Sosyolog- siyaset bilimci Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay demokrasiyle ilgili bildiklerimizin farklı şeyler söylüyor. Dün akşam televizyonda izlerken çakılıp kaldım…
Ve bir kere daha gördüm ki, öğrenmenin sonu yokmuş…
Okuduğum demokrasi kitapları genellikle siyasi pencereden bakan kitaplardı. Oysa bir sosyolog penceresinden bakınca başka şeyler de görebiliyor insan…
Şunu sordum kendime?
Neyi talep edelim ki demokrasi içselleşebilsin…
İyi, eşit ve parasız bir eğitim talep edelim mesela…
Parasız, sürekli bir sağlık hizmeti talep edelim…
İnsan onuruna yaraşır bir iş ve ücret talep edelim…
Ölene kadar huzurlu yaşayabileceğimiz bir sosyal güvenlik talep edelim…
İnanç özgürlüğü talep edelim. (Yaşamın dinselleştirildiği bir sistem demokrasi olamaz çünkü.)
Sadece talep etmekte yetmez elbet. Talebi kabul ettirinceye dek mücadele etmek, sonuna kadar direnmekte gerekir…
Verirler mi?
Vermezler…Biz alacağız…
Ancak vurup kırarak değil…
Dostoyevski’nin romanlarında bahsettiği “Diyolojik Demokrasiyle”
Diyaloğu temel alan, birbirini dinleyen konuştuğuna cevap alabilen, konuşulanı cevaplayan karşılıklılık ilkesi, birbirini adam yerine koyma, kimsenin kimseye tepeden bakmadığı bir insan ilişkiler ağı…
Berabersek, birsek, aidiyet içindeysek…
Neden olmasın!
Buraya kadar talep edenler arasındaki ilişkiden bahsettim.
Tabi bir de talep edilen var:
Şimdi de sözü Çinli bir sosyal bilimciye bırakıyorum:
Şöyle diyor: “Kartel Partisi tipi demokrasisi.”
Ülkeyi holding partileri yönetir. Bunlar sonradan holding sahibi olmuş olabilirler. Partiler holdingin alt şirketidirler.
Oy paraya, oy kazanma kâra dönüşür.
Seçmen müşteri, siyasetçiler de şirket yöneticisi haline gelir…
Bu anlayış sonucudur ki; ülkeyi yöneten “Benim işim ülkeyi pazarlamaktır.”der…
En çirkini de bütün bunların inanç istismarıyla yapılmasıdır…
Behiç İstanbulluoğlu’nun tüm yazılarını okumak için tıklayın…
https://www.balikesir24saat.com/author/behic-istanbulluoglu