Ülkemizde standardın dışında olmak büyük problem. Toplumsal düzenimiz ortalamalar üzerine kurulu olduğu için üstün zekalılar sınıfta, engelliler sokakta büyük sıkıntılar yaşıyor olabilir. Aynı şekilde çok uzun bir boya sahip olmak da büyük dert… Evden dışarı çıktığınızda standart insanların oluşturduğu yaşam kültürü size büyük problemler yaşatabilir. Sıkış tepiş koltuklarda yolculuk yapmak, istediğiniz elbiseyi ya da ayakkabıyı alamamak, kafayı bir yerlere çarpmamak için daima tetikte olmak çok kolay olmasa gerek.
E Life dergisinin 2016 yılında yaptığı araştırmaya göre son 100 senede Avrupa ülkeleri boy artış oranıyla diğer ülkeleri açık ara sollamış. Günümüzde kadınlarda ve erkeklerde boy sıralamasında ilk 10’da Avrupalılar var. Dünyanın en uzun erkekleri 183 cm ile Hollandalılar. Letonyalı bayanlar ise 170 cm ortalama ile dünyanın en uzun bayanları. Ülkemiz ise son 100 senede ortama 10 cm artsa da Avrupa’nın en kısa ülkelerinden biriyiz. Ülkemizde kadınların boyu 160, erkekler ise 1,74 cm. Allahtan 1,60 cm’lik Doğu Timorlu erkekler ve 1,49 cm’lık Guatemalalı bayanlar var. Onlarla teselli buluyoruz!
Dünya standartlarına göre boyumuz kısa kalsa da Mardinli Sultan Kösen 2,51 cm’lik boyu ile Guinnes Rekorlar Kitabı’na girmiş, hali hazırda dünyanın en uzun insanıdır. 2004 yılında Galatasaray, Sultan Kösen’i İstanbul’a getirmiş ve spor yapabilir raporu almıştı. Ancak Sultan’ın boyundaki büyüme durmadığı için basketbol macerası başlamadan bitti. Sultan Kösen’in boyu 2012 yılında Amerika’da yapılan bir cerrahi operasyonla kontrol altına alınabildi. Şimdilerde ise ülke ülke dolaşıp televizyon programlarına konuk oluyor. Kim bilir belki 2,31 cm’lik George Muresan ve 2,29’luk Mathew Mcgrory gibi Hollywood’da şans bulup daha iyi yaşam standartlarına kavuşabilir.
Dünyanın gelmiş geçmiş en uzun insanı ise Amerikalı Robert Wadlow’dur. Sultan Kösen’in aksine hipofiz bezinin büyüme hormonu salgılamasının önüne geçilememesi Wadlov’un sonunu hazırlamıştı. 1940 yılında henüz 22 yaşında vefat ettiğinde boyu 2,72 santimetreydi.
Uzun boyları ile günlük yaşamda zorlanan ancak dezavantajı avantaja çevirenler de elbet oldu. Sonuçta alışılanın epey dışında oldukları için büyük ilgi görüyorlardı. Robert Wadlow öldüğünde Amerika’da en tanınmış kişilerden biriydi. Bunda 30’lu yılların sonlarında sirklerle çıktığı uzun turnelerin büyük etkisi vardı. Aynı şekilde bizim sevimli devimiz Halil İbrahim Kuzucu da parkelerden çok Bursa Kültür Park’taki bir dondurmacıda görülürdü. İnsanlar dondurma karşılığı 2,24’lük dev ile fotoğraf çektirirlerdi.
Halil İbrahim, Reha Muhtarlı tuhaf haber showlarda ve Baba Evi dizisinde de kendisine yer buldu. Bu tanınırlık ona daha sonra ticari hayatta da birtakım avantajlar getirdi. Ancak 2007 yılında sağlıksız bir şekilde uzayan birçok kişi gibi erken yaşlarda kaybettik Halil İbrahim Kuzucu’yu. 45 yaşındayken son yolculuğuna uğurladık.
Türk sinemasının gerçek devi ise Hüseyin Alp’ti. 27 yaşından sonra başlayan basketbol kariyeri 1974 yılında İTÜ’de sona ermişti. 1960’lı yıllarda Fenerbahçeli Tuncer Kobaner 2,02 cm’lik boyuyla ülkenin en uzun insanı sanılıyordu. Ancak kendisinden 13 santim uzun Hüseyin Alp Sivas’ta keşfedilince işin şekli değişti. Kamuoyu standartların oldukça dışında olan sempatik deve büyük ilgi gösterdi. İlgiyi olumlu kullanmak isteyen yapımcılar 1965 ile 1977 yılları arasında Hüseyin Alp’e 6 filmde rol verdiler. Devasa fiziği ve korkutucu yüz hatlarıyla filmlerin en uzun kötü adamı olmuştu. Aslında tıpkı Erol Taş gibi yufka yürekliydi ve nüktedan bir kişiliğe sahipti.
Hüseyin Alp herhangi bir sağlık problemi yaşamadan bu boya ulaştığı için o dönem parkelerde önemli işler yaptı ve 72 kez milli takım formasını giyme başarısını gösterdi. Sonradan basketbola başlasa da 39 yaşına kadar kariyerini sürdürdü ve İTÜ formasıyla parkelere veda etti. Eğer çok daha erken keşfedilseydi eminim basketbol tarihimizde Hüseyin Alp’in bambaşka bir yeri olacaktı. O da Halil İbrahim gibi zamansız bir şekilde, 1983 yılında 48 yaşında hayata gözlerini yumdu.
POTANIN DEV PERİLERİ
Galatasaray Bayan Basketbol Takımı’nda 1999 doğumlu olan İnci Güçlü 2,05 cm boyu ile dikkat çekiyor. Henüz 15 yaşındayken Galatasaray’ın A Takımı’na yükselen ve önemli bir potansiyele sahip olduğu söylenen sporcu umarım basketbolu bırakan Nevriye Yılmaz’ın boşluğunu doldurur. Tabii kadın basketbolunun son 20 senesine damga vuran Nevriye’nin yerini doldurmak öyle kolay bir olay değil. Bir Nevriye olamasa bile bir şekilde parkelerin üzerinde kalmayı becerebilmeli. Zira 2 metrenin üzerindeki bir bayanın en mutlu olacağı yer potanın hemen altı.
İnci’ye kadar Türk basketbol tarihinin en uzun bayan basketbolcusu 1966-1983 yılları arasında oynayan Gülseren Gönül’dü. Gülseren Gönül için basketbol oynarken her şey yolundaydı. O da İnci Güçlü gibi 2,05 cm boyundaydı. Tabii bundan 50 sene önce 2 metrenin üzerinde basketbolculara rastlamak bugüne göre çok daha zordu.
Günümüzde 2011 yılında vefat eden Margo Dydek (2,18 cm) , Brittney Griner (2,03 cm), Liz Cambage (2,03 cm) İmani Boyette (201) gibi dev basketbolcular parkelerde boy gösteriyor. Boy ortalamasının artmasının yanı sıra şimdiki sporcuların atletik özelikleri inanılmaz gelişti. 2002 yılında WNBA’de Los Angeles Sparks formasıyla Lisa Leslie basketbol tarihinin ilk smacını gerçekleştirmişti. 2011 yılında ülkemizde yapılan All Star’da Sylvia Fowles smaç yaptığında hayretler içinde kalmıştık. Daha sonra Brittney Griner da bir maçta smaç yapmayı başardı. Avustralyalı Liz Cambage ise 2012 yılında Londra’da Rusya’ya karşı yaptığı smaçla olimpiyatlarda ilk smaç yapan kadın basketbolcu unvanını ele geçirdi.
Gülseren Gönül için hedef smaç yapmak değil sahada olmaktı. Çağdaşı Rusların efsane pivotu 2,11’lik Uljana Semjonova sahalarda fırtına gibi eserken Gülseren Gönül de yurt dışına transfer olan ilk basketbolcumuz olmayı başarmıştı. Avusturya’da geçen başarılı bir sezonun ardından Avrupa’dan birçok teklif almış ancak sağlık sorunları nedeniyle 3 yıl spora ara vermek zorunda kalmıştı. Ardından Beşiktaş ve son olarak da ODTÜ takımlarında oynamış ve basketbola 33 yaşında veda etmişti.
Gülseren Gönül için en sıkıntılı dönemler basketbolu bıraktıktan sonra başladı. İlerleyen yaşı ile birlikte devasa cüssesi daha da büyük problem olmaya başladı. Üstüne yaşam mücadelesinde kendisine en büyük desteği veren anne ve babasının vefatı Gülseren Gönül’ü derinden sarstı. 4-5 yıl önce haber oldu gazetelere. Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi’nde tedavi görüyordu. Ankara’nın bir ilçesinde ikamet ettiği için hastaneye gidip gelmesi büyük dertti. 19 Kasım 2016 tarihinde Türkiye ve Bosna Hersek Bayan Milli Takımları arasında Ankara’da oynanan maçta tribünlerde olduğunu okumuştum. Son olarak 24 Ocak 2017 tarihinde ise vefat haberi geldi.
Çocukken yaşıtlarından çok uzun olması nedeniyle yaşadığı kompleksi spor ile sosyalleşerek yenmiş Gülseren Gönül. Ancak basketbol camiası değerlerine sahip çıkmamanın kompleksini bence sonuna kadar yaşamalı. Yaşamının son deminde spor tarihimizin en özel ve sıra dışı kahramanlarından birini mutlu etmek için eminim birçok yol bulunabilirdi. Buruk bir şekilde aramızdan ayrıldı Gülseren Gönül… Yine olmadı, yine olmadı! Mekanı cennet olsun…