Değerli hukukçumuz Murat Fatih Ülkü, Sayın Senih Özay ile birlikte doğanın, zeytin ağaçlarının, karatavukların, alakargaların, üveyiklerin, tavşanların, sincapların verdiği talimatla zeytinlikleri yok edecek Maden Yönetmeliği değişikliğine karşı dava açtıklarının bilgisini kamuoyu ile paylaştı.
Ve ardından; “Bu değişikliğin hızlıca yürütmesinin durdurulması ve sonuç olarak iptal edilmesi gerek. Ama… İşin sırrı bu ‘ama’ da. Kamuoyu desteklemezse yargı karar vermeyebilir. Geç karar verebilir. O sırada ‘atı alan Üsküdar’ı geçebilir.’ Yargının verdiği karar uygulanmayabilir. Bunları hep yaşadık, gördük. ‘’ uyarısında bulundu.
Bu uyarısına kayıtsız kalamazdım. Konuyla ilgili bilgilerin en geniş kesimlere ulaşması adına kendisi ile bir röportaj yapmak istedim. Sağ olsun, var olsun doğa dostu avukatımız Murat Fatih Ülkü, bu isteğimi geri çevirmedi. Onca yoğunluğunun arasında zamanını ayırdı. Böylelikle kendisiyle konu hakkında bilinmesi gerekenleri konuşabildik. Bu fırsatı bana verdiği için, saygıdeğer avukatımıza siz sevgili okurlarımın huzurunda teşekkürlerimi sunuyorum. Şimdi, gelin hep birlikte hukukun ve bilimin sesine kulak verelim.
Halk arasında Zeytincilik Kanunu olarak bilinen ‘’3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun’’ nedir?
Kamuoyunda kısaca “Zeytincilik Yasası” olarak bilinen 3573 sayılı yasa, 07.02.1939 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ve temel amacı adından da anlaşılacağı üzere; ülkemizde zeytinciliği ıslah etmek, geliştirmek, yabani zeytinlikleri aşılama yoluyla zeytinlik haline getirmektir.
Bu kanun; devlete ait arazilerde bulunan yabani zeytinlikleri aşılayıp araziyi ürün verir zeytinlik haline getiren yurttaşlara devlet arazilerinin mülkiyetinin verilmesi gibi, zeytinciliği geliştirmek amacına yönelik özendirici hükümler içeriyor.
Görüldüğü gibi, Cumhuriyet’in kuruluş döneminde zeytinciliğin önemi anlaşılmış ve geliştirmek için mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılmış. Bu yasanın 83 yıl sonra halen yürürlükte olduğunu ve hukukçulara yol gösterip, hukuksal alan açtığını düşünürsek belki önemini daha net anlatmış oluruz.
Yabani zeytinliklerin aşılanması ve ülkemizdeki zeytinliklerin arttırılması aşamalarından, zeytinlikleri madenciliğe açma aşamasına gelmişiz. Nereden nereye…
Özellikle bu kanunun 20’nci maddesi niçin önemlidir?
Özellikle 1980 sonrası etkisini arttıran ve küreselleşme gibi süslü bir lafın arkasına saklanan vahşi kapitalizmin saldırısı sırasında, zeytinlikleri korumak için mücadele edenlerin talepleri ve rahmetli Balıkesir Milletvekili Melih Pabuççuoğlu’nun büyük katkısı ile 1995 yılında 3573 sayılı yasanın 20. maddesi değiştirildi.
20’nci madde; zeytinlik alanlarda ve zeytinlik alanlara 3 km. mesafede zeytinyağı fabrikası hariç “Zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamayacağını ve işletilemeyeceğini” hükme bağlıyor. Bu teknik sözcükleri kısaca “gelişme” ve “üreme” olarak adlandırabiliriz.
Hatta yasa, bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesini dahi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın iznine bağlı tutarak, zeytinciliği ön planda tuttuğunu ısrarla vurgulamış.
Bu yasa maddesi, zeytinlikleri yok edebilecek girişimlere karşı başlattığımız, başlatılan birçok hukuksal mücadelede o kadar önemli bir işlev gördü ki.
Madde 14’de; “Zeytinliklere deve ve keçi sokulması ve başı boş hayvan bırakılması ve otlama maksadı ile hayvan sokulması ve zeytin sahalarında ağıl yapılması yasaktır. Zeytinliklerde çift sürme veya nakliyatta kullanılan hayvanata iş esnasında ağızlık takılması mecburidir .” der.
Bu yasa 1939 yılında çıkmış. Ve zeytinliklere hayvanların girmesini bile yasaklamış. Günümüzde ise, zeytinlikler madenciliğe açılmak isteniyor. Zeytin ağaçları kaldırılıp toprak altındaki kömür madeni çıkarılacak.
Zeytinlikleri yok edeceği öngörülen Madencilik Yönetmeliği’nin 115’inci maddesine eklenen fıkra ile yapılmak istenen nedir? Bu yönetmelik değişikliğini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yapıyor oluşunu, bir hukukçu olarak nasıl yorumluyorsunuz?
Açık olmak gerekirse; on yıllardır, zeytinliklere kıymak, zeytinlikleri sanayicilik ve madenciliğe açmak için hukuksal kılıf aradı iktidarlar, en çok da AKP iktidarı. Direniş ile hukuk ile büyük oranda geri döndü bu girişimler. Yine başarılacağını umuyorum. Ama bu arada başta inşaat için çok zeytinliğe kıyıldı ne yazık ki.
Az önce anlatmaya çalıştım, yasa maddesi açık. Bu açık hukuksal duruma rağmen, siyasal iktidarın halen ve ısrarla bu yasa maddesinin ve yasa maddesinin uygulamasını gösteren Danıştay başta olmak üzere onlarca yargı kararının arkasına dolanmak için uğraşması, üzücü. Ama şaşırtıcı değil.
Bu fıkra ile görevi zeytinciliği korumak, zeytin üretimini arttırmak olan Tarım ve Orman Bakanlığı, zeytinciliğin yok edilmesine aracılık yapan bir bakanlık haline mi dönüşecek? Çevreyi korumaktan sorumlu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da yönetmelik karşısında suskun. Bakanlığın kamuoyunu rahatsız eden sessizliğini, madenciliğe teslim olundu şeklinde yorumlamak ne kadar doğru olur?
Tam da doğru olur. Bana kalırsa; normal koşullarda, normal bir hukuk devletinde, geleceği, gelecek kuşakları düşünen yöneticilerin bulunduğu bir ülkede bu konunun çoktan gündemden kalkması gerekirdi.
Zeytincilik dışında da, tüm doğal varlıklarımızı madenciliğe teslim etmek isteyen bir iktidar var Türkiye’de. Ama dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz, kapitalizm, “Kâr, daha çok kâr” hırsından vazgeçmiyor, vazgeçmeyecek de. Kapitalizm yanına kendisi ile uyumlu iktidarları da alarak hep gelecek zeytinliklerin üstüne. Biz de direneceğiz.
Yönetmelikte maden açılacak yerdeki zeytin ağaçlarının taşınacağı belirtilmiş. Ama zeytin ağaçlarının nereye ve nasıl taşınacağı, bu işlemlerin nasıl denetleneceği belirtilmemiş. Birçok belirsizliği beraberinde getiren zeytinin taşınması konusunu, bilimsel yönden ele alırsak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
Yönetmelik metnine göre; “Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetleri” için zeytinlikler taşınacak, zeytinlikler taşınamazsa sökülecek, yerine yeni zeytinlik alanlar yapılacak. Madencilik bitince de zeytinlikleri sökülen alan rehabilite edilecek. Tüm bunlar için de, madencilik yapan firmanın bir kâğıda yazacağı taahhüt yeterli olacak.
Artık ne demek gerekir tam bilemiyorum. Binlerce, on binlerce yılda tüm çevresiyle bir ekosistem oluşturan zeytinlik sahaları, binlerce, on binlerce zeytin ağacı sağlıklı biçimde taşınabilir mi? Taşınamaz.
Doğal dengenin bitki örtüsüyle toprak yapısıyla tüm canlılarla, çevresi ile bir bütün olarak sürdüğü zeytinlik sahaları yok edildikten sonra rehabilite olur mu? Olmaz.
Yok edilen zeytinlik sahalarının yerine yeniden zeytin bahçesi oluşturulması, yerinden sökülen yüzlerce, binlerce dönüm zeytinliklerin eski haline döndürülmesi için madencilerin bir kağıda yazacağı taahhütler inandırıcı mıdır? DEĞİLDİR. Binlerce yıl sürebilecek böyle bir rehabilitasyonu kim yapacak, kim takip edecek, kim denetleyecek?
Bir memurun tayin olunca taşınması gibi, zeytinlikler için kullanılan “taşınma” konusunda bilimsel yönden Ziraat Profesörü Ümit Erdem’den görüş aldık. Kendisi de hazırladığı bilimsel görüş ile aslında bilinen bu konuya son noktayı koydu: “Zeytinler taşınamaz”
Ümit Hoca çok net biçimde söyledi: “Asıl önemli konu EKOLOJİ’dir. Çünkü taşımalarla ekolojik uyum bozulur, kök yapısı geriler, vücut dengesizleşir. O yüzden gelin bu yönetmeliği ortadan kaldıralım ve zeytini kurtaralım! Ve zeytinin, yüzlerce yıllık yaşam dostlarımız olduğunu unutmayalım!
Sizin, Balıkesir’in Havran ilçesine bağlı Küçükdere köyündeki altın madeni işletmeciliği ruhsatına karşı Avukat Senih Özay, Birsel Lemke ve Murat Narin ile birlikte açtığınız ve kazandığınız bir dava var. Günümüz için umut olan bu hukuk zaferini, okurlarımız ile paylaşabilir misiniz?
2006 yılında Havran-Küçükdere’deki altın madeni ruhsatına karşı açtığımız davada, yerel mahkeme keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırdı. Akıl almaz biçimde: “Bu madencilik etkinliğinden zeytinliklere bir zarar” gelmez diye bir rapor geldi. Davamızı reddetti. Biz de kararı temyiz ettik.
Danıştay 8. Dairesi, yerel mahkeme kararında direndi. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu –ki Danıştay’ın en üst dairesidir- 3573 sayılı yasanın 20. maddesinin amacına vurgu yaparak, maden işletmelerinin nitelikleri gereği yasada belirtilen yasak kapsamında olduğunu, aksini iddia etmenin yaşamın olağan akışına aykırı olduğunu belirtti.
Altını çizerek söyleyelim; gerekli tedbirler alınmış olsa bile, zeytinlik sahalarında ve bu sahalara üç kilometre mesafede madencilik yapılamayacağını karara bağladı. Aslında normal bir hukuk devletinde bu konunun kapanması gerekirdi. Ama kapanmadı ülkemizde.
Şunu da söylemek isterim; bu karar, zeytinlik alanlarda ve yakınlarında yapılmak istenen tüm madencilik faaliyetleri bakımından geçerli ve tarihsel bir karar.
“Flora bir yerden bir yere taşınır” gibi flora, bitki örtüsü, orman, eko-sistem kavramlarını hiçe sayan yaklaşım ile “Maden nerede olursa olsun çıkarılır” biçimindeki dünyadaki tüm değerleri paradan, madenden ibaret sanan yaklaşım, yargı önünde ağır bir yenilgi aldı bu kararla.
Tüm değerleri paradan, madenden ibaret sanan bu yaklaşım, artık hukuk alanına, doğamıza, yaşamımıza sızmaktan vazgeçmelidir.
Bugün de çevre hareketinin önemli temsilcilerinden deneyimli Avukat Senih Özay ile birlikte Maden Yönetmeliği değişikliğine karşı dava açtınız. Bu duyarlığınız için sizleri ayrı ayrı kutluyorum. Dava gerekçeleriniz ve tespitleriniz nedir?
Teşekkür ederim. Davamızda, bu yönetmelik değişikliğinin zeytinlikleri yok edeceğini, Anayasa’ya, Anayasal yaşama hakkına, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına, az önce değindiğimiz 3573 sayılı yasaya ve 20. Maddesine aykırı olduğunu belirttik.
Kapitalizmin yapay, göreceli, kısa vadeli, manüpilatif ekonomik yarar söylemi bakımından zeytinliklerin madencilikten onlarca, yüzlerce, binlerce kez fazla ekonomik yarar getirdiğinin, sağlıklı yaşamın devamının kapitalistlerin çok sevdiği deyimle optimal faydayı sağladığının altını çizdik.
Ve daha sonra bu tartışmayı kısa kesmek bakımından, Türkiye’deki çevre mücadelesinde dönüm noktalarından biri olan Bergama’daki siyanür liçi yöntemi ile altın madeni işletmeciliği ile ilgili 1997 tarihli Danıştay kararı ne demişti onu anımsattık; “Maden işletmeciliğinin getireceği ekonomik yarar ile insan yaşamı arasındaki denge her zaman insan yaşamından yanadır.” Nokta.
Ekonomik açıdan zeytinliklerin önemini vurguladıktan sonra da zeytinin, zeytinliklerin, zeytinyağının, doğanın ülkemizde yarattığı kültürel değerleri, gelenekleri anımsattık. Adeta bizle, toplumla bir bütün olduğunu vurguladık. Tabi, bunların önemini anlayabilenlere, duyumsayabilenlere.
Açmış olduğunuz karşı davaya zeytin üreticileri, zeytinlik sahibi olan ve doğasever vatandaşlarımız da dâhil olabiliyor mu?
Tabi, bu zeytinlikleri yok edecek değişiklikten etkilenen, etkilendiğini, etkileneceğini düşünen tüm yurttaşlar bu davaya müdahale talebinde bulunabilir. Bu davaya, açılan diğer davalara yapılacak müdahale talepleri, bu taleplerin artması, bu konuda oluşan kamuoyu duyarlılığının görünür kılınacak ve devamlılığını sağlayacaktır.
Zeytinlikleri yok edebilecek Maden Yönetmeliği’nin geri çekilmesi için, yönetmeliğin Resmi Gazete ’de yayınladığı 1 Mart tarihinden itibaren pek çok basın açıklaması, geniş katılımlı zeytin mitingleri yapıldı. Ve yapılmaya devam ediliyor. Kamuoyu baskısının, devam eden süreç üzerinde etkisi ne yönde olur?
Zaten esas sonuç alacak olan kamuoyu duyarlılığı ve baskısı. Yargı da bu konuda eski içtihadına sahip çıkmak, çabuk karar vermek konusunda kendisini güçlü hissedecektir.
Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim; Türk yargısı bu yönetmeliğin yürütmesinin durdurulmasına ve iptaline giderek, doğayı, çevreyi, canlı yaşamını korurken; tarihine, geçmişine, kurumsal kimliğine de sahip çıkacaktır. Belki de “yargı bağımsızlığı”, “siyasal iktidarın etkisinde yargı” ile ilgili oluşan soru işaretlerini silip atmak konusunda önemli bir meşale yakmış olacaktır.
Bu konuda, yüzbinlerce aileyi, milyonlarca yurttaşı doğrudan etkileyen zeytincilik aleyhine bu girişime, zeytin ve zeytinyağı üretim ve ticareti ile ilgili kooperatiflerin, örgütlenmelerin seslerini yükseltmelerinin, tepkilerini sürekli kılmalarının, seçim yaklaşırken, temsil ettikleri oy anlamında siyasal iktidarı etkileme gücü yüksek olacaktır.
Son olarak ölümsüz ağaç zeytin adına, iletmek istediğiniz başka bir konu var mı?
Davayı açarken de söyledik, davayı açmak konusunda bize talimatı yolumuzun düştüğü bir zeytinlikte, kulağımızı dayadığımız toprakta, soluduğumuz havada, oturduğumuz toprakta seslerini duyduğumuz, dinlediğimiz zeytin ağaçları, karatavuklar, alakargalar, üveyik kuşları, tavşanlar, sincaplar verdiler. Onların talimatıyla biz bu davayı açtık.
Çünkü şunu biliyoruz, biz görsek de, görmesek deDOĞA ER YA DA GEÇ KAZANIR.
Senih ağabey, varolun sizler, bizim Çiftçi Sen. olarak açdığımız dava kabul edildi…
Çiğdem tebrikler,kutluyorum seni.hep böyle devam et👏👏👏
Harikasınız tebrikler 💐
Kalemine sağlık kardeşim…Başarıların daim olsun…