Sevgili okurlarım, merhaba.
Bir Cunda röportajı ile karşınızdayım.
Sevgili Abdullah Şengörenoğlu, Cunda sevdalısı bir dost. Kendisi bu sevdasını, tarihi adaya karşı sorumluluğu ile birleştirmiş. Ve Alibey (Cunda) Adası Kalkındırma ve Koruma Derneği‘nin yönetim kurulunda görev almış. Bugün de üstlenmiş olduğu görevini layığı ile sürdürüyor.
Kendisi ile geçtiğimiz yıllarda Ayvalık’ın tarihi simgelerinden biri olan Şeytanın Kahvesi’nde tanışmıştık. Bugün de 34 yıldır ada ve ada halkı için aralıksız hizmet veren derneğimiz başta olmak üzere, Cunda’nın tarihinden mübadele yıllarına, o zamandan günümüze uzanan pek çok konu hakkında konuştuk. Bana, bu fırsatı sunduğu için kendisine sizlerin huzurunda teşekkürlerimi sunuyorum. Alibey (Cunda) Adası Kalkındırma ve Koruma Derneği’ne çalışmalarında başarılar ve kolaylıklar diliyorum.
Söz konusu Ege adalarının assolisti Cunda diğer adıyla Alibey Adası olunca, insan adanın sahip olduğu bütün değerleriyle olduğu gibi kalmasını istiyor. Peki, bu mümkün mü? Gelecek ne gösterir? Belki de bu soruların yanıtı, günümüzde yaşanılanlarda gizlidir. Kim bilir…
Şimdi, söz sevgili Abdullah Bey’de.
Alibey (Cunda) Adası Kalkındırma ve Koruma Derneği’nin kuruluş öyküsünü, okurlarımıza anlatabilir misiniz? Derneğin kuruluş amacı nedir?
Alibey (Cunda) Adası Kalkındırma ve Koruma Derneği, 2017 yılında kaybettiğimiz İbrahim Öztürk‘ün öncülüğünde başlayan çalışmalar sonucunda 17 Mart 1989 tarihinde kurulmuştur.
Derneğin kuruluş amacı, tüzüğün 2. Maddesi’nde şöyle belirtilmiştir : “Cunda Adasını korumak, sosyal, ekonomik, kültürel anlamda şehircilik ve imar açısından en üst düzeye getirmek. ”
Kurulduğunuz günden bugüne dek hangi faaliyetlerde bulundunuz?
Derneğimiz, tüzüğü gereği ve dernekler kanunun belirlediği çerçeve içinde; adanın fiziki yapısına uygun olmayan yapılaşma ve korunması gereken tarihi dokuya uygun olmayan restorasyonlara müdahil olmaya çalışmıştır. Cunda halkının yaşam kalitesini arttıracak, geleneksel kültürünü yaşatacak ve geliştirecek ve sorunlarıyla ilgilenen bir hat izlemiştir. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
– Cunda’nın yüksek mahallelerinde halka sorulmadan kurulan baz istasyonları, halkın şikayetleri sonucunda organize edilen imza kampanyası sonucunda kaldırılmıştır.
– Cunda evleri koruma altındadır. Yapılacak değişiklikler, Anıtlar Kurulu’ndan çıkan izinle yapılmaktadır. Prosedür gereği tek bir çivi çakmak bile izne tabidir. Elektrik dağıtım şirketinin, sayaçları okunamadığı gerekçesi ile sayaçları evlerin dışına alınması karşısında derneğimizin açtığı dava lehimize sonuçlanmıştır.
– Cunda’nın yıllardır süren altyapı sorunu vardır. Gerek yağmur sonucunda yaşanan sorunlar, gerekse su sisteminin eskiliğinden dolayı yaşanan sorunlar karşısında defalarca Ayvalık Belediyesi’ne dilekçeler verilerek çözüm aranmıştır.
– Cunda’nın yüksek alanlarındaki çamlık arazide kurulmak istenen RES’lere (Rüzgâr Enerjisi Santrali) karşı imza kampanyası açılarak kesilecek ağaçların kurtarılması ve turizm alanından uzaklaştırılması sağlanmıştır.
– Yazın artan nüfusun getirdiği temizlikten ulaşıma kadar birçok soruna çözüm bulunması noktasında derneğimiz belediye ile irtibat halindedir.
– Cunda Adası’nın Burhaniye Burnu’ndan geçişi olan bölgede, MTA tarafından yapılan çalışmalar sonucunda krom-nikel ve bakır rezervi olduğu ve Maden Adası’nda da hidrojen sülfür üretmek için ruhsat alındığı bilgisi üzerine Balıkesir Valiliği’ne dilekçe verilerek, 4982 sayılı Bilgi Edindirme Hakkı Kanunu gereğince bilgi istenmiştir.
– Tabiat Varlıkları Genel Müdürlüğü’nce 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu gereğince, Balıkesir Valiliği tarafından verilmiş ruhsatların olduğu bilgisi üzerine; Cunda’da jeotermal sondaj kuyuları açıldığında Valilik makamına dilekçe verilerek, 4982 sayılı Bilgi Edindirme Hakkı Kanunu gereğince bilgi istenmiştir.
Bu faaliyetlerin dışında Cunda halkı ve Cunda’ya dışarıdan gelen misafirler için çeşitli etkinlikler düzenlenmiştir. Bunlara örnek vermek gerekirse;
– Cunda’da yaşayanlar için, pazar meydanında ‘’Halk Geceleri’’ düzenlenerek müzik ve eğlence içeren yemekli toplantılar yapılmıştır.
– Son birkaç yıl öncesine kadar, yılbaşı gecelerinde pazar meydanında esnafın da çeşitli tezgâhlar kurarak hizmet verdiği kutlamalar yapılmıştır.
– 2013 yılında, Mübadele Etkinlikleri yapılarak Midilli, Atina ve Selanik’ten gelen misafirler ağırlanmıştır. Gelen misafirler arasında müzik grupları, Selanik Müzik Akademisi’nden öğretim üyeleri ve akademisyenler vardır. Etkinlikte “Mübadele Üzerine” bir panel ve konser organize edilmiştir.
– 2016 yılında, 2. kez Mübadele Etkinlikleri organize edilmiş Samos Adası’ndan kadın dernekleri ve Atina’dan akademisyenler davet edilerek, Türkiye’den de İlber Ortaylı‘nın da katıldığı “Mübadele Üzerine” panel organize edilmiştir.
– Cunda’da “yap işlet devret” mantığı ile yapılmak istenen günlük mesire alanına karşı, imza kampanyası açılarak halkın kullanacağı alanların korunması sağlanmıştır.
Örnekler uzatılabilir. Benzer şekilde, Cunda’nın geçmişten getirdiği ve geleceğe devredeceği kültürünü, yaşam biçimini yaşatabilmek, gelecek nesillere aktarabilmek için çeşitli zorluklar ve engeller olsa da çaba sarf edilmektedir.
Dernek olarak ada halkı ve diğer kurum ve kuruluşlarla olan ilişkileriniz nasıl?
Her kurum ya da organizasyonun beğeneni de eleştireni de vardır. Derneğimizin ada halkı ile ilişkileri genelde yapıcı bir düzeyde sürmektedir. Özellikle ileri yaşlardaki ada halkı, sorunlarını çoğunlukla derneğe getirirler. Derneğimizin Facebook sayfası, 67.543 takipçisi ile dernekler ve sivil toplum örgütleri içerisinde en yüksek takipçisi olan birkaç kurumdan birisidir.
Kurum ve kuruluşlarla olan ilişkilerimizde; yukarıda sıraladığımız etkinlikler çerçevesinde, Cunda halkının ve Cunda’nın iyiliği için olan her şeyde gereken desteği almaya çalışıyoruz. Valilik, Kaymakamlık, Belediye, zaman zaman ilçe müdürlükleri sorunların çözümünde başvurduğumuz makamlardır.
Alibey Adası’nın tarihini kısaca anlatabilir misiniz? Sizin gözünüzden ada bugün nasıl görünüyor? Sorun olarak ele alınması konular var mı?
Ayvalık’ın eskiçağ tarihi ve burada bulunan antik yerleşimlerin adı ve konumu hakkında çeşitli tartışmalar ve belirsizlikler söz konusudur. Antik kaynaklarda, Ayvalık ve civarında olduğu düşünülen ancak yerleri kesin olarak lokalize edilemeyen; Herakleia, Elateia, Koryphantis, Kydonia, Khalkis, Pordosilene/ Por(d)oselene ve Nasos gibi pek çok yerleşim ve kent devletinin adı geçmektedir.
Antik Çağ’da, bir yerleşimin kent statüsünde olabilmesi için sahip olması gereken fiziki ve siyasi belli kriterler vardı. Üzerinde ‘’ethnikon’’ adı verilen, kent halkının adının yazdığı sikkelerin basımı bir yerleşimin bağımsız, özgür ve ekonomik olarak kendine yeterli bir kent olduğunun en önemli göstergelerinden biriydi.
Cunda’nın konumu, antik kaynaklardan anlaşıldığına göre Pordosilene/Por(d)oselene, Küçük Asya ve Lesbos arasında yer alan ve Hekatonnesoi adı verilen adalar topluluğundaki bir ada üzerinde bulunan antik kenttir. Antik Çağ’daki Hekatonnesoi, bugün Ayvalık kıyısında en büyüğü Alibey/Cunda Adası olan irili ufaklı 23 adanın bulunduğu ve Piri Reis tarafından Yund Adaları olarak adlandırılan adalara lokalize edilmektedir. Bugün bu adalardan sadece Alibey/Cunda Adası üzerinde yerleşim vardır. (Eskiçağ’da Ayvalık: Pordosilene / Por(d)oselene – Nasos.) (Doç. Dr. Aliye EROL)
Antikçağ konusunda, Ayvalık çevresi ve adalar üzerine çok kapsamlı araştırmalar olsa da kent devletlerinin kesin konumlarını tespit etmek araştırmacıları oldukça zorlamaktadır. Ama bilinen Cunda Adası’ndaki yerleşim M.Ö 1500’e kadar dayanmaktadır. Piri Reis “Kitab-ı Bahriye”de (1513) ; adalar topluluğundan, Yunt adaları diye söz ediyor.
Süreç içerisinde Rum Ortodoksların önemli bir bölgesi haline gelen Ayvalık ve Cunda’da; 1923 yılında yapılan Mübadele Anlaşması gereği Cunda’da yaşayan Ortodoksların Girit ve Midilli’ye gönderilmeleri, ağırlıklı olarak Girit’ten gelen Müslümanların da Cunda’ya iskân edilmesiyle yeni yaşam biçimi oluşmuştur.
Cunda kırk yıl öncesine nazaran çok büyük bir değişim geçirmiştir. Ve bu değişim devam etmektedir. Yakın kültürel yapıdaki insanlar ve dayanışma kültürü yok denecek kadar azalmıştır. Tüm dünyada ve ülkemizdeki sosyal, siyasal ve ekonomik koşulların gelişimine bağlı olarak Cunda da bu sürece ayak uydurmuştur.
Cunda, bugün her ne kadar bir marka olmuşsa da giderek otantik yapısının yıpranmaya başladığı söylenebilir. Bu sadece fiziki yapının yıpranması değil, aynı zamanda kültürel zayıflamanın da giderek arttığı bir süreç yaşanmaktadır. İkinci ve üçüncü hatta dördüncü kuşak, her öncesi kuşaktan daha ileri bir dünya tasarımı yaparken, diğer taraftan da Cunda’nın aldığı göçün getirdiği kozmopolit bir yapı oluşmaktadır.
Cunda Adası, koruma altında olduğu halde hızlı bir yapılaşmayla karşı karşıyadır. Altyapı, gerek yağmurda gerekse sezon esnasında kalabalık yoğunlaştığında yetersiz kalmaktadır. Yerleşim yerinde pansiyon ve butik otellerin sayısının artması park sorunu yaratmaktadır ki; Cunda’ya gelenlerin büyük bir bölümü tarihi yapılar için gelmektedir. Sokaklara park edilen araçlar, Cunda’nın estetiğine zarar vermektedir.
Eskiden bu yana kullanılan kuyular ve çeşmeler, ya kurumuştur ya da yok alma tehdidi altındadır. 25-30 yıl önce Cunda’da kuyu açma yasağı varken, şimdi ise bu durum takip edilememektedir. Balıkçılık eskisi kadar verimli değildir. Zeytinde gençleştirme yapılmadığından dolayı verim düşüktür.
Sorunlar, bir derneğin çözüm getireceği düzeyin çok ötesine geçmektedir. Şimdiye kadar dernekler, STK’lar zaman zaman da belediyenin desteğiyle çözüm bulma arayışlarına gidilmiştir.
Ada halkı, bir gününü nasıl geçirir? Adanın dünden bugüne uzanan yaşantısı hakkında neler söylersiniz?
Cunda’nın temel geçim kaynakları; zeytincilik, balıkçılık, hayvancılık, mevsimine göre yapılan küçük çaplı çiftçilik, restoran işletmeciliği ve gezi tekneciliği diyebiliriz. Azalmakla birlikte halen balıkçılıkla geçinenler, gündüz parakete dediğimiz balık oltalarını yemlerler. Ve gece balığa çıkarlar. Zeytin mevsiminde aileler, tayfalarla zeytin toplama işine giderler. Restoranlar, yaz-kış açıktır. Gezi tekneleri, mayıs ile eylül ayları arasında faaliyet gösterirler.
Günümüzde; Girit kültürünü yoğun yaşayan insanların azalmasıyla eski gelenek ve göreneklerin daha az revaçta olduğu bir yaşam tarzı geçerlidir. Birbirini tanıyan, daha az ile yetinebilen insanlar; her yerde olduğu gibi yüz yüze iletişimin yoğun olduğu bir tarzdan yabancılaşmayı yaşayan topluluğa dönüşmüştür.
Alibey Adası’nın doğal ve kültürel varlıkları nelerdir? Sizce, adanın sahip oldu bu zenginliğe gerektiği kadar sahip çıkılıyor mu?
Ayvalık Adaları; Pleistosen’deki tektonik hareketler sonucu çöken, Ege çanağındaki tepelerin su üzerinde kalmasıyla oluşmuş jeomorfolojik birimlerdir. Adaların dağılışında eski dağların uzantısı büyük rol oynamıştır. Bu oluşum biçimi, denizaltı topografyasına yansımış ve denizaltında ender doğal peyzaj güzelliklerini belirlemiştir.
Cunda, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı içindeki en büyük adadır. Ayrıca tek yerleşim olan adadır. Adanın doğal, kültürel Peyzaj değerleri ve turizm potansiyeli, doğal kültürel ve arkeolojik değerlerinden gelmektedir. Tarihi kiliseler, manastırlar, geleneksel mimarinin oluşturduğu eski kent dokuları ve geleneksel yaşam biçimini oluşturan taş evler başlıca kültürel değerlerini oluşturmaktadır.
Diğer adalar ve adaların çevrelediği körfez ile birlikte oluşturduğu görsel bütünlük, doğal bitki örtüsü ve manastır kalıntıları Cunda’nın peyzaj kaynaklı değerlerini oluşturmaktadır. Ayrıca endemik bitki açısından da zengin bir floryaya sahiptir.
Bütün bunları sıraladığımızda sadece Cunda’da değil, Ayvalık’ta da “Rakı, Balık, Ayvalık” söyleminin dışına çıkmak gerekiyor. 1862-1922’ye tarihlenen eski kentteki neoklasik binalar; eski kültürün taşıyıcıları olmaktan öte konaklama alanlarına dönüşürken, mimarilerinin aslına uymayan restorasyonları ile yanlış mesaj veren yapılara dönüşüyorlar. Bu da gereken önemin verilmediği anlamına geliyor.
Mübadelenin 100. yılındayız. Adayı mübadele öncesi ve sonrası olarak ele almak gerekirse, hangi konulara değinmek istersiniz? Dernek olarak, mübadele ile ilgili neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Mübadele esnasında; Girit ve Midilli’den gelenler ve buradan oraya gidenler büyük acılar çekmişlerdir. Mübadillerin çocukları ve torunları, aynı derecede acı çekmeseler de büyüklerinden toprağından, yurdundan ayrılmanın acısını onların anlatımlarından bilirler.
Biz dernek olarak, 2013 ve 2016 yıllarında iki kez görkemli bir şekilde Mübadele Günleri yaptık. 100. yılda; Ayvalık Kent Konseyi, Girit Mübadilleri Derneği ve Ayvalık Belediyesi bir yıla yayılacak olan Mübadele Günleri projesini geliştirdi. Biz de yıl içerisinde yapabileceğimiz etkinlikleri dernek yönetim kurulu olarak görüşüyoruz.
Adada muhakkak mübadele hikâyeleri çoktur. Tanık olduğunuz ya da derneğe iletilmiş olan bir anıyı okurlarımız ile paylaşır mısınız?
Cunda’nın eski insanları, yaşadıkları mübadele travmasına karşı geliştirdikleri mizah anlayışı ile bazen gülümseten bazen de kahkaha attıran espriler üretmişlerdir. Nasreddin Hoca zekâsıyla kuşaktan kuşağa taşınan espriler vardır. Bunlardan bir tanesi, uzun yıllar önce vefat eden Sefer Hasan Amca’nın dikkatle dinlenildikten sonra da dinleyicilerin kahkahalara boğulduğu bir anıdır.
Rahmetli Sefer Hasan Amca, her akşam Taş Kahve’ye satmak için bal getirmeye başlamış Kahvede gençlerin “Hasan Amca bal, arı işlerine mi girdin?” diye sorduklarında; Sefer Hasan Amca tüm ciddiyetiyle;
‘’Sormayın more çocuklar, aylar önceydi. Evde oturuyordum. Bir baktım pencereden içeri bir arı girdi. Evin içinde uçuyordu. Ofu bir baktım. Bir ayağı kırık. Hemen tuttum onu. Ayağına atelleme yaptım. İlaç sürüp bir kutuya koydum onu. Yemek , su verdim ona. Bir gün, baktım ayağı iyileşmiş. Elime aldım onu. Ve o arıcık, sanki güzel güzel baktı gibi geldi bana. Sonra elimden uçup kayboldu. İki gün sonra bahçedeyim. Ofu bir baktım. Hakkı Bey Adası tarafından yüzlerce arı geldi. En önde bizim arıcık. Belli arkadaşlarını da getirmiş. Bahçede içi boş bir ağaç kütük vardı. Kütüğü yan yatırıp duvar üstüne koyduğumda hepsi içine girdi. Dışarı çıkıp mahallede çiçekleri gezip tekrar kütüğe giriyorlardı. Bir gün baktım. Başka bir sürü daha geldi. Yine Hakkı Bey Adası tarafından. Onlara da bir kütük yaptım. Ofu bir baktım. Başka arı sürüleri de geliyor. Şimdi bahçede on tane kütük oldu. Bal yapmaya da başladılar. Hem çok bal yapıyorlar dedi. Ve ekledi; işte arıcılık ve bal işlerine böyle girdim more çocuklar. ‘’
Dernek olarak geleceğe yönelik projeleriniz nedir?
Girit Mutfağı üzerine bir kurs düşünüyoruz. Mübadele müzesi yapmak niyetindeyiz. Bunun için, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve Ayvalık Kaymakamlığı’nın mülkiyetinde olan ve şu anda kullanılmayan bazı binaları istedik. Şu ana kadar olumlu bir cevap alamadık.
Son olarak, okurlarımıza iletmek istediğiniz bir konu var mı?
Biz gücümüz oranında; geçmiş kültürün kaybolmaması ve Cunda’yı bir müze gibi doğasıyla yapılarıyla gelecek kuşaklara emanet etmek için çaba sarf ediyoruz.
İlgilenenler İçin Alibey (Cunda) Adası Kalkındırma ve Koruma Derneği Facebook Sayfası:
https://www.facebook.com/CUNDA