featured
  1. Haberler
  2. DOĞA-ÇEVRE
  3. DOĞA DOSTU KİTAP ÖNERİLERİ

DOĞA DOSTU KİTAP ÖNERİLERİ

Her birimiz olması gerektiği gibi evimizdeysek, kitapsız bir yaşam olmaz diyelim. Hatta bu konuda birbirimizle yarışalım. Ne dersiniz? Bakalım, hangimiz daha çok kitap okuyacak?

İşten ne kadar yorgun argın gelsem de, uyumak için değil yeni bir bilgiye ulaşma heyecanıyla mutlaka kitap okurdum. Yeni yıl itibariyle işimi bıraktım. Bu durumun yarattığı zamanın büyük bir bölümünü, neredeyse elime aldığım bir kitabı bitirene kadar okuyarak değerlendiriyorum. Bu bambaşka bir keyif benim için.

Daha sağlıklı yarınlarda buluşmak üzere, evimizde kalmaya devam edeceğimiz bir süreçteyiz. Bugünlerde en çok kendimi özgür, huzurlu, mutlu hissettiğim doğada olmayı çok istiyorum. Hepimizin dediğimiz Kazdağları’nı, Madra’yı özlemekteyim. İnanmak istiyorum ki sevgi ve saygıyla, sabırla, hoşgörüyle, bilimden ayrılmadan, istemediğimiz haberler almadan bugünleri atlatacağız. İşte o zaman doğaya kavuşacağım.

Sadece doğayı sevmek yetmiyor. Doğaya sahip çıkmalıyız. Doğayı tehdit eden unsurların nereden geldiğini anlamalıyız. Buna karşı ne yapmamız gerektiğini bilmeliyiz. Bu gibi düşüncelerle almış olduğum kitaplarım vardı. Bunlardan birisi Orman Mühendisi Yücel Çağlar’ın yazmış olduğu “Ormanların Gürültüsü”  adlı kitabı. Bu kitabı birkaç gün önce bitirdim. Özellikle 1980’lerden başlayan, son yıllarda artarak devam eden doğaya düşman uygulamaları hem üzülerek hem de büyük bir kızgınlıkla okudum. Birçoğundan haberdardım. Birçoğunu yeni öğrendim.  Orman ve ormancılığa yönelik, orman eko sistemini oluşturan varlıklara dair pek çok bilgi edindim. Yücel beyin, “Ormanlar Sadece Orman Değildir”  adlı kitabı da bu konuya ilgi duyanlar için değerli bir kaynaktır. Aslında sadece benim gibi doğa tutkunu olanların değil, bütün toplumumuzun doğaya, ormanlara, doğal varlıklarımıza sahip çıkması gerekiyor. Çünkü her biri, ulusal kaynağımızdır.

Doğa dostu bir diğer kitaba geçmeden önce, “Ormanların Gürültüsü”  adlı bu kitaptan çok çarpıcı bir kesiti sizlere aktarmak istiyorum. Sayın Yücel Çağlar, kitabının 191. sayfasında , “ORMANCILIĞIMIZ DA BİR ‘ANONİM ŞİRKET’ GİBİ YÖNETİLİRSE …”  başlığı ile yeni bir konuya giriş yapmış. Ve şu ifadeleri, okurları ile paylaşmış. Olduğu gibi yer vereceğim. Takdiri sizlere bırakıyorum.

İnanılır gibi değil: “Bay Başkan” hazretleri (!) bu kez bürokratların gerisinde kaldı; Anımsarsanız, 15 Mart 2015 günü kalktı  ; ” Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir.’’ buyruğunu verdi. Haberi yoktu sanırım: Ülkemizde devlet kuruluşları, 2003 yılından bu “anonim şirket” gibi yönetilmeye çalışılıyordu zaten. Üstelik bu doğrultuda çaba gösterenlerin birisi de, Orman Genel Müdürlüğü idi. Söz gelimi, 7 Haziran genel seçimlerinde de AKP Karabük Milletvekili seçilen, ancak nedense 1 Kasım genel seçimlerinde aday gösterilmeyen dönemin Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, henüz 2005 yılında iken : “Her türlü orman faaliyetinde özel sektörden yararlanmak istiyoruz. Değişmezsek, değişimin ayakları altında ezileceğiz. Tüccar gibi davranmazsak batma sinyalleri verip maaşları ödeyemez hale geleceğiz” demişti.

Editörlüğünü Tayfun Özkaya’nın yapmış olduğu “Nasıl Bir Organik Tarım?”  adlı kitabı da daha bugün bitirdim. Tohumunu kendi üretemeyen çiftçinin; Özal dönemi ile başlayan özelleştirmeler, nice devlet kurumunun kapatılma süreci ile çok uluslu şirketlere, Dünya Bankası’na, IMF’ye nasıl bağımlı hale getirildiğini pek de iyi hisler içerisinde okumadım. Kitap, bu duruma direnenlerin görüş ve önerilerini içeriyor. Ülkemizin çeşitli bölgelerindeki kooperatifler ve onların çalışmaları da kitapta yer alan önemli konulardan başlıcaları.

Sevgili okurlarım kitapta,  Paşalimanı Adası’nda bulunan yıkık yel değirmenlerinden, şaraphaneden bahsedilmiş. Bu durum, üretkenlik anlamında dibe vuran ekonominin fotoğrafını çekmiş oluyor şeklinde yorumlanmış. Paşalimanı Adası, uzun zamandır ekilmemiş tarlalara sahip, ekolojik açıdan uygun bir alan olarak anlatılmış. Elinde yerli buğday tohumu bulunanların da bunu değerlendirmek istediği belirtilmiş. İlçemiz Erdek’teki bir kooperatif tarafından üretilen doğa dostu ekmekten söz edilmiş. Susurluk ilçemizin Karapürçek Mahallesi’ndeki bir kadın kooperatifinden bahsedilmiş. Kitabın yayınlanma tarihinden sonra bahsedilen bu gelişmeler,  değişikliğe uğramış olabilir. Bizler bu çalışmaları, kendi yaşam alanlarımız da hayata geçirebiliriz. Kitap hakkında daha fazla bilgi vermek istemiyorum. Kitabı sizlerin edinip okumanızı istiyorum. O nedenle “organik tarım sertifikası için, şirketlere ödenen ücretleri de unutmayalım”  hatırlatması ile kitap hakkındaki naçizane paylaşımımı sonlandırıyorum.

Corona virüsü ile yaşadığımız bu süreçte, doğanın önemi ve değeri bir kez daha ortaya çıktı. Venedik’te insanlar eve kapanınca kanallardan akan su çok uzun yıllar sonra tekrar berraklaşmaya ve balıklar yavrulayarak gözükmeye başlamış. En güzeli de o zarif kuğular şehre geri dönmüş. Çoğunuz, internette bu haberi okumuşsunuzdur. Umarım, gelen mesajı doğru okuyup, eğer tüm türlerin yaşam hakkına saygı duyar ve ona göre yaşarsak sonunda biz de insanlık olarak var olabiliriz. Bu duygu ve düşüncelerimle, doğa anamıza bir nebzede olsa katkıda bulunmak için okumuş olduğum kitapları sizlerle paylaşmak istedim.

Sevgili okurlarım, evimde kalmaya, okumaya, okuduklarımı değerlendirmeye devam edeceğim. Zamanı, umutsuzluğa kapılmadan iyi değerlendirmeye çalışacağım. Benim gibi ailem de oldukça hassas bir tutum sergiliyor. Sadece temel ihtiyaçlarımız için dışarı çıkıyoruz. Bunu da en aza indirmeye çalışıyoruz. Aldığımız meyve ve sebzeleri yıkıyoruz. Kuruttuktan sonra buzdolabına yerleştiriyoruz. Marketten aldığımız her ürünü suyun altında yıkayıp kurutuyoruz. Evimize ne bir akrabamız ne bir komşumuz geliyor. Çok yakınımızda oturan dedem tek başına yaşadığı için, onu kısa bir süreliğine tedbiri elden bırakmadan ziyaret ediyoruz. Yaşlılarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için gönüllü olduğunu açıklayan dostlar, ne güzel düşündüler. Dayanışma örneklerini her zaman sergileyelim.

Çoğumuzun ailesinde, bir sağlık çalışanı var. Benim de ablam, şehrimizdeki özel hastanede çalışıyor. Süpervizör görevinde olduğu için, diğer personele göre daha çok kişi ile iletişim halinde. Bundan dolayı ister istemez endişeleniyoruz. Biliyorum ki bu durumda olan tek biz değiliz. Yine de endişelenmemek elde değil. Bu kutsal görevi zor koşullarda yerine getiren bütün sağlık çalışanlarını yürekten kutluyorum. Her birine kolaylıklar diliyorum. Onlar için başlatılan alkış kampanyası da umarım, bir moral kaynağı olur.

Doğaya büyük bir özlem duyduğum bugünlerde tek katlı bahçeli bir evde oturmanın değerini bir kez daha anladım. Bahçemizde kendiliğinden açan bahar çiçeklerinden güç topluyorum. Küçük şeylerden mutlu olabilen varlığım, buna bugünlerde de devam ediyor. Maddi varlıkların birden önemsizleştiğini sanırım sizler de anlamaktasınız. Sevginin, doğanın, bizi biz yapan değerlerin kazandığı sağlıklı günler umuduyla, sizlere sevgilerimi sunuyorum. Selam olsun, Kazdağ Çiğdemi’nden,  önce ben değil, biz diyebilen yüreklere…

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
DOĞA DOSTU KİTAP ÖNERİLERİ
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!