1923’de Cumhuriyet Devleti kurulur. Kurulur kurulmasına da kurulurken koca imparatorluktan işleyen bir para birimi dahi alamaz. Osmanlı’dan karşılığı olmayan bir ‘altın para sistemi’ devir alınır. O dönem de bir devlet bankası kurulmadığı için para basma ve dolanımdaki para miktarını denetleme yetkisi bir yabancı kuruluş olan Osmanlı Bankası’na verilmiştir. İnönü’nün anlatımıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir ara bu bankadan 3-5 milyon liralık kredi alınmak istenmiş. Fakat banka yetkilileri ‘bu bir borçlanmadır, öyle uygulanması gerekir’ diyerek yüksek oranda faiz uygulamak isteyince kredi alımından vazgeçilir.
1923’de geçerli para birimi sterlin’di. 1923’de 1 sterlin=763 kuruş olarak belirlenmişti. Dolanım da olan para 158.748.563 liraydı. Karşılığında da 500.000 altın ve 116.497.925 Fransız frangı’ndan oluşan bir fon bulunuyordu.
Başlangıçta 6.127 kg olan altın, 1950 seçim öncesi 21.600 kg’a çıkmıştı.
1945 yılında çiftçiyi topraklandırma kanunu çıkmıştır.
Kanunun yürürlükte olduğu 1945-1973 döneminde, 28 yıl içinde 432117 aileye 2.2 milyon hektar toprak dağıtılmıştır. Topraklandırılan ailelerin %25’i Orta-Güney, %17’si Marmara, %13’ü Orta-Kuzey, %11’i Güney-Doğu, %9,5’u Ege, %8’i Kuzey-Doğu, %8’i Akdeniz, %6’sı Orta-Doğu ve %2’si Karadeniz bölgesindendir.
1973 tarihinde 1757 No.lu Toprak ve Tarım Reformu Kanunu çıkartıldı. TTRK’nun ilk uygulama alanı, Bakanlar Kurulunca, 1 Kasım 1973’de Urfa ili olarak ilan edilmiştir. Uygulama öncesi ilde son durum şöyledir; 644 köyden 51’i birer kişiye, 40’ı bir aileye, 32’si sülaleye ait bulunuyordu. 5000 dekardan büyük toprakların en yaygın olduğu il de Şanlıurfa’dır. Bu il sınırları dahilinde 117 bin hektar hazine toprağı vardı. Toprak sahibi olmak için 74 000 kişi başvurdu.(Gülten KAZGAN)
1930 yılında Sanayi kongresinde konuşan Dr. Nizamettin Ali şöyle diyordu:
Dr. Nizamettin Ali: “… Türkiye’nin son ziraat istatistiğine göre, zeytin, üzüm, incir ve fındık gibi ağaç mahsulleri hariç olarak hububat, sınai nebatat ve bakliyat istihsalinin kıymeti 337 000 000 liradır. Bu kıymeti 9 145 000 Türk köylü kitlesi yaratıyor. Şu halde beher köylü nüfus başına 36 liralık bir yaratma kuvveti düşüyor. Yani Türk köylüsü senede 36 liralık bir kıymet yaratıyor. Şu halde bir sual hatıra geliyor. Nasıl Türk köylüsü bu senelik yaratma kıymetini 50 liraya 100 liraya 200 liraya çıkaracaktır?”
Genç cumhuriyetin en önemli konusu buydu. Yüce önderin de en önemli konusu bu sorunun çözümüydü. O yıllar dünyanın açlık yıllarıdır. Çok önemli insan kitleleri özellikle Rusya olmak üzere Avrupa da büyük çapta insan açlıktan ölmüştür.
O süreçte yüce önderin tarım için neler yaptığını sıralamakta fayda vardır:
1927 yılında Leningrad Üniversitesinden getirdiği uzmanlar kanalıyla ülkenin toprak envanterini çıkarttı. Ekilebilir alanın 25milyon hektar olduğu tespit edildi.
1930 krizinden sonra endüstrinin devlet eliyle kurulmasına yatırım ve üretim etkinliklerinin bir plan dahilinde yapılması benimsendi.
1930’da Tohumlukların Gümrük Resminden Muaf Olduğuna Dair Kanun çıkarıldı. Çeşitli yerlerde fidanlıklar kurularak meyve ağaçlarının ıslahına çalışıldı.
1924 yılında çıkarılan bir kanunla Rize ve Borçka havalisinde Fındık ve Çay ziraatının geliştirilmesi için bir dizi teşvik tedbirleri alındı.
17 Haziran 1927’de Ziraat Tedrisatının Islahına Dair Kanun kabul edilerek Yüksek Ziraat ve Yüksek Baytar Mektepleri ve Enstitüleri kuruldu.
Bu okullarda ders vermek üzere ihtisas amacıyla 74 ziraatçı hoca yurt dışına gönderildi. Bilimsel ziraatın yapılması için her alanda okullaşmaya gidildi.
1929 yılında çıkarılan Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu’yla bir yıl içinde ülke çapında 572 Kredi Kooperatifi’nin kurulması sağlandı. İlk üye Gazi oldu.
Aynı yıl, 8 Haziran 1929’da Topraksız Çiftçiye Toprak Verilmesi Hakkında Kanun çıkarıldı. Bu suretle ülkenin en önemli gelir kaynağı ve geçim vasıtası olan ziraat sahasında verimin artırılmasına gayret edildi.
Devlet 1938 yılı itibariyle temel tüketim malları ihtiyacından “üç beyazı” (un, şeker ve pamuk(dokuma)) kendi kendine ve yerli üretimle karşılar duruma gelmiştir.
Kolay değil! 1923 de devleti kurmadan önceki süreçte yaklaşık 18 yıl süren savaşlar nedeniyle yetişmiş az sayıdaki insanını da kaybeden bir milletin çocukları ile yeni bir devlet kuruyorsunuz…
1914 yılında Osmanlı GSMH’sı içinde tarımın payı % 54’ün üzerinde iken 1923 yılında % 43 civarındadır. Süreç içinde ve kalkınmaya paralel olarak tarımın GSMH içindeki payı 1950 yılına kadar pek değişmemiş, o tarihten sonra ise sürekli olarak gerilemiştir. Tarımın payı 1950’de % 40,9’dan, 2008’de %9,2’ye düşmüştür.
Uygulanan ekonomik politikaların değişmesi nedeniyle tarımın payı hızla gerilerken, kırsal nüfusun toplam nüfus ve tarım istihdamının toplam istihdam içindeki payları aynı dönemde daha yavaş bir gerileme eğilimi göstermiştir. TÜİK verilerine göre, 1927 yılında % 76 olan köy nüfusu, 2009 yılında % 24,5 gibi bir orandadır. Başka bir ifadeyle, 1927-2009 yılları arasında toplam nüfus 4,2 kat, şehir nüfusu 14 kat artarken, köy nüfusu da 2 kat artmıştır. Kuşkusuz bu durumda kırdan kente göçün payı çok büyüktür.
*2009 yılında tarımsal üretim 79 milyar liraya yükselmiştir. 2009 yılında köyde yaşayan nüfus 17 777 521 kişidir. 17 777 521 kişinin yarattığı değer 79 milyar olup bir kişinin payına düşen miktar yıllık 4 443 TL olmaktadır. Cumhuriyet bu süreçte 36 TL lik değeri ancak 4 443 TL ye çıkarabilmiştir.
Tarım sektörü, 1970 yıllara kadar ekonominin temel unsuru konumundaydı.
Tarım sektörü milli gelirin;
1923 yılında %43,2’si,
1930 yılında %38,8’i,
1940 yılında %44,8’i,
1950 yılında %40,9’u,
1960 yılında %37,5’i,
1970 yılında %30,7’si,
1980 yılında %24,2’si,
1990 yılında %16,2’si,
2000 yılında %13,1’i,
2005 yılında %11,4’ü,
2006 yılında %11,2’si,
2008 yılında ise %9,2’si
2009 yılında ise %8,3’ü,
2011 yılında ise %7.3’ü,
2017 yılında ise %6.1’i,
2018 yılında ise %6.0’a gerilemiştir.(devam edecek)