DİN DERSİ ÖĞRETMENİ(M) – Vecdi YILMAZ

Yayınlanma Tarihi :
DİN DERSİ ÖĞRETMENİ(M) – Vecdi YILMAZ

Şaban Yazla…
Din dersi öğretmeni(m)…
1980 öncesinin Türkiyesi’nde ve Ayvalık Deneme Lisesi’nde efsane olmuş bir hoca, bir öğretmen…
Din dersi o yıllarda seçmeli ders…
Derse katılman zorunlu değil…
Geçen yıl milletimizin vicdanında değeri tartışılır konuma gelmiş Diyanet kurumunun dini değerlerin yeniden millet gözünde değer kazanması adına çalışma başlatacağını basından okuduğumda bir yazımda Şaban hocanın adını dile getirmiş ve şunları yazmıştım:

“Ayvalık Lisesi’nde okurken din dersimize okulumuza yeni atanan Şaban hoca geliyordu. Şaban hoca bizlerin öğrenci olarak ne kadar kıl, gıcık ve arada mantıklı sorularımıza hiç sıkılmadan, sevgiyle yanıt veriyordu. Ders de her şeyi tartışıyorduk. Not hiç önemli değildi. Öyle bir an geldi ki kendimizi camii de bulduk. Ramazan da teravihlere katıldık. Şaban hocamız yaşıyorsa Allah kendisine sağlık ve huzur içinde bir ömür versin, kaybettiysek mekanı cennet olsun…

Şaban hoca iki lafın arasında, ‘ çocuklar, ahlak çok önemli, iyi ahlak sahibi olacağız, bu olmazsa gerisi ne olsa boştur’, noktasında kafamıza adeta imza attı. Şimdi ki bazı soytarılar gibi, ‘annenizin başı açıksa görünen her saç teli kadar yılan annenizin başında dolaşır’ deli saçması şeylerle bizim karşımıza gelmedi.

Allah sevgisi, din sevgisi çocuğa korkuyla öğretilmez. O yaşlarda sevme ihtiyacı içindeki çocukların sevgisinden ahlaksızlık üreten ve çüküne saltanat kurma sevdasına düşen ve bunları sıkıştığında ben şeriata uygun yaşıyorum, diyebilecek kadar fütursuzluk içinde olan bu insan güruhunu lanetlemediğin sürece o çocuklar nasıl gelecek camiye, nasıl sarılacak dinine…

İnsan olarak bizlere o kadar ağır travma yaşatıyorsunuz ki… Kızına şehvetle bakan babaya ‘uygundur’ diyorsun… Minicik kız çocuğu “babamın sütü acıydı, anne” dediğinde içimizi nasıl bir öfke seli kapladığını düşünüyor musun… Ya da o yurt denilen adeta mahkumiyet odalarında sözüm ona erkeklerden korumak için kapılarını çiftter çiftter kilitlerken yangın çıktığında o çığlıkları duymadığımızı mı düşünüyorsun…

Ya erkek çocuklarımız… “Gece gelip beni zorla odasına götürdü” okuyup da çaresiz kalmak öyle yaktı ki vicdanımızı… Hangi birini görmeyelim yada hangi birine karşı duyarsız ve duygusuz kalalım… Olacak şey değil… Ne kadar çocuğumuz okumaktan vazgeçti, bunu hiç mi düşünmedin yada buna hiç mi kafa yormadın…

Müftü efendi kalkıyor, okul aile birliği toplantısında velilere “buluğu yaşına gelmiş 9-15 yaş aralığında ki kızlarınızı evlendirin” diyor. Bunu yaparken de oraya 9 yaşını koyarken aklınca arkasına Hazreti Muhammed’i aldığını düşünüyor. Bu olacak şey mi…”

Bu yazım o zaman bizim dönem yaş kuşağında ses getirmiş, unutulan Şaban hocamız bir anda anılarıyla gözümüzün önüne gelmişti. İyi ki o yazıyı yazmışım. Zira birkaç gün sonra Şaban hocam beni Bursa’dan aradı, uzun süre konuştuk. O efendiliğinden, saygısından bir şey kaybetmemiş hocamız telefonda ağlayan ses tonuyla “ömrümün son demlerinde beni böyle andınız ya çocuklar bana en büyük ödülü verdiniz” derken benim de telefonda sesim titremiş ve gözlerim dolmuştu ve hocamın telefonda da olsa ellerinden öpmüştüm… Ancak ülkenin gerilimli seçim atmosferleri nedeniyle hocamızı Ayvalık’ta ağırlamak nasip olmadı.
Şaban hocamızı dün huzur içinde yaşadığı Bursa’da kaybettiğimiz haberi sanırım ailesinden sonra en çok Ayvalık’ta büyük üzüntü yaşatmıştır. Şaban hocamız bugün ebediyete uğurlanacak…
Şaban hocamız Atatürk Türkiyesi’nde görevini başarıyla tamamlamış son nefesini huzur içinde vermiş çok güzel insanlarımızdan bir tanesidir. 1980 öncesinin militan Vecdi Yılmaz’ın sorduğu her soruya düşünce sistematiğinin kabul ettiği mantık içinde yanıt vermeye çalışan hocamızın dersine girmek ve o derste soracağım sorularla hocamızı terletmek gibi bir görevi kendime misyon edinmiştim…

Ben çocukluk yıllarımda böyle düşünürken onun Cumhuriyet öğretmeni olduğunu unutmuştum yada o yıllar da anlamını tam olarak bilmiyordum. Şaban hocamızın hakikaten dersin hakkını veren tam bir din kültürü adamıydı. Ahlakın ne olduğunu, felsefeyle dinin ayrılmaz bir ikili olduğunu ve yine düşünce akımlarını bilen yüksek entelektüel bilgiye sahip bir kişiydi. Hocamız ile derste an geliyordu, emeği tartışıyorduk, an geliyordu değişik düşünce akımlarının öne çıkmış filozoflarını tartışıyorduk.

Hocamızın söylediği her yeni kelime beni hemen kütüphaneye atıyordu. O kelimeleri araştırıp diğer derse hazırlanıyordum. Şaban hocamız bu anlamda bir din dersi öğretmeninden daha çok bir fikir adamıydı. O fikrini öyle sağlam dayanaklara bağlayarak önümüze koyuyordu ki onun derslerine girmek hastayken bile zorunluluk oluyordu. Nitekim Şaban hocamız Ayvalık’ta karşılığını buldu. Ülkücü hareketin Ayvalık’ta kurulması ve bu hareketin bir bilinç dahilinde varlığını sürdürmesini sağladı. Yunan ile olan kadim dostluğumuz yanında kadim düşmanlığımızın nedenlerini adeta beynimize işledi. Yunanistan devletini kuran irade Ortodoks ruhani güç iken bu gücün varlığını ayakta tutabilmek ve sonrasında kendi devletini kurabilmek adına Osmanlıyı nasıl arkadan vurduğunu bizlere öyle güzel anlattı ki… Bizler de karşılığını ise dine karşı saygılı olmamızı ve okuyarak öğrenmek olarak buldu ve yine dinin felsefeyle bağıntısını gösterdi ve felsefenin önemi konusunda önümüze bir kapı açtı, düşüncenin bir bilinç ile yapılmasını gösterdi. Tartışmada önemli olanın bizim ne söylediğimizden daha çok karşı tarafın ne demek istediğini doğru anlamak olduğunun altına çizerek adeta kafamıza imza attı. İyi ahlak sahibi olunmadığı sürece insan olunamayacağını anlattı.

Şaban hoca bunları bunları öyle büyük bir sabır ve bilinç ile yaptı ki bu arada görevi dahilinde bizim gibi dik başlı lise öğrencilerini camiye getirdi ve orada birlikte namaz kılmanın huzurunu yaşatırken söylediği hep şuydu, “en önemlisi çocuklar okuyacaksınız ve çalışacaksınız ve üreteceksiniz, insanlığın buna ihtiyacı var… Ülkemizin buna ihtiyacı var… Din niçin var diye burada soru sormayı düşünürseniz eğer din paylaşmak için var. Din sizi daha fazla insan yapmak adına insani değerler adına zenginleştiriyorsa o zaman siz samimi dindarsınızdır yoksa siz malın mülkün peşinde koşuyorsanız riyakarsınızdır”
Babam, Allahın rahmeti artık ikisinin de üzerlerine olsun onu çok severdi. Babama verdiği kitap kütüphanemdedir… O gün telefon da babamı anlatmıştı biraz hocam, beraber gülmüştük.. “Vecdi oğlum beni çok mutlu ettin, ettiniz, ülkenizi Atatürk’ü ve ne olur dininizi sevin, Hazreti Muhammed’i anlamaya çalışın, bu boş lagırtı edenleri dikkate almayın, onlar hep olacaktır, sizler iyi insanlar olun, okuyun, araştırın ve birbirinizi sevin, ülkemizin çok düşmanı var, yaşatın ülkemizi” demişti o gün telefonu kapatmadan önce…
Vatan toprağında huzur içinde ışıklar içinde uyu Şaban hocam…
Aileye, ülkücü camiaya ve öğrencilerine baş sağlığı diliyorum…

Yorumlar

YORUM YAP