AKP milli görüş gömleğini çıkardığını söyleyerek 2002 de kullanılan oyların %34’ü, geçerli oyların %26’sıyla ülke yönetimini ele geçirmişti…
Daha beteri ise adaletsiz %10 seçim barajı sayesinde seçmenin üçte bir oyu ile meclisin üçte ikisini almıştı…
İktidar başlangıçta AB normlarına uymaya çalışan, vesayetçiliğe karşı liberal demokrasiden yana bir tutum içindeydi. Solcu eskileri ve Neo liberallerle bir süre birlikte yürüdüler. Onlara ihtiyaçları vardı…
2007 seçiminde geçerli oyların yarısına yakınını alınca kendilerine biat eden liberal “aydınlarla!” yavaş yavaş yollar ayrıldı…
2011’de ki zaferle artık gizli ajandaların açılması, demokrasi treninden inilmesi zamanının geldiği sinyalleri verilmeye başlandı…
FETÖ işbirliğiyle anayasayı değiştirip önce yargıyı ele geçirdiler. Ardından orduda, mülkiye de kadrolar oluştu. Öyle bir yapı çıktı ki ortaya FETÖ iktidara tek başına hâkim olmaya karar verdi ve başaramayacağı belli olan bir darbe girişiminde bulundu. Hedef laiklik ve Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetti. Sonuç malum!
Haziran 2015 de kaybettiği iktidarı Kasım’a kadar yaşanan katliamlar sonunda geri aldı ve ardından tek adam yönetimine geçildi…
Artık iktidar kaybediliyor…
Bu yüzden kendi istediklerini değil tarikat-cemaatlerin istediklerini yapıyor…
FETÖ’den sonra beslendikleri yeni damar da İslamcı bir yönetimden yana ve bunlar hedeflerini hiç değiştirmediler sadece bazen alttan alan, bazen yukardan seslenen bir tarzda devam etti…
İktidar geleceğini çeşitli bakanlıkları ele geçirdikleri söylenen tarikat-cemaat elemanları ile özel izin ve uçakla hastanede babasını ziyaret ettirdikleri Selahattin Demirtaş’a bağlamış görünüyor.
“Uzaya da götürsen bir şey değişmez.” Bu konuyu ayrıca yazacağım…