featured
  1. Haberler
  2. YAZARLAR
  3. DEVRİMCİ OLMAK YİĞİT OLMAKTIR

DEVRİMCİ OLMAK YİĞİT OLMAKTIR

Son zamanlarda en çok duyduklarımız; şunlardan bir kurtulalım, 22 yıllık zulüm,74 yıl sonunda ele geçen kaleler, yeni zamanlar başlıyor, bahar geliyor, böcükler dallarda geziyor,sosyal devlet, sosyal demokraaasi, kent yoksulları..

Ba ba ba  jargona bak ve bir sürü daha lay lay laya looommm.

Emaaannnnn, kim ne derse desin bize bişey olmuyo…

Bizim zulmümüz bilinen 5000 yıllık yazılı dönemden beri, sınıflı toplumun inşasından beri var. Bu zulüm duvar resimlerinden bu yana müzelerde bilgimize sunulmuş.

Ama 1970li yıllarda Reagan ve Thatcher üzerinden Şikago oğlanları tarafından dünyaya ve ülkeye dayatılan parasal sömürü sisteminin zulmü 50 yıldır daha yakıcı.

Her seviyede emeğiyle geçinenler için buhranlar, gevşemeler kasılmalar, rahatlamalar krizler ama bir türlü dinmeyen yetmezlikler.

Şimdi belediyeler şeklen el değiştirince bazı kavramlar sade suya tirit her ağızdan seslenmeye başladı.

Belediyecilik faaliyetleri üzerinden bir çatışma alanı oluştu. Ama çatışmanın her iki tarafı yoksulların ve düşkünlerin dilencilik eğitimi için iş görmeye devam ediyor.

Belediyeler devlet organizasyonun bir modeli olup vergi toplarlar. Bölgesel gelişim için çözümler üretirler. Yani devlet gibi davranma hakkı vardır.

Kart dağıtma, düşük fiyatlı iftar çadırları açma, sadaka dağıtma gibi işlerle sosyal devlet kavramının içine etmezler.

***

Literatüre göre sosyal devlet; devletin, toplumun sosyal refahını maksimize etmek amacıyla müdahalelerde bulunmasını öngören bir devlet modelidir. Kökenleri çok eskilere dayanmasına rağmen, günümüzün gelişmiş batılı sosyal devletleri ancak 19’ncu yüzyılın sonlarında ortaya çıkmaya başlamışlardır.

Bu tanım ve bu tanımdan türetilen modellerde “Sadaka Devleti” yoktur.

Büyük belediyecilik örnekleri ve başarı modelleri olarak dağıtılan sadaka, çorba, paralı iftar çadırlarında ucuz yemek servisi yapma ve buralarda bulunmak zorunda kalan yurttaşlara “bizim toplumsal karşılığımız da bu” dedirterek dilenciliğe ikna etmek yoktur.

Belediyeler görev bölgelerinde bulunan hasta bebekler için yurttaşa yardım çağrısı yapmaz.

Onun çaresini arar ve bulur.

Belediyeler askıda ekmek, yemek için yurttaşa çağrıda bulunmaz. Kendisi merciidir başta söylediğimiz gibi vergi toplama gücünde bir kurumdur, gereğini yapar.

Belediyeler aç doyurmaz, açlık şartlarıyla mücadele eder aş evi açmaz, kışın yurttaşlar rahat yatsın diye cami temizlemez. Bunlar yoksulluğun insan kırımı seviyesinde yaşandığı ABD’nin sosyal vakıflar şefaatiyle yürüttüğü vicdan mastürbasyonudur. Zavallı fakirlere yardım eden güzel insanlar topluluğu…

Sabah bir tost bir çorba dağıtmışlardır ama taktıkları yüzük çorba dağıtan arabanın değerindedir.

Velhasıl “belediyeleri aldık ekonominin % 86’sını yönetiyoruz” diyenler merkezi hükümetten dert yanmaz kaynaklarını doğru kullanarak çözüm üretirler.

Bu yolla topluma ve yönetenlere yönetim böyle olur derler.

Şu anda tüm belediyelerin bu konuda yetkileri ve araçları vardır ancak irade ve eylem tercihini başka seçeneklerle kullanmaktadır.

Fındık, fıstık festivalleri gibi görgüsüzlüğü bileyen ve kültürü baltalayan etkinlikler, panayır görüntülü fuarlar belediyelerin faaliyeti değil ayıbıdır.

İşin aslı elde edilmiş belediyeler üzerinden toz duman kaldıranların yakınlarında bulunmayı başararak faydalanmayı başaran çevreler haricinde söyleyecekleri şeyleri yoktur.

Hülasa belediye işine dikkat edelim, hep birlikte ama imanla değil izanla izleyelim.

RAKIDAN KORKAN NUTUK

Geçen sayılarda Frapan Atatürkçülük’ten bahsetmişken bir Face sayfa arkadaşımın gönderdiği über örnek ile sarsıldım.

“Hadi canım” dedim “montaj değilse trajedi.”

CHP Balıkesir milletvekili Serkan SARI (o kendine SS diyor ama zannederim ki siyaset tarihinde “SS” in ne anlama geldiğini bilmiyor. Yazzzıııkkkk) Facebook sayfasında bir fotoğraf kurmuş, evet kurmuş doğal bir an değil.

Şimdi kurguya bakalım… Bir koltuğa oturulmuş, Atatürk süveteri giyilmiş, elimizde ansiklopedi boyutunda Ankara’dan görünecek bir NUTUK kitabının sayfaları açılmış (herhalde bu yaşında ilk defa okuyor) ve tabii en güzeli önümüzdeki sehpanın üzerinde bir tabakta beyaz leblebi konulmuş.

EEEEE bu fotoğrafa artık ne lazım. (Sanki sizlerden duyuyor gibiyim)

-Tabii ki bir bardak rakı.

IIIIıııhhh bilemediniz çünkü bu büyük nutuk kitabı okuru rakıdan korkuyor ve bu kurguda fotoğrafa beyaz leblebinin yanında çay kahve bardağı koyuyor.

Siyasi bir sefalet sahnesi, rezalet demiyorum rezillik standart. Asıl olan akılsal sefalet.

Mustafa Kemal Atatürk partisinin milletvekilinin yaptığı bu rezil kurguyu görse yerinde birkaç defa döner.

Naylon devrimcilik çabası rakıya kadar olanlar “devrimciyiz” falan demeyecekler.

“Mustafa Kemalin  askerleriyiz” demek zinhar yasak.

***

E bu iyisi, birde İstanbul’da olan ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Zülal KALKANDELEN‘in tespitiyle toplumun dikkatini çekmeye çalıştığı bir hikayemiz var.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Varlıkları Dairesi Başkanlığı tarafından 8 Kasım’da sosyal medyadan yapılan duyuruda, “İstanbul’un kaybolan miraslarından Helvaî Tekkesi, #İBBMiras eliyle hak ettiği değere kavuştu. 5 asırlık hikayesiyle dünya miras alanı Süleymaniye’de bulunan Helvaî Tekkesi ve Türbesi, yıllar sonra İstanbullulara açılarak geleceğe taşındı” denildi.

Tekke ve Zaviyeler kanunu ile kapatılan ve devrim kanunlarına göre hala yasak olan tekkeleri açarak (bu arada bir tv dizisinde sürekli “fanilerle tekke ve medreselerle içi içe yaşayabiliriz”  diye eğitiliyoruz. Memleketimin laikçileri de bu diziye başından beri bayılıyor)

Cumhurbaşkanı adayı olanlar ve O’na yardakçılık edenler görüyorsunuz ki “karşı devrimin askerlerisiniz”.

10 Kasım’dan hemen önce, tekkelerin yasayla kaldırıldığı 30 Kasım’ın 99’ncu yılından önce yaptınız bunları.

1923 devriminin tarihin çöplüğüne yolladı karanlığı geleceğe taşımakla övünüyorsunuz.

Ve kimse de ses çıkarmıyor.

Tıpkı TSK’nin andı 2016 yılında kaldırıldığında- FETÖ darbesi hikayesinden ortalık karışık bide biz araya girmeyelim diyerek -susan ve bugün kaldırılan andı kutsamaya çalışan iki yüzlü siyaset gibi

– O gün neredeydiniz hafız? demezler mi adama.

***

Mevzu çok dostlar ama yazımın sonuna Balıkesir’de yaşayan bir yurttaş olarak bir talebi iliştireceğim.

Balıkesir Demokrasi Platformu güçleri tarafından  gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun adının geçmişte ilan ettiğimiz “Uğur Mumcu Meydanı”nın (Şimdiki TÜİK Meydanı ) dahil Balıkesir’in bir meydanında yaşatılmasını ve 74 yıldan sonra oluşan meclisten bu meydanın belirlenmesini arz ve talep ediyorum.

24 Ocak devrimcinin ölüm yıldönümüdür, o gün yapılacak bir etkinlikle ve  adını taşıyan meydanda anmayı diliyorum.

DEVRİMCİ OLMAK YİĞİT OLMAKTIR.

Sizler hep yiğit ve esen kalın.

3
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
1
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
1
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
DEVRİMCİ OLMAK YİĞİT OLMAKTIR
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!