Biz böyle mi demeliyiz şimdiden:
“Eskidendi, çok eskiden…”
Yoksa “eskidenmiş” mi diyecek şimdiki nesil; gelecek zamanda, bugünler için.
Eskiye özlem zaman zaman hep dillendirilir.
Bunu, yaşadığımız zaman diliminde haklı hale getiren tespitler de var; günümüzü günümüz şartlarında değerlendirmek gerekir diyenler de…
Ama eski…
Hüzünle beraber pek çok değeri içinde barındıran güzellikler demeti değil mi çoğu kez?
Eski adetler, eski isimler, eski alışkanlıklar, eski oyunlar…
Eski bayramlar demeyeceğiz eski bayramlar gerçekten artık bizim çocukluğumuz kadar gerilerde kaldı…
Bayram sıfatı çoktan kendini görev olarak değiştirdi, sonrası malum, tatil…
Daha Ramazan ayı başlamadan tatili 9 gün yaptık bile baksanıza…
Eskiler uzağa götürür insanı.
Eski insanlar…
Bakınız geçtiğimiz günlerde Yaşar Özel’i de kaybettik.
Eskinin “değerlileri” birer birer gidiyor; Barış Manço’ya kadar geri saralım aklımıza ilk gelen o oldu şimdi de kimleri kaybettik?..
Zeki Müren, Kemal Sunal, Ayşen Gruda…
Ve daha nicesi satırlara sığmayacak büyüklükte…
Kaybettiklerimiz…
Hayatta kalıp değerini bil/e/mediklerimiz…
Kaybedeceklerimiz…
Geçtiğimiz çarşamba Müjdat Gezen’i, “Eyvallah”da izleyip anılarını dinlerken…
Bahsettiği isimlerden bir kaçı misal, yaşayan ve yaşamayan:
Özdemir Asaf, Can Yücel, Nazım Hikmet…Uğur Dündar… Metin Akpınar…
100 yıl sonra misal…
Bugünden 100 yıl sonraya kimler konuşulacak…
Eminiz ki halen Cemal Süreya okunacak.
Yine Kemal Sunal olacak.
Müjdat Gezen hatırlanacak…
Peki yarın, yarın dediğimiz de gelecek zaman tabi…
Bundan 50 yıl sonra başka bir Nazım okuyabilecek mi o günün insanları?..
Zeki Müren gibi bir ses duyabilecekler mi misal?..
İşte en son Yaşar Özel’i kaybettik de küçücük yer buldu kendisine gazetelerde o büyük sanatçı…
Eskiden Türk Sanat Müziği dinlerdik de bugün n’oldu bizim o güzel müziğimize?
Ve asıl dikkat çekmemiz gereken nokta şurası ki, düğünlerde, gecelerde, özel günlerde, davetlerde dinlediğiniz zaman dahi çalınanlar hep eskinin besteleri değil mi?..
Yeni ve geleceğe giden beste var mı?..
50-60-100 yıl öncesini aynı keyif ve güzellikle dinlerken yarına ne kalacak bugünden…
Eskidendi çok eskiden…
Bugünkü İstanbul’da, geç olması ve olmaması için dua ettiğimiz o büyük depremden yarına ne kalacak…
Ayasofya ve Sultanahmet gibi eski yine devam eder belki geleceğe…
Bugünün yapılarından yarına hangisi kalacak ki ayakta?…
Mardin, Kars, Urfa, Efes, Truva’da “eski”ye bakıyoruz…
Göbeklitepe’yi, Ürgüp’ü, Nemrut’u anlamaya çalışıyoruz; gelecek 100 yıl sonra 2019’un insanları olarak bizden neye bakacak 2150’nin insanları…
Modernizm, teknoloji, bilim jet hızıyla kendini günden güne aşarken ve insanoğlu geleceğe akıl sınırlarını zorlayarak koşarken…
Safiye Ayla kaç on yıl daha kulaklarda olacak?..
İnce Memet gibi bir kitap ne zaman yazılacak?..
Sezen Aksu’nun muhteşem sesinden dinlediğimiz şarkısını hep söyleyecek miyiz?
Hiç kuşkumuz yok yine söyleyecek insanlar:
“Hani herkes arkadaş
Hani oyunlar sürerken
Hani çerçeveler boş
Hani körkütük sarhoş gençliğimizden
Hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken
Eskidendi, eskidendi, çok eskiden”