojik olarak toplum kutuplaştırılmıştı artık çatışmaya doğru sürükleniyor…
Bu yanlış ve zararlı siyaset tarzından bir an önce kurtulmak gerekir.
Yoksa bedeli yapan içinde yapılan içinde çok ağır olur.
Bu durumdan kurtulmak zor değil aslında.
Yapılması gereken belli:
Demokratik tepkiyle, terörizmi karıştırmamak…
Mesela Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin rektör atamasına karşı ortaya koydukları son derece demokratik tepkiyi terörle “İktisaplandırmamak”…
Düşünün ki Avrupa’da bir ülkenin cumhurbaşkanı veya başbakanısınız ve size çürük yumurta atıldı. Ne yaparsınız? Ya da ne yapamazsınız?
Size yumurta atanı terörle ilişkilendirebilir misiniz?
Bir yandan “Demokratik Reform” yapmaktan bahsedip, diğer yandan muhaliflerinizi teröristlikle suçlarsanız demokrasiyi içselleştirememişsiniz demektir.
Ya da kendi ifadenizle söylediğiniz gibi hâlâ “Demokrasiyi ineceğiniz yere kadar sizi taşıyacak bir tren” olarak görmeye devam ediyorsunuz…
Daha önce yazdım bir kere daha yazıyorum:
Bir ülkeyi aydınlığa; sorgulayan, hukukun üstünlüğüne inanan, özgürlüğü temel alan bilimden ayrılmayanlar götürebilir…
Biat kültüründe yetişenlerin ezberci eğitimiyle bir ülke ancak “Bir ampul kadar aydınlanır…”
Behiç İSTANBULLUOĞLU’nun tüm yazıları için tıklayın…