Demokrasinin sonuna mı gidiyoruz, yoksa yeni bir aşamaya doğru evrildik mi?
Tüm dünyayı kapsayan tek bir merkez bankası
Tek bir yargı
Ve belirli bir merkezin kontrolünde liderlerin belirleyeceği kurulu düzene itiraz etmeyecek milletvekillerinden oluşacak siyasi bir yapı…
Eren Eğilmez altı haftadır “Demokrasinin Geleceği”ni tartışıyor…
Konularında uzman, saygın ve güvenilir bilim adamları birçoğumuzun aklına gelmeyen şeyler söylüyor…
50 yıllık bir süre sonunda insanlığın tek bir dünya devletine dönüşebileceğini öngörüyorlar. (Kast ettikleri devlet şirket devleti.) Bu noktada bir şeyi hatırlatmam gerekiyor. Bildiğiniz gibi iddia sahipleri küreselleşme yanlıları.
Tek bir dünya devletinden yana olanlar tam da bu noktada bir paradoksla karşılaşıyorlar. Ulus devletlerin artık işlevi bitti diyorlar ama dünyada ulus devlet sayısı artıyor…
Şöyle geriye doğru bir bakalım mı bu noktaya nereden geldik?
1970’li yıllar Türkiye’sinde (68-78 kuşağı için) hakim olan anlayış toplumcu, eşitlikçi dayanışmacı ve kitlelere seslenen yaklaşımlardı…
1980 Türkiye’sinde Türk İslam Sentezi kontrollü antikomünizmdi. Sol ezilmiş, siyasal İslâm’ın önü açılmıştı.
1990’larda; Tikelci-Bireyci-Farkçı ve rekabetçi anlayışın öne geçtiği Kültürel melezlenmeden bahsediliyordu…
Son olarak bir noktanın altını çizmek istiyorum:
Sosyoekonomik yapının küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda olabilecek en az sorunla işleyebilmesi için önerilen milletvekillerinin tek bir merkezden belirlenmesi dünya devletine gidiş sürecini hızlandırabilir, tersi yavaşlatır…
Eğer milletvekilleri tek merkezden belirlenirse onlardan oluşacak parlamento millet iradesini yansıtmayan göstermelik bir parlamento olur…
Liderin ağzına bakan, gerektiğinde itiraz etmeyip susan liyakatsiz milletvekillerinden oluşan parlamento kısa sürede kendi kendini yok eder…
Madem demokrasiden bahsettik son sözü Churchill’e bırakalım:
“Demokrasi en iyi sistem değil ama kötü yönleri en az olan sistemdir.”
Onu ayakta tutacak olan ise milletin temsilcilerini milletin kendisinin seçmesidir…