“Biz kadınlar okumasınlar demek istemiyoruz. Kadın izdivaçtan sonra arzu ederse, vakit buldukça kendi hanesinde ulum-u aliyeyi de tahsil edebilir. Şeriatımız buna mani olmaz, belki teşvik eder… Fatma Aliye Hanım hazretlerinin dediği gibi, tesettüre riayet şartıyla, bizde de herhangi bir kadın ticaret edebilir.” Şeyhülislam Musa Kazım…
…
LATİFE hanım…
Atatürk evinde Nutuk’u bitirip okuduktan sonra eşi Latife dönüp bakar… Latife hanım yarın mecliste olup sizi dinlemek isterim Paşam! Atatürk çok sevinir…
Sabah erkenden kalkar, meclise gider. Meclis başkanvekili milletvekili Konya-Ermenekli Müftü Efendi kanalıyla eşine davet yazısı göndertir. Latife hanım mecliste yerini aldığında bir uğultu hakim olur. Ancak davetin Müftü tarafından yapıldığı öğrenilince uğultu yerini sessizliğe bırakır…
…
Latife hanım ile baş başa yemek yerlerken, Mustafa Kemal, “Bugün Vakit gazetesini gördün mü” diye sordu. “Kadınlar eğer siyasi haklarını ele geçirirlerse, seni İstanbul’dan aday göstereceklermiş” dedi.
Latife Hanım’ın cevabı netti:
“Evet Paşam, ben de kendileri gibi düşünüyorum. Siz de öyle düşünmüyor musunuz?”
“Nasıl?”
“Kadınlarla erkeklerin eşit haklar içinde yaşamasını…”
“Bunu sana birçok defa söyledim.”
“Peki, mebusluğu bana yakıştıramıyor musunuz?”
Mustafa Kemal, kadınlar için eşit haklar istiyor ancak eşinin Meclis’de olmasına sıcak bakmıyordu.
Latife Hanım, eşi Mustafa Kemal Paşa ile de eşit ilişki kurmakta özenliydi. Bir taziye gönderilecekse, o da mutlaka kendi adıyla telgraf çekiyor, bir yardım yapılacaksa, eşiyle eşit miktarda bağışta bulunuyordu.
Mustafa Kemal’in çıktığı yurt gezilerine Latife Hanım’ı da mutlaka birlikte götürmesi, dünyanın ilgi odağı oluyor, Türkiye’nin liderinin eşini de görünür kılması bir reform olarak algılanıyordu.
Latife Hanım iki buçuk yıllık evliliği süresince, kendisini hep eşinin yardımcısı olarak tanımladı.
…
Fatma ALİYE hanım tesettürlü olabilir ancak benim gözümde devrimci bir kadındır. Neden devrimci kadındır, konusuna da bir açıklık getireyim… 18 yaş civarında evlenmiş ve evlendikten ilk on yıl içinde kocası izin vermemesine karşın gizlide olsa sürekli kitap okumuş ve sonrasında eşinden izinli olarak kitap çevirilerine başlamış. 1889 yılında Georges Ohnet’in Volonté adlı romanını Meram adıyla çevirmiş. Bu romanı ‘Bir Hanım’ imzasıyla yayımlamış. Fatma Aliye Hanım, bu başarısıyla babasının dikkatini çekmiş ve kendisinden ders alma olanağına kavuşmuş. Babası Osmanlı’nın ünlü tarihçisi Ahmet Cevdet Paşadır. Fatma ALİYE hanım; ilk çevirmen, ilk roman yazarı, ilk kadın felsefeci, kadın haklarından ve kadın erkek eşitliğinden ilk bahseden kadın… Tek eşliliği savunmuş… Ablası Emine Semiye hanım Osmanlı döneminin ilk feminist kadınıdır.
…
NEZİHE MUHİDDİN var. Çok güçlü bir kadın. Atatürk’e kafa tutuyor. İlk kadın partisini kuruyor. Atatürk kapatıyor. Mücadele ruhu çok yüksek, gerçek aydınlanmacı ve müthiş yürekli bir kadın… Nezihe Muhiddin başkanlığında kurulan TKB yani Türkiye Kadınlar Birliğinin mücadelesini ezbere bilmek zorundayız. Derneğin 1000 kadın üyesi vardır. Ve İstanbul ilk kez 1935 yılında Dünya kadınlarına yani Uluslararası Feminist Kongresine ev sahipliği yaptı. Atatürk bu toplantıdan sonra haklarında verildiğini söyleyerek TKB’yi kapattı. Ve onları yalnızlaştırdı ve çoğu tek başlarına öldü.
…
Safiye Erol… Oda tesettürlü.. Öyle öfkeli ki Atatürk’e yaşarken ülkeyi terk ediyor. Hintli bir Müslüman ile büyük bir aşk yaşıyor. Atatürk’ün ölüm haberini alınca aşkını kenarda bırakıp şimdi ülkeme gidip çalışmak zorundayım diyecek kadar bu düzene öfkeli… Aşkı en iyi yazan yazar olarak anılıyor. “Hayat ve hürriyet, hayat ve hürriyet uğruna her gün yeni baştan savaşa çıkanların hakkıdır.” Goethe-Faust- eserinden.. Safiye Erol’un “Çölde Biten Rahmet Ağacı” kitabından sayfa 107.. Hazreti Muhammed’in dininin özüdür bir anlamda bu sözlerin açılımı.. Kişi, kula hizmet etmemelidir, çalışmalı ve kazandığını paylaşmalıdır ve Allaha inanmalıdır… O, elçi bırakmamıştır, elçi senin aklındır… Mezhep de bırakmadı.. O büyük ve yüce insanı doğru anlayabilmek bir devrimci duruştur…
…
SUAT DERVİŞ sosyalist bir kadın. Kadın kimliği konusunda en ufak bir tavizi yok.. Müthiş bir kadın ve eserleri müthiş.. Karakol da Ayna Var’ın yazarı… “İşte hayat da böyledir. İçinden bin küçük balon çıkan sabun köpüğü! Devirleri düşününüz, tarihleri düşününüz, tarihlerde hala birer muazzam abide gibi dikilmiş duranları düşününüz. Neredeler; ihtirasları, aşkları, mücadeleleri ne oldu? İnandıkları fikirler, tapındıkları ilahlar, uğrunda öldükleri mefhumlar ne oldu? Seneler, asırlar, o günün hiçliğini bize öğretiyor. Hayat bir kuruluşun değil yıkılışın ifadesidir. Neye dayanacaksınız? Neye tutunacaksınız? Herşey yıkılıyor. Elinizi etrafta bir destek bulmak için nafile sallamayınız. Ortada hiç.. hiç.. hiçbir şey yoktur.”
Sözlerine Seza henüz umudunu yitirmediği zamanlarda şöyle karşılık veriyor: “Her şey yalan olabilir; aşk, yemin, sadakat, bir hiç olabilir. Fakat yanımda yürüyen şu mahluk bir hakikat değil mi?” Suat Derviş-Hiç- kitabından…
…
GÖNENLİ NURİYE ULVİYE MEVLAN CİVELEK hanım, Nuriye Ulviye hanım Çerkes bir aileden geliyor ve küçük yaşta saraya verilmiş. Saray adetlerine uygun olarak çok yaşlı birisiyle evlendirilmiş. Kısa bir süre sonra dul kalmış. Yirmi yaşındayken “Kadınlar dünyası” isimli dergiyi çıkarmaya başlamış. İkinci evliliğini dönemin ünlü gazetecisi Rıfat Mevlan ile yapmış. Atatürk’e muhalefetten sürülünce ayrılıyor. Ali Civelek ile evleniyor. Ulviye Mevlan hanım 1913 yılından 1921 yılına kadar “Kadınlar Dünyası” adlı dergiyi çıkartıyor. Dergi de “feminist” sözcüğünü açıkça dile getiren ve yazan ve bu doğrultuda yayın yapan Ulviye Mevlan hanım derginin yayını için tüm mücevherlerini satıyor. Kadını, yaşamın içinde eş, anne ve ev kadını dışında görmek istemeyen erkeğe karşı mücadele ediyor ve mutlaka bunun dışında bir yolun daha olduğunu anlatmaya çalışıyor. Kadınlar Dünyası’nda bunları yazıyor ve anlatıyor. Kadınlar Dünyası’nın kadının sorunlarına çözüm yolu, “toplumsal inkılaptan bağımsız olmayan bir kadın inkılabıdır” diyor. “Bugünkü hayat yenilik istiyor” diyerek Osmanlı toplumuna bir devrim gerektiğini yazıyor ve anlatıyor. Ulviye Mevlan hanım sorunun temelinde kadının üretici olmamasında görüyor ve onu bilinçlendirerek üretici olmaya çağırıyor. Kadınlar Dünyası, döneminde çok ses çıkarıyor ve dikkate alınıyor. Kadınların çalışabilmesi için terzihane açılıyor. Kamu kurumlarına girebilmesi için mücadele ediyor ve ilk kez telefon idaresinde kadınlar çalışmaya başlıyor. Yine kadınların uçağa binmesi sağlanıyor. Nuriye Ulviye Mevlan-Civelek hanım ilk feminist kadınlarımızdandır. Ali Civelek ile ailesi onaylamamasına rağmen çok mutlu bir evliliği oluyor ve 1964 yılında yaşama veda ediyor. Antakya’da bir sokağa “Ulviye Civelek” ismi verilmiştir.
Gönenli yurttaşımız biliyor mu bilmiyorum.
…
Atatürk, Türk kadına kanun ile boşanma hakkı vermiş, o bile çıldırtmıştır, kadını eşyası gibi gören erkek egemen bakış ile özellikle tarikat yuvalarından beslenen Hazreti Muhammed’in dininin düşmanı olan siyasallaşmış dincileri…
…
Kadınlarımız süreç içinde kazandıkları ve daha da kazanacakları hakların verilmesinde unutmamaları gereken; Nezihe Muhiddin’in çabasıdır, Hayganuş Mark’ın, Yaşar Nezihe’nin, Fatma Aliye’nin, Cemile ve Rahime komünist kızkardeşlerin, Sabiha Sümbül hanımın emeğidir, İdam edilerek öldürülen komünist kadın Margrete Wilde’nin emeğidir, Fatma Nudiye Yalçı’nın emeğidir, Suat Derviş gibi yiğit kadınların ve yine adını unuttuğum yüzlerce kadının o ölümüne emeği olmasaydı kadınlarımız hala insan değildi.. O nedenle kadınlarımız Atatürk dahil kimseye minnet duymak zorunda değildir.
…
Cumhuriyet devleti sadece kadına boşanma hakkı vermiştir, bu bile onları delirtmiştir. Övündükleri Fatma Aliye hanım kitabının(Osmanlı da kadın) 102. sayfasında açıkça itiraf eder: ” Boşanma erkeklerin elindedir. Bir kadını boşamak istediler mi bir lakırdıyla işi bitiriyorlar.” Buna bile tahammül edemediler…
…
“Biz ki ne çocuğuna, ne kocasına dayanamayan, kendi kendine dayanamayan kadınlarız” Tezer Özlü
…
Bu yiğit kadınlarımızın neredeyse tamamı yalnızlık içinde öldü ve cenazeleri birkaç kişiyle kaldırıldı. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum…
Sevgi ve saygılarımla… Vecdi Yılmaz