Abarttık mı?..
Eh, belki!
Lakin pek de farklı değil manzara…
Parti genel merkezlerinde bugünlerde yaşanan gerçek hikayelerden bahsediyoruz.
Bırakın temayülleri, ön seçimleri, yoklamaları…
Temayülde, ön seçimde, eğilim araştırmalarında, teşkilat yoklamalarında ön plana çıkmak kolaydır bizde…
Paran varsa temayül rüzgarını kendinize çevirebilir, ön seçim varsa sandıktan önde çıkabilirsiniz…
Kentle alakanız olmayan biri de olabilirsiniz gözünüze kestirdiyseniz orayı…
Başka ilden gelip gökten de inebilirsiniz…
Amma…
Türkiye’deki siyasetin yanlış hallerinin yanlış tarafları sadece delege ve yerel bazda değil ki!
Genel merkez koridorlarına bir bakın şimdi…
Yurdun dört bir yanından aday adayları, aday adaylarının yakın olduğu partililer, milletvekilleri, eski milletvekilleri, daha da eski milletvekilleri şimdiki belediye başkanları, önceki başkanlar, partilerin ileri gelenleri, ağır topları, orta ağır topları, yeni vitrin yüzleri, falanın akrabası, filanın yeğeni, il başkanları, eski il başkanları, ilçe başkanları, eski ilçe başkanları…
Uzatın uzatın listeyi…
Herkes “kravatlı ve önleri ilikli” halleriyle koridorlarda.
Genel başkanlara ulaşmak güç haliyle; kimi genel başkan yardımcılarından birine, kimi genel başkan yardımcısının yardımcılarından birine, kimi teşkilatlardan sorumlu başkan yardımcısına, kimi falandan sorumlu başkan yardımcısından birine…
Velhasıl her aday adayı birilerine ulaşma derdinde.
E zor elbet aday adaylığından adaylığa geçiş süreci…
“Elm Sokağı’nda Kabus” olmasa da “Genel Merkez Koridorunda Entrika” isimli bir film çekilebilir bize özgü.
Aday adayı koridorda yürürken diğer köşeden kendi bölgesinin diğer aday adayını gördüğü an ilk gördüğü kapıdan dalıp içerideki çaycıyı bayıltıp kılık değiştirerek rakibini izleyebilir…
Yahut… Karşısındaki aday adayının yanında bir vekil varsa, o da kendisine iki vekil bulabilir ve bu kez kasıla kasıla geçebilir yanlarından hafif bir selam çakarak…
Alnındaki boncuk boncuk terleri silerken mendiliyle; asıl olan genel merkez olduğu için koridorda oturup açlık grevine de başlayabilir veya çadır kurup cv de dağıtabilir.
Türkiye’deki siyasetin manzarası, abartsak da biraz, maalesef budur.
Amma…
Belediye başkan adaylıklarının belirlenme sürecinde asıl olan teşkilatlarda bu işlerle görevli birimlerin birebir halkın içine girmesi, belediyelerin içine sessizce inip neyin ne olduğunu, kimin ne iş yaptığını bilmesi ve araştırması gerekir.
Başka türlü sağlıklı bir aday belirleme süreci geçirilemez ve geçirilmiyor da zaten.
O zaman x beldesine, z şehrinde yaşayan birini de aday gösterebilir, sonra o x beldesinde z şehrinde yaşayıp da yeni x beldesine gelen parti oyuyla seçilirse eğer, o da sizden aldığı cesaret ve güvenle, ne bilelim işte, örneğin y kentinden bir bürokratı getirip falan daire başkanı olarak atayabilir, belediyenin dahi bulunduğu mahallenin hangisi olduğunu bilmeyen birini.
Veya moda ya, ithal danışmanlar, havalı reklamlarla “iş yapar” gözüken tiplerle sardırır çevresini.
Kent kaybeder.
Oysa yerel yönetim ciddi ve zor iştir. O yörenin bilgili insanlarının tecrübesini ve ufku görmesini, beyin takımının da “altın”dan olmasını gerektirir.
Peki gerçek nasıl?..
Şu sıralar entrikaların ortasında parti genel merkezleri var…
Adımlar sessiz ve temkinli atılıyor.
Gözler ufukta gelip gidenlerde.
Kim kimin kolunda?
Kim hangi odaya giriyor?
Girdiği odada kaç dakika kalıyor?
Kim kimin için telefon açıyor?
Bırrr…
Soğuk soğuk terler…
Uykusuzluk hali… Nöbetler…
Elm Sokağı sanki…
“Genel Merkez Koridorunda Entrika”
Oscar olmasa da Altın Küre’ye aday..
Vizyonda…
Adaylar ilan edilmeden kaçırmayın, izleyin…