Özgün insanlarımız, hikmet sahibi, kutlu insanların yaşama bakışlarında etkin olan iki organımız; insanlığı, insanda arar bulur ve dillendirir. Bizim görevimiz insani değerleri savunmaktır. Bu yola baş koyup, bu yolda bir arpa boyu yol almaya çalışmaktır. İnsanın eksik sıfatlarıyla uğraşmak değil,insani değerle üstünden yaşadığımız her ana bir anlam yüklemektir devinmelerimiz.
Güzel insanları örneklemekte önde gelenleri sıralamada haksızlık yapmak istemem. İsimler sıralamak, güzel konuşan, güzel düşünen, güzellikler yaratma peşinde koşanları kutlamak ve yüreklendirmektir bizim işimiz.
Alemin, üç keçisi, beş koyunu, üç öküzü, on devesi, ciltler dolusu tapusu, katları yatları, kotraları, uçak ve helikopterleri, sarayları olması ilgi alanıma girmez.
Çok yaşlı, çok zengin, gün görmüş, günler içinden; nargile dumanını üflerken Ankara’nın Balgat Nezih Nargile salonunda; rahmetli ismi bende; “- Çok para faizsiz, çok ev kirasız, çok para haramsız olmaz hocam!…” dedi.
Konuşurken dilinden bal damlayanları severim. Ağzı, dili başka, eli sabanda gözü yabanda olanlardan uzak durmaya gayret ederim kendimce.
Güzel insanlardan biri varsıllığı ile övünmeyen, insanlara insan gibi sözle yaklaşan biridir. Kendi koyun sürüsünün bakıcısına; sürüden bir koyun kes ve arka kollarını bana getir diyor. Sürü bakıcısı isteğin gereğini yapıyor ve sürü sahibine, hayvanın arka kollarını getireceğine hayvanın dilini ve kalbini kesip getiriyor.
Başka bir zamanda sürü sahibi, sürüden bir koyun kes ama dilini ve kalbini bana getir diyerek bakıcıya tembihler. Sürü bakıcısı koyunu keser, kalbini ve dilini sürü köpeklerine atar. İki arka kolu getirir teslim eder. Sürü sahibi
geçen arka kol istedim, bana dil ile kalbi getirdin, bu kez dil ve kalp istedim koyunun arka bacaklarını getirdin diyerek sürü bakıcısına sitem eder.
Sürü bakıcısı efendisine; “- İyi olduğun zaman dilden ve kalpten tatlısı olmaz, kötü olduğunda, kalpten ve dilden acısı acımazı olmaz efendim..” der.
Yaşamın her anında siz tatlı dilli güler yüzlü kalbi davranacak olursanız, bu davranışların geri bildirimi, aynı tavır ve eda ile olur. Bu bağlamda; dilinden bal şerbet akanlar ile kalbinden merhamet, salih davranışlar içinde olan insanların; kazancı bereketli, vücudu sıhhatli, ömrü bahtlı olur diyen diller, hikmet sahibi, üstad, kalp ustalarıdır.
Bizlere eğitim veren, güzel örnek insanların kalpleri pamuksu düşüncelerle dolu, dilinden bal damlayan, görmüş geçirmiş, yaşam pınarına dönmüş, koca çınarları besleyen, duygu, düşünce ve eylemleriyle insanlığın Prometelerini dilleri ve kalpleri birbiri beslediği yüzlerindeki tebessüm ve gözlerindeki ışıklardan fark edilir.
Dil konuşuyor; “-Kalbi fesatlıklar, kin , nefret ve tuzaklar içinde olanların kalbi çürümüştür. Kalbi besleyen kılcal kan damarlarında yangınlar olmuş, tüm iyilik tohumları bu yangınlarda küle döndüğü sözlerinden, gözlerinden belli olur.
Kalp kendini savunuyor; “-Ben dilin ifade ettiği gibi değildim. Meleksi davranışlar hayalimdi. Aşk ateşi, dost ihaneti, kin, nefret, haset, vesveseleri yaktı, dağıttı beni..”
Her teklife evetten başka sözcük dilden gelirse, dil verdiği sözün altından kalkamaz. Islanmadık bir koltuk altı kalır.
“Hayır” kavramı bizi koruyan, kollayan kalbimizin yaralanmasını yanmasını engelleyen br kavramdır. Evet anlamına gelen hayırla, hayır anlamına gelen eveti bir birine karıştırma * İ D U R A K İ *.
Konumuz söyleşidir. Söyleşi dedikoduya dönüşmeden, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, yumuşak kalp iyilik ve güzellikler pınarıdır. Herkes kendi payını kendi alır. Açıkçası gönül pınarından herkes kendi destisini doldurur diyor benim kalbim ve dilim, güzel canlar sevgili dostlar. Dostça kalın, mutlu olun, huzurla dolun…