Bu hafta Dünya Çevre Haftası idi. 5 Haziran’da ise dünya Çevre Günü kutlandı. Bundan dolayı bu haftaki sohbet konumuz çevre üzerine olacaktır. Çünkü çevre gittikçe önemini arttırmaktadır. İnsanın adeta çevre ile bir savaşı vardır ki, bu savaşı kazanırsa asıl o zaman kaybedecektir. Konuya girelim.
Dünyada tüm canlılar bir çevre içinde yaşarlar. Ormanlar, bozkırlar, makiler, çöller, denizler, muson ormanları, ekvatoral ormanlar kutup altındaki tayga ormanları, tundralar, denizaltı yaşamları hepsi çevreyi oluşturur. İnsan da bir çevre içinde dünyaya gelmiştir. Yerleşik hayata geçtiği cilalı taş devrine kadar çevre içinde çevreye zarar vermeden yaşamıştır. Ne zaman tarıma geçmiş o zaman doğayı kendi ihtiyacı için değiştirmeye başlamıştır. Tarım toprağı taramaktan gelir ve doğal bitki örtüsüne müdahaledir. Daha sonra kentlerin kurulması ve sulama için akarsuların akışına müdahale edilmesi çevrenin değişmesine neden olmuştur.
Devletlerin ortaya çıkmaları ve birbirleri ile savaşmaları çevre tahribatına neden olmuştur. Asur kralı, Urartulara karşı yaptığı savaşlarda hazırlattığı kitabede Urartu ormanlarını yok ettiğini belirtir. Bugün doğu Anadolu’da orman yok denecek kadar azdır.19. yüzyıl başında sanayi devrimine kadar doğa kendisine yapılan tahribatları bir şekilde telafi edebiliyordu.
Fakat sanayi devriminin başlaması ile durum değişti. Sanayi devrimi ile fosil yakıtlardan olan maden kömürü kullanılmaya başlandı. Bu yakıt kentlerde hava kirliliği oluşturmaya başladı. Yine kentlerde fabrikaların kurulması ile kent nüfusları yoğunlaştı. Kentlerde atık sorunları, kanalizasyon , çöp ,su kirliliği gibi sorunlar görülmeye başlandı. Yüzyılın sonuna doğru başka bir fosil yakıt olan petrol türevleri kullanılmaya başlanınca çevre sorunları büyümeye başladı. Bu yüzyılda tarımda üretimi arttırmak için kimyasal gübre bulununca topraklarda kirlenmeye başladı. Madencilik faaliyetleri arttı. Madenler ve enerji kaynakları için sanayileşen ülkeler arasında sömürge savaşları başladı.
20. yüzyıl başında iki büyük dünya savaşı yaşandı. Bu savaşlarda kimyasal silahlar ve nükleer silahlar kullanıldı ve çevre daha da zora girdi. 20. yüzyıl içinde enerji ihtiyacını karşılamak için nükleer santrallar kuruldu.1986 yılında Çernobil nükleer santralinin sızıntı vermesi ile çevrede bir radyasyon sorunu ortaya çıktı. Tarımsal üretimin kimyasal gübre ile arttırılması ile nüfus da arttı ve dünya nüfusu günümüzde 8 milyara ulaştı. Nüfusun artması ile çevre üzerindeki baskıda yoğunlaştı.
İnsan nüfusunun artması ile yerleşim alanları büyüdü. Yaban hayatı için kalan alanlar azaldı ve yaban hayvanları ve bitkilerinin soyları tükenmeye başladı. Ayrıca denizler yoğun kirlilik altında doğal hayatlarını kaybetmeye başladılar. Yine hava yoğun şekilde kirlenmeye başladı. Madencilik faaliyetleri karaların doğal yapısını ve ormanları tahrip etmeye başladı. Yoğun fosil yakıt kullanımı yüzünden dünya iklimlerinde sera etkisi görülmeye başlandı ki buna ‘küresel ısınma’ adı verilir. Sadece küresel ısınma dahi dünyadaki çevreyi toptan değiştirecek durumdadır.
Durumun vahametini gören Birleşmiş Milletler 1972 yılında İsveç’in Stockholm kentindeki çevre konferansında alınan bir kararla 5 Haziran’ı Dünya Çevre Günü olarak kabul etti. Bu günde çevrenin önemi ve korunması anlatılmaktadır.
Unutmayalım doğa bize ait değil biz doğaya aitiz. İnsan doğanın efendisi değil sadece bir parçasıdır. Dünyada tüm canlıların yaşama hakkı vardır. Onlar olmazsa bizler de olmayız. Saygılar.
10.Haziran.2023
Sinan Kahyaoğlu