EĞİTİMDE KOÇLUK- MOTİVASYON-1

Ben kim miyim?

“Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım…”

                                                Ordinaryüs Profesör Sadi IRMAK

Motivasyonu nasıl tanımlarsınız?

• Güç…
• Enerji…
• Heyecan…
• Canlılık…

Sözlüğe bakacak olursak, isteklendirme, güdüleme anlamına geldiğini görürüz.

Güdüleme nedir? Sorusuna her ne kadar TDK’nın sözlüğü motivasyon olarak tanımlasa da bu kısır döngüden çıkmak için yaptığımız araştırma sonucu şu iki sonuca ulaşabiliriz.

1. Kişinin, eylemin yönünü, gücünü ve öncelik sırasını belirleyen iç ya da dış dürtülerin etkisiyle eyleme geçmesi.
2. Canlıda, eyleme ya da öğrenmeye geçme yönsemesi.

Eğitim ve yaşam koçluğu deneyimlerimden, alanda yaptığım çalışmalardan yola çıkarak motivasyonu, “kişiyi ulaşmak istediği noktaya taşıyan güç olarak” tarif edebilirim.

Gelişen dünyada en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi belki de motivasyon…

• Nasıl motive oluruz?
• Motivasyonumuzu nasıl artırabiliriz?

Aslında bu soruların tüm bireyler için ortak bazı cevapları olsa da,  genel olarak cevaplar kişiden kişiye değişmektedir.

Bu soruların cevaplarını ararken öncelik birey kendini tanıma sürecini tamamlamalı, kendini tanımayan bir birey nasıl motive olacağı ile ilgili fikir yürütemez.

Bu noktada motivasyonu ikiye ayırmak gerektiği düşüncesindeyim. İçsel motivasyon ve dış kaynaklı motivasyon.

İki motivasyon türü de, her bireyde görülebilir fakat bir tür motivasyon daha baskın olabilir.

Şimdi gelelim Ordinaryüs Profesör Sadi IRMAK’ın hikâyesine aslında hepimizin bildiği bir hikaye bu;

“Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa’ya talebe gönderilecek. Bu inanılmaz bir şey” diye düşünür ama yine de şansını denemek ister.

150 kişi içinden 11. kişi olarak sıralamaya girer. Atatürk, Sadi Irmak’ın isminin yanına, “Berlin Üniversitesi’ne gitsin” diye yazmıştır.
Gitme vakti gelince, Sadi Irmak Sirkeci Garı’ndadır; ama kafası çok karışıktır.
“Gitsem mi, kalsam mı?
Beni orada unuturlar mı?
Para yollarlar mı? “ diye düşünmekte ve endişelenmektedir.

Tam gitmemeye karar verdiği ve eve geri döndüğü sırada bir posta dağıtıcısı gelir ve “Mahmut Sadi! Bir telgrafın var” der.
Telgrafı açar ve Mustafa Kemal Atatürk imzası ile şu sözlerin yazılı olduğunu görür:
“Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.”

Telgrafı okuduktan sonra düşündüklerinden utanır ve “Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme” deyip, Berlin’deki üniversitede okumak üzere yola çıkar.
Sadi Irmak yurtdışında aldığı eğitim sırasında çok başarılı olur. Ülkeye bir alev topu olarak döner. Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü’nü kurar ve kürsü başkanı olur. Daha sonra bir süre Başbakanlık yapar.
Ord. Prof. Sadi Irmak yıllar sonra kendini tanıtırken,
“Ben kim miyim? Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım. Düşünün, 1923’te o kadar işinin arasında, 11 öğrencinin nerede okuyacağına karar veren ve onların ne hissettiğini sezebilen bir liderin önderliğindeki bu ülke için can verilmez mi?” der.

Motivasyon konusunda neden böyle bir hikaye, aslında anlatmak istediğim çok şeyi Ordinaryüs Profesör Sadi IRMAK, “Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme” bu cümlesinde ifade ediyor.

İşte motivasyon tam da budur, dıştan kaynağını alsa da içselleşerek durmadan hedefe doğru devam eden bir yolculuk.

Biz ebeveynlerin bu noktadan hareket ile öncelikle çocuklarımızın motivasyonu için yapmamız gereken;

• Çocuklarımızı tanımak,
• Çocuklarımızın hayallerini paylaşmak
• Çocuklarımızın arkadaşlarını ve sosyal çevresini tanımak,
• Mutluluk ve mutsuzluk kaynaklarını görmek,
• Çocuklarımıza öğütler ve masallar ile değil gerçeklerle iletişim kurmak,
• Çocuklarımızın mizaçlarını bilmek,

Onların hayat motivasyonuna ya da hayat amaçlarına ulaşmalarına katkı sağlayacaktır.

https://www.google.com.tr/…/ord-prof-sadi-irmakin-atat…/amp/