Bu hafta 17.Ağustos.1999 tarihinde meydana gelen Gölcük depreminin 25.yıldönümü. Bu 25 yıl içinde daha başka depremlerde oldu. Son deprem geçen yıl Maraş Antakya oluğunda meydana geldi ve pek çok insanımız hayatını kaybetti. Bundan dolayı bu haftaki sohbet konumuz deprem üzerine olacaktır.
Depremin diğer adı Zelzele’dir. Yer sarsıntısıdır. Depremler yer kabuğundaki kırıklar olan faylar üzerinde olurlar. Dünyanın çekirdeği kızgın magma denilen silikatla doludur. Bu silikat hamurunun üstünde ince bir tabaka yer kabuğunu oluşturur. Kabuk ince olduğundan dolayı magmada meydana gelen akıntılar bu kabuğun kırılmasına ve kıvrılmasına neden olurlar. Bu kırılmalar ve kıvrılmalar yer kabuğundaki yükseklikleri meydana getirir. Kıvrımlı yerler dağları oluştururlar. Kırıklarda buralarda meydana gelir. Kırılan bu yer kabuğuna fay adı verilir. Faylar dikey atımlı ve yatay atımlı olmak üzere ikiye ayrılırlar. Dikey atımlı faylarda bir taraf çökerken diğer taraf yükselir ve burada çok fazla eğimli bir yüzey ortaya çıkar. Yeryüzünde böyle faylar kendini hemen belli eder. Eğer yükselen taraf dağ oluşturacak şekilde ise buna horst adı verilir ki buralara kırıklı dağ da denir. Ege bölgesi böyledir. Yöremiz Kazdağı ile Madra dağı birer horst iken, Edremit Körfezi ise bir çöküntü alanı olup buna da Graben adı verilir.
Türkiye’de üç temel fay hattı vardır. Bunlardan birincisi Saros körfezinden Varto’ya kadar uzanan Kuzey Anadolu Fay hattı , diğeri ise Antakya’dan başlayıp Maraş üzerinden Varto’ya kadar uzanan Doğu Anadolu Fay hattı, son olarak Ege bölgesindeki graben hatları üzerindeki fay hatlarıdır.
Antikçağ’daki bir yazıda Alaşehir için depreme uğramışlar ve yıkık binalarda oturuyorlar denilmektedir. Bu bize Ege bölgesinde antikçağda da deprem olduğunu gösterir.
Yine bazı kaynaklara göre 10 yıl kuşatmaya dayanan Truva Kuzey Anadolu fay hattının deprem üretmesi ile yıkılmış ve Akalar tarafından ele geçirilmiştir.
Bu siyasal gelişme ise Hitit İmparatorluğu’nun sonunu getirmiştir.
Yine 550 yılında İzmit’te Bizans İmparatorluğu Roma kilisesi ile İstanbul kilisesinin birleşmesi için bir konsül düzenler. Her şey hazırlanır. Konsül için hatıra para da bastırılır. Fakat konsül öncesi meydana gelen bir deprem ile İzmit yıkılır ve konsül toplanamaz.
Bu depremde Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde olmuştur. Konsül toplanamayınca kiliseler birleşemez ve Hıristiyan dünyası Katolik ve Ortodoks diye ikiye ayrılır.
Osmanlı döneminde de bu fay hatları deprem üretir ve insanlara acı verir. Her deprem bir fay hattında olurken her fay hattı bir deprem üretmez. Çok deprem üreten fay hatlarına diri fay adı verilir. Dünyada en diri fay hatları Japonya, Filipinler, Kaliforniya ve bizim Kuzey Anadolu Fay hattıdır.
İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı yıl 1939’da Erzincan’da deprem oldu ve binlerce vatandaşımız can verdi. 1992 yılında Erzincan’da bir daha deprem oldu. Van Erçiş’te, Tunceli Pülümür’de, Düzce’de, Varto’da, Antakya-Maraş oluğunda, İzmir açıklarında can yakıcı depremler olmuştur.
Şimdi yeni bir deprem beklenmektedir. Bu depremin İstanbul açıklarında olacağı tahmin edilmektedir. Eğer böyle bir deprem olursa İstanbul’a çok büyük zarar verir. İstanbul Türkiye’nin en büyük kentidir.
Deprem bir doğa olayıdır. İnsanların hayatları ile bir ilgisi yoktur. Çünkü bazı yobaz kişiler depremi insanların yaşantılarına bağlamaktadırlar ki bu yanlıştır.
Depremden korunmanın tek çaresi sağlam yapılar yapmaktır. Japonya bunu başarmıştır. Bizlerin de hızla kentlerimizi depreme dayanıklı hale getirmemiz gerekir. Ayrıca insanımızı depreme karşı eğitmemiz gerekir.
Ya yaşadığın coğrafyaya uyum sağlayıp rahat yaşayacaksın, ya da uyum sağlamayıp doğa tarafından yok edileceksin.
Umarım depremlerden ders alırız.
Saygılar.