Dünya Gıda Günü; açlığa karşı insanlığın el ele vermesi için, 1945 de kurulan Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş tarihi onuruna, her yıl 16 Ekim de kutlanılmaktadır.
FAO’nun kuruluşunun 75. yıl dönümünün kutlanacağı bu yıl, tema olarak “Büyütelim, Besleyelim, Hep Birlikte Sürdürelim” belirlenmiştir.
FAO’nun yayımladığı veriler incelendiğinde;
Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 10 milyara ulaşması beklenilmektedir. 2 milyar insanın güvenli, besleyici ve yeterli gıdaya düzenli erişimi bulunmamaktadır. “Aç” insan sayısı ise 2019’dan bu yana 10 milyon artarak yaklaşık 690 milyon kişiye ulaşmıştır. COVID-19 salgını sebebiyle en iyi senaryo da bu sayıya 83-132 milyon kişi eklenebileceği öngörülmektedir.
Gelişmiş ülkelerde artan obeziteye karşı 2014 yılından bu yana temel gıdaya ulaşamayan insan sayısında sürekli bir artış bulunmaktadır. Her türlü yetersiz beslenmenin ( Açlık, yetersiz beslenme, mikro besin yetersizlikleri, aşırı kilo ve obezite ) küresel ekonomi üzerindeki etkisinin yılda 3,5 trilyon ABD doları olduğu tahmin edilmektedir.
Günümüzde 30.000 yenilebilir bitki türü olmasına rağmen, sadece dokuz bitki türü toplam tarımsal üretimin % 66’sını oluşturduğu, gerek beslenme gerekse sürdürülebilirlik için çeşitliliğin arttırılması gerektiğinin önemi vurgulanmıştır.
İnsan tüketimi için üretilen gıdanın yaklaşık % 14’ü üretimden, tüketime kadar kaybedilirken en fazla israfın perakende gıda ve tüketici aşamalarında oluştuğu raporlanmıştır.
Dünyada 3 milyardan fazla insan internete erişimden yoksun ve çoğu kırsal ve uzak bölgelerde yaşadığı, küçük aile çiftçilerin üretime devam edebilmeleri için finansman, eğitim, yenilik ve teknolojiye daha fazla erişime ihtiyaçları olduğu FAO tarafından belirtilmektedir.
Uzun yıllardır gıda arzının temelini oluşturan tarım ve hayvancılığın önemi çeşitli düzeylere belirtilmiş olmasına 2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisiyle beraber bir kez daha net bir şekilde anlaşılmıştır. Pandemi sebebiyle kısıtlamalar başladığında, tüm dünya da panik halinde marketlerin yağmalanma görüntüleri haberlere yansımıştır. Sanayi devrimiyle beraber ülkelerin üretmiş oldukları teknoloji ve sanayi ürünlerini satıp, ihtiyacı olan gıda maddelerini dışardan ihracat yoluyla karşılama alışkanlığı pandemi dönemiyle beraber tehlike altına girmiştir. Tarımsal ihracatçı ülkeler tarımsal kaynaklarını (insan, toprak, iklim, teknoloji vb) kendi vatandaşları için kullanmak istemişler buna karşılık ithalatçı ülkeler ise ithal edilen ürünlerin güvenliğini daha çok sorgulamaya başlamışlardır.
Çin’de hayvanlardan insanlara bulaştığı tespit edilen Covid-19 ile beraber zoonoz hastalıklar ( hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar) ve gıda güvenliği gündemimizin en önemli başlığı olmuştur. Veteriner Hekimlerin gıda güvenliğinin en önemli unsuru olduğu bir kez daha bu süreçte anlaşılmıştır. Veteriner Hekimliğin halk sağlığı için önemi “Sağlıklı Hayvan Güvenilir Gıda “ , “ İnsan Sağlığı için Önce Hayvan Sağlığı” şeklinde özetlenebilir. Birçok ülkede insan, çevre ve halk sağlığının birlikte incelendiği “Tek Sağlık” kavramına ve organizasyonuna ülkemizin de bir önce geçmesi gerekmektedir. Almanya’da Covid-19 pandemi politikaları oluşturan en önemli sağlık araştırma kurumlarının başında gelen Robert Koch Enstitüsünün yöneticiliklerini Veteriner Hekimlerin yapması yada dünyada ve ülkemizde Covid-19 aşısı üzerinde çalışan birçok Veteriner Hekimin çalışması tesadüf değildir.
Veteriner Hekimler ayrıca hayvansal gıda üretimin sürdürülebilirliği açısından da etkin bir şekilde çalışırken geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımızın ihtiyacı olan güvenilir, sağlıklı hayvansal proteininin üretiminin garantisidirler. Pandemi döneminde tarımsal ve hayvansal üretimin devamının sağlanması için çiftçilerimiz karantina kısıtlamalarından muaf tutulurken Veteriner Hekimler de kısıtlamadan muaf tutularak ilk günden itibaren yetiştiricilerimizin yanında olmuşlardır.
Tarım ve Orman Bakanlığımızca 2020 yılında başlatılan “Gıdanı Koru” ve “Dijital Tarım pazarı” projeleri, üretimden tüketime kadar oluşan israfı önleme açısından önemli projeler olarak dikkatimizi çekmişlerdir. Ancak tarımsal arzın dolayısıyla gıdanın üretiminde ülkemizin en önemli sigortası olan küçük aile işletmelerinin desteklenmesi, ekonomik ölçekte üretim yapabilmeleri için gerekli finansmanlara ulaşabilmeleri de gıda arzının güvenceye alınması için önemlidir. Kendi ürettiği ürünün fiyatını belirleyemediği ve fazla ürettiği için cezalandırılan tek sektör olan tarım sektörünün, özellikle hayvan yetiştiricilerimizin para kazanamadıkları sürece yetiştiriciliğe devam edemeyecekleri kuşkusuzdur.
Pandemi dönemi sonrası stratejik olarak daha önemli hala gelen gıda arzı için, büyütüp, besleyen üreten çiftçilerimizin maddi ve manevi olarak desteklenmesi, üretilen gıdaların güvenilirliğinin sağlanması için “Tek Sağlık” organizasyonuna bir an önce geçilmesi ve gıda israfının her aşama da en aza indirilmesi ile büyütüp, besleyip, sürdürebiliriz.