Depremler oluyor beynimde… Dışarıda siren sesi var… Her yanımda susmuş insanlar susmuş… şeklinde devam eden, Ahmet Kaya’nın ‘’İçimde Ölen Biri Var’’ adlı şarkısını, geçtiğimiz yıllarda Haluk Levent de seslendirmişti. Kurmuş olduğu Ahbap Derneği ile bugün birçok kişinin umudu olan sanatçımızı, ilk kez 2001 yılında Balıkesir Atatürk Parkı içerisinde yer alan açıkhava tiyatrosundaki konserde gördüm.
O zaman ortaokul son sınıf öğrencisiydim. Anasınıfı da dâhil ilköğretimle birlikte 9 yılımın geçtiği Mehmetçik İlköğretim Okulu’ndan ayrılacağım için üzgündüm. Hem açıkhava tiyatrosunun hem de okulumun yıllar sonra sanki bir deprem yaşamışız gibi yıkılacağından habersizdim.
Sevgili okurlarım, Balıkesir ve ilçelerinde son yıllarda yıkıcı depremler yaşamadık. Yaşamadık ama sanki deprem etkisi yaratan kentsel dönüşümün içine sürüklendik. Anılarımız silindi. Yaşadığımız kentlerin ruhu çalındı. Her geçen gün geçmişi özler olduk. Ve ben çocukluğumdaki Türkiye’yi mumla arıyorum. Çünkü ülke olarak yaşadığımız bir felakette vatandaşına sahip çıkan düzenli ordu desteği, anında bölgeyi çadır kente dönüştüren, sıcak çorba dağıtan, herkesin güvenebileceği Kızılay ve enkazdan depremzede çıkaran Mehmetçik söz konusuydu.
Beni bu düşüncelere sevk eden durum; hepimizi derinden etkileyen, günlerce uykusuz bırakan, yediğimizden içtiğimizden utandıran, yüreğimizi dağlayan Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 10 ilimizde etkisini gösteren büyük deprem felaketi ve yaşadıklarımız…
Ülkemizin ve ölenlerimizin yakınlarının başı sağ olsun. Umarım yaralılar bir an önce sağlıklarına kavuşur. Gerçekten büyük bir acı! Öyle büyük bir acı ki hem de… Bu duygu ve düşünceler içerisinde olmanın da hiçbir anlamının olmadığını anlatan bir acı…
Acımız hala tazeyken bölgeden gelen mucize haberler bir nebze de olsa yüreğimizi ferahlatıyor. Bir iyi haber daha alabilmek umuduyla gözümüzü ekrandan ayırmıyoruz. Bu süreçte kimimiz bulunduğumuz yerlerde yardım toplayıp bunları bölgeye ulaştırmak için dayanışma zinciri oluşturdu. Kimimiz kan bağışında bulundu. Kısacası millete olarak tek yürek olduk.
Depremden sonra bir Yunan gazetesi, ‘’Hepimiz Türküz’’ diye karikatür yayınladı. Türk Milleti sayesinde bir yerlere gelip sonra da Türklükten rahatsız olanlar utandı mı diye düşündüm. Yurtdışından buna benzer dayanışmayı pekiştiren birçok haber geldi. Deprem bölgesinde de birçok ülkenin ekipleri vatandaşlarımızı enkaz altından kurtarmak için canla başla çalışıyor. Onların özverili çalışması sayesinde depremin üzerinden 110 saat geçmesine rağmen vatandaşlarımız sağ olarak kurtarıldı. Bölgede çalışan tüm ekiplere minnettarız. Yüreğimiz onlarla…
Aklımızda da nice sorular … Örneğin sormak istiyorum; bölgede yer alan Afşin Elbistan Termik Santrali’nde, Atatürk, Karakaya ve Keban barajlarının gövdesinde çatlak olup olmadığına ve Taşucu Nükleer Santrali’nin temelinde bozulma olup olmadığına bakıldı mı?
2023 yılı bütçesinde AFAD’ın payının %33,6 azaltıldığını, Diyanet’in payının ise %56,6 arttırıldığını biliyor muyuz? 2023 bütçesi: AFAD 8 milyar TL, Diyanet 36 milyar TL.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, 17 Ağustos depreminde hemen dakikalar sonra sahaya çıkmasını sağlayan yani orduya görev, yetki ve sorumluluk veren Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) Protokolü ve Doğal Afet Yardımlaşma (DAFYAR) Planları mevcut iktidar tarafından neden kaldırıldı?
İktidar, müdahalesiyle AKUT’un kurum kültürünü, değerlerini, yönetim kalitesini mahvetse de gönüllülerin sahada kahramanca hayat kurtardığının farkında mısınız?
20 yılda 9 kez imar affının getirildiğini unutmadık değil mi?
23 Kasım 2022’de yani bundan sadece 2,5 ay önce; Düzce Gölyaka’da 5,9’luk olan depremin ardından AFAD tarafından yayınlana analiz raporunda, bir itiraf olarak koordinasyonun sağlanamadığı, yardımların geç geldiği toplanma alanının yanlış seçildiği ve çadır takibinin yapılamadığı gibi ifadelerin yer aldığından haberdar mısınız?
AFAD Genel Müdürü İsmail Palakoğlu’nun özgeçmişini okudunuz mu? Eğer, okumadıysanız size şu düşündürücü bilgileri hemen verebilirim: Kendisi, İmam Hatip Lisesi ardından İlahiyat Fakültesi’ni bitirmiş. Tasavvuf Anabilim Dalı’nda ihtisas yapmış. Diyanet Vakfı’nda genel müdürlük görevinde bulunduktan sonra, Diyanet İşleri Başkanlığı müşaviri olmuş. Ardından AFAD Başkan Yardımcılığı. Ve şimdi bu görev…
Sevgili okurlarım, yanıtlarını sizlerin vicdanınıza bıraktığım bu soruları çoğaltmak mümkün. Bunları sordum diye de birilerini suçladığını sanmayın. Tarihe not düşmenin hepimizin görevi olduğunu unutmayın. Ayrıca belirtmek istiyorum. İnanın iktidar ne demiş, muhalefet ne demiş hiç önemsemiyorum. Sadece bölgedeki vatandaşlarımızı düşünüyorum. Önceliğimiz felaket bölgesindeki vatandaşlarımızın talepleri, sahadaki ekiplerin istekleri, yardımların düzenli olarak dağıtılması olmalıdır. Diğer şehirlere gelen insanlarımıza sahip çıkılmalıdır.
Ve diyorum ki; Anadolu’nun kadim şehirleri Adıyaman, Gaziantep, Kahramanmaraş, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye, Adana, Şanlıurfa ve Diyarbakır için EL ELE OLACAĞIZ BAŞKA ÇAREMİZ YOK!
Son olarak ise sizlerle paylaşmak istediklerim şunlar; gönül isterdi ki; bu gibi soruları doğuran gelişmeler hiç yaşanmasaydı. Ülke olarak geçmişteki hatalardan hepimiz ders alsaydık. Bu depremi en az hasarla atlatsaydık. Ama ne yazık ki, Türkiye’miz çok büyük bir kıran yaşıyor.
Önümüzdeki günlerde de toplumsal, ruhsal, göç, geçinme, barınma, parasal ve siyasi sıkıntılarla boğuşacağız. Bu süreci de ülkemizin kurucusu Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi miras olarak bize işaret ettiği akıl ve bilim ile aşacağız. Medeni bir millet olarak kadere ve çaresizliğe yenilmeyeceğiz. Bundan sonra medeniyet alanının üzerinde yaşayacağız. Bunu da ilim ve fen ile sağlayacağız.