Sevgili Filiz Özaydın, Kazdağları eteklerinde kurulu olan Altınoluk Köyü’nde uzun yıllardır doğa ve sanatseverlere hizmet vermektedir. Kendisi minik eko yaşamları ve bunların keyif dolu hikâyelerini ortaya çıkartmıştır. Böylelikle “Ventorium” adını verdiği sanatı, kültür ve sanat dünyasına kazandırmıştır. Değerli sanatçımız, bugün de sahibi olduğu Mahzen Sanat Evi’nde doğa dostu tasarımlarına devam etmektedir. Sanatçının eko yaşam ürünlerinde kullandığı malzemelerin tamamı, doğal ve orijinaldir. Kullandığı malzemelerin doğada bulunduğu şeklini korumayı kendine görev edinen sanatçı, tasarımlarında mecbur kalmadıkça kesme ve yontma işlemlerini uygulamamaktadır.
Doğa sevgisi ile sanatını icra eden Filiz Hanım, geçtiğimiz aylarda arkadaşlarıyla birlikte Narlı Köyü çevresinde yürüyüşe çıkmış. Köyden dağa doğru uzun bir süre yürümüşler. Daha sonra, karşılarına merak uyandıran çuvallar çıkmış. Üst üste yığılı olan çuvalların yanına yaklaşmışlar. Gördükleri manzara karşısında oldukça üzülmüşler. Çünkü çuvalların içinde doğal yaşam alanlarından koparılan, ekosistemin ayrılmaz bir parçası olan yosunlar varmış. Doğanın, kişilerin çıkarları uğruna talan edildiğine tanık olan Filiz hanım, bu üzücü durumu kısaca şöyle özetliyor: “Ciğerlerimizi söküyorlar. Sözün bittiği yerdeyiz.”
Sevgili okurlarım, Filiz hanım ve arkadaşları yosunların kimler tarafından ne amaçla toplandığını öğrenememiş. Tahminlerine göre yosun dolu çuvallar uzun bir süredir doğada durmaktaymış. Çünkü oldukça sert bir yapıya sahip olan çuval, sanki bir kâğıt parçası gibi kolaylıkla yırtılmış. Ne yazık ki öylece bırakılan yosunlar gibi, kimi zaman bataklıktaki bitkiler de toplanıyor. Kimi zaman da güzelim orkideler. Doğa, sanki her şeyi insanoğluna vermek zorunda olan bir köleymiş gibi davranılıyor. Tanık olmak istemediğimiz bu olaylar karşısında lütfen tepkisiz kalmayalım. Sevgili Filiz hanım gibi, doğanın sesi olalım. Filiz hanıma, duyarlılığı ve bu konuyu sizlere aktarabilme fırsatını bana sunduğu için çok ama çok teşekkür ediyorum. Bilinçsiz bir şekilde yosunları toplayanların takdirini de vicdanlara ve doğa anaya bırakıyorum.
Yazımın geri kalan kısmında, siz sevgili okurlarıma yosunların önemini anlatmak istedim. Bu isteğim beni harekete geçirdi. “Ayak İzleri” adlı belgesel programını, uzun yıllardır büyük bir keyif ve beğeniyle izlediğim biyolog Rıfat Çığ’a “merhaba” dedim. Daha sonra da kendisinden, bu konu hakkındaki engin bilgilerini bizlerle paylaşmasını rica ettim. Sağ olsun, var olsun sevgili Rıfat bey de beni kırmadı. Bir uzman olarak ve çok daha doğrusu doğa dostu olarak bilgilerini bizlerden esirgemedi. Değerli bilim adamımıza, bizler için hazırlamış olduğu yazısı için çok ama çok teşekkür ediyorum. Ve artık lafı daha fazla uzatmadan sevgili Rıfat beyin, sizlerin ilgisine ve bilgisine sunduğu makalesini olduğu gibi aktarıyorum.
Karayosunları olarak bildiğimiz bitki grubu olan Bryophita, bitkisel yaşamının sudan karaya geçmesi sırasında ilk adımları atmış olan canlı gruplarıdır. Bunların arasında susuz yaşama en iyi adapte olmuş olan likenleri de saymak doğru olacaktır. Yeryüzünde karadaki yaşam şartlarının çok zor olduğu dönemlerde bu ilksel bitkiler kara yaşamına uyum sağlamış ve daha sonra karalarda bitkilerin çeşitlenmesi ile sonuçlanacak olan evrimsel adımları atmışlardır. Atmosferi oksijen salarak daha sonra diğer canlıların da kullanacağı oksijen miktarının artmasında etkili olmuşlardır.
Karayosunları görünüşü itibariyle kök dal yaprak gibi gelişmiş bitkisel organlara sahip değillerdir. Bunun yerine toprağa kökleri ile tutunmadıkları daha basit bir yaşamı sürdürürler. Klorofilli bitki grubu olan kara yosunları enerji çevriminde güneş ışığını kullanarak besin döngülerine tamamlarlar. Bu bitki grubu çok fazla miktarda su tutabildiğinden ( ağırlıklarının yaklaşık 9 katı oranında) bir yorgan gibi kapladığı alanlarda kendisi dışındaki canlı yaşamlarını da destekleyecek yeteneklere sahiptir. Toprağın memliliğini kaybetmesine engel olarak diğer bitkilerin ve mikroskobik yaşamın ihtiyacı olan nemin sürekli olmasına yardımcı olurlar. Bitkisel ve hayvansal organik maddelerin yapıtaşlarına kadar çözülmeleri de büyük oranda karayosunlarının sağladığı ortamlarda gerçekleşir.
Kara yosunlarının bulundukları alanlardan kazınarak alınması toprağın üzerini örten önemli bir katmanın ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bu, toprağın diğer katmanlarında devam eden yaşamı da zincirleme olarak etkileyebilecek potansiyele sahiptir. Ayrıca karayosunları çevredeki ağır metalleri ve kirleticileri yakalama ve bünyesinde tutma özelliğine sahip olmasıyla kirlilik çalışmalarında uzmanlar tarafından önemle değerlendirilir.
Son dönemlerde çoğu zaman peyzaj düzenlemeleri sırasında kullanılmak üzere veya başka amaçlarla kara yosunlarının doğal alanlardan koparılarak yapay ortamlara geçirildiğine şahit oluyoruz. Kara yosunlarının bulundukları alanlarda bu şekilde hızla azaltılması başta görünür bir etkiye sahip değilmiş gibi algılansa da uzun vadede bölgedeki bitki ve mantar popülasyonları başta olmak üzere canlı yaşamını olumsuz etkileyeceğini göz önüne almak gerekir.
İnsanlar tarih boyunca kara yosunlarından faydalandılar ve bundan sonra da faydalanmaya devam edeceklerdir. İlaç yapımında diğer şifalı bitkilerin kullanımı sırasında, ilksel yapıların desteklenmesi ve izolasyonu amacıyla, böcek ısırmalarında, basit temizlik işlemlerinde, yaşam alanlarındaki eşyaların ve döşeklerin doldurulmasında ve daha birçok alanda insanlar tarafından kullanıldılar. Buna engel olmak mümkün değil. Ancak kara yosunlarının doğadan alınması ve alındıklarında nerede kullanıldıkları konusu kontrolsüz olmamalıdır.