Bir kültür ve sanat platformu düşünün, kurulduğu günden bugüne kadar nice etkinliklere imza atsın. Başta edebiyata gönül verenler olmak üzere bütün sanatseverleri çatısı altında toplasın. Kuruluş yeri olan İstanbul’un Üsküdar ilçesinde ve diğer pek çok yerde, şiir adına düzenlenen etkinliklerde birleştirici ve toparlayıcı bir rol oynasın. Ülkenin her köşesine edebiyatın ve sanatın iyileştirici gücünü ulaştırsın. İşte bütün bunları bin bir emek ve dayanışma ile gerçekleştiren, Cumba Kültür Sanat Platformu’dur.
Gelecekte daha başka hangi başarılı çalışmaları hayata geçirecek diye büyük bir ilgi ile takip edilen Cumba Kültür Sanat Platformu’nun kurucularından, sevgili Deniz Ayfer Tüzün ile Cumba’yı, şiiri ve edebiyatı konuştuk. Kendisi sağ olsun, onca yoğunluğunun arasında beni kırmadı. Böylelikle, siz sevgili okurlarımızı şiir tadında, samimi bir sohbet ile buluşturabilmekteyiz. Bu güzel bir fırsatı , bizlere sunduğu için Cumba’nın kaptanına çok ama çok teşekkür ediyorum. Ve şimdi, sizleri keyifle okumanız umuduyla Cumba ile baş başa bırakıyorum.
Cumba Kültür Sanat Platformu, ne zaman kuruldu? Platform kimlerden oluşmaktadır? Platforma katılmak isteyenler ne gibi kriterlere sahip olması gerekiyor?
Merhaba sevgili Çiğdem,
Cumba Kültür Sanat Platformu 12 Ekim 2015’de ilk olarak sosyal medya üzerinde kuruldu. Çok kısa bir süre, bir yıl kadar geçtikten sonra İstanbul Üsküdar’da, kendi ilçemizde fiziki yapılanmamız başladı ve Cumba Atölye Merkezi’ni açtık. Tabi hem sosyal medyadan yollarımızın kesiştiği kıymetli insanlar, hem de merkezimize yolu düşen dostlarla bizim için uzun ama keyifli olacağından hiç şüphe duymadığımız yolculuğumuz başladı.
Aslında platformumuz bünyesinde yer alacak arkadaşlar için öyle keskin ve katı kurallarımız ya da kriterlerimiz yok. Ama sanatın hiç değilse bir dalıyla fiilen uğraşmak veya en azından sanata ve insana yakın olunması aradığımız belki de tek özellik.
Yönetim kadromuzu da elbette buna göre belirliyoruz. Bazı arkadaşları yönetim kadromuzda rotasyonla değiştirirken, yerlerine yine sanatla -ki edebiyat ağırlıklı oluyor burada- ilgileniyor olan arkadaşlarımızı dinlenmeye aldığımız üyelerimizin yerine getiriyoruz.
Platformun kuruluş amacı nedir? Bugünkü durumuna baktığınızda amacına ulaştığını söyleyebilir miyiz?
Doğrusunu istersen, ilk başta bir platform kuralım demedik. 2014 yılında ilk kez Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen Soma’ya Vefa Gecesi’nde şiir okumuştum. Sonra yine 2014’de ve 2015’de Moda Sanat Festivalleri ’ne de katılınca, kıymetli bazı dostlar şiir etkinliklerinde büyük bir toparlayıcı ve birleştirici bir eksik olduğunu ve bu eksiği kapatmamızı beklediklerini söylediler. Biz de böylece Cumba’yı kurmaya karar verdik. Yani ilk yola çıkış amacımız şiir etkinlikleri düzenlemekti. Ve evet, bugün geldiğimiz noktaya bakınca geçen yedi yıllık süreçte yapılanlar ve yapmak istediklerimiz, amacımıza ulaştığımızı ama yine de daha çok yol yürümemiz gerektiğini söylüyor bize.
Cumba Kültür Sanat Platformu, sanatın hangi dallarına yönelik faaliyet göstermektedir? Özellikle yöneldiği bir alan var mı?
Dediğim gibi, ilk çerçevemiz şiirdi. Dolayısıyla ana çizgimiz edebiyat oldu hep. Her zamanda edebiyatın içinde ve onunla birbirimize sarılarak yürüyeceğiz. Ancak 2017 yılı itibariyle, tiyatro ve resim atölyelerimizin devreye girmesiyle, bu alanlarda da faaliyetler, organizasyonlar ve çalışmalar yapmaya, projeler üretmeye ve uygulamaya başladık. 2020 yılından bu yana edebiyat ile ilgili tüm çalışmalarımız ve tiyatro, lokomotif görevinde diyebilirim.
Cumba Sanat Atölyesi’nin varlığı, platformun sanatın her alanına kucak açtığını mı anlatmaktadır? Atölyenin kuruluş hikâyesini okurlarımıza anlatır mısınız?
Yani evet, aslında tam da bunu diyebiliriz. Platform olarak sanatın her dalına kucak açmayı aslında kendimize ilke edindik. İlk yola çıktığımızda “Sanat varsa, Hayat vardır” sloganını yaptıklarımızla şekillendirmeye kararlıydık. Bu kararlılıkla, sanatın ve insanın olduğu her noktada olmaya ve bu iki çok önemli olguyu, değeri ve kavramı birbirine bağlamaya çalıştık.
2015’de platformu kurduktan sonra ilk atölye merkezimizi 115 yıllık bir kilise vakfına ait binanın, mahzen gibi bir alanında açtık. Tam bir harabeydi orası. Ama bütün şartlarımızı zorladık ve atölyemizi, merkez noktamızı şekillendirdik orada. Zor bir süreçti. 16 – 17 metrekarelik bir alandı ama biz orada, mahalledeki komşularımız için tiyatro oyunları dahi organize etmiştik. Tabi bu fiziki yapılanmayla birlikte ilk olarak 2016 Eylül’ünde Yazarlık Atölyemiz, 2017 Aralık ayında Tiyatro Atölyemiz ve 2018 Ocak ayında da Resim Atölyemiz başlamış oldu.
Burada şunu da hemen belirtmek isterim sevgili Çiğdem, Cumba Kültür Sanat Platformu’nun bu fiziki yapılanmasını, kendi ilçemizde Üsküdar’da ve kendi mahallemiz olan İcadiye’de oluşturduk. O mahallenin çocuğuydum sonuçta ve başka bir yer düşünemezdim. Halen de merkezimiz aynı mahallede.
Hem Cumba Sanat Platformu hem de Cumba Sanat Atölyesi olarak bugüne dek gerçekleştirdiğiniz etkinlikler hakkında bizleri bilgilendirir misiniz? Önümüzdeki zamanlarda tarihi kesinleşen bir projeniz var mı?
Platform olarak açıkçası çok fazla etkinlik, organizasyon yaptık. Örneğin 190 civarı şiir etkinliği ve imza günü, kıymetli edebiyat insanlarıyla -ki İnci Aral gibi, Jale Sancak gibi- sayısız söyleşiler, birçok sosyal sorumluluk projeleri, Cumba/Hane Tiyatro Topluluğu olarak onlarca tiyatro oyunu, yayıncılık, edebiyat yarışmaları, sanat şenlikleri… Bunlar şimdi hemen aklıma gelenler.
Salgın sürecinde tüm faaliyetlerimize ara verdik ve 2020 yılını sadece iki tiyatro oyunu ile kapattık. Ama onun dışında hiç hız kesmeden projeler üretmeye ve bunları hayata geçirmeye devam ettik. Bundan sonra da elbette projelendirdiğimiz ve uygulayacağımız çalışmalarımız olacak.
Önümüzde belirlenmiş olarak, 31 Mart 2022 tarihinde yeni tiyatro oyunumuz var, İstanbul’da oynayacağız. Eylül ayında Üsküdar’da dördüncü sanat şenliğimizi düzenleyeceğiz. Cumba Fanzin var mesela, 2018’den bu yana çıkan süreli bir yayındır, o devam edecek 2022’de de. Bunun dışında henüz proje aşamasında olan, ama çok yakın zamanda projesi tamamlanacak dosyalarımız da var.
Öykü-şiir yarışmaları düzenliyor musunuz? Gençleri edebiyata yönlendirmek için neler yapmaktasınız?
Evet. 2017’den bu yana şiir ve öykü dallarında yarışma düzenliyoruz. Bu yıl da altıncısı yapılacak. Buradaki öncelikli amacımız insanların edebiyata katkı sunmasına zemin hazırlamak ve bu zemini hazırlayanları, topluma ulaştırmak, tanıtmak.
Gençler ve kadınlar elbette ki öncelikli hedefimiz. Ama bir topyekûn bakış açımız da var. Düşünün ki, bu yarışmalar sayesinde Van’dan Rize’ye, Antalya’dan Konya’ya, Edirne’den Isparta’ya kadar sayısız kalemle tanıştık ve onlara bir şekilde yol gösterdik, cesaret verdik. Bundan daha kıymetli bir şey olamaz herhalde. Bu arada, sanıyorum Türkiye’deki bizim gibi sanat oluşumları içerisinde yönetim kurulu üyeliğine gençlik sorumlusu olarak, lise öğrencisi alan tek yetişkin grup da biziz sanırım.
Deniz Ayfer Tüzün Cumba’nın kaptanı nam-ı diğer olarak sizi tanıyabilir miyiz? Kaptan olmanın sorumluluğu nedir? Artısıyla eksisiyle kaptanlık maceranızı bizlere anlatırsanız çok seviniriz.
Az önce de dediğim gibi Üsküdarlıyım. Çok eski Üsküdarlı bir ailenin çocuğu olarak 1969’da doğdum. İşletme fakültesini dördüncü sınıfta bıraktıktan sonra, profesyonel iş hayatına başladım. Yaklaşık 22 yıl çalıştıktan sonra, Cumba’nın kurulmasıyla birlikte istifa ettim. Bu süreç itibariyle her anım Cumba oldu desem, abartmış olmam aslında.
Platformun neredeyse bütün etkinliklerinde hem organizasyonu hem koordinasyonu hem de bir yandan aktif olarak sunumunu vesaire sağlayınca, eksik olmasın sevgili arkadaşlarım, bana “Kaptan” demeye başladılar. Ve bu öyle kaldı.
Şunu açıklıkla ve kesin olarak söyleyebilirim ki, size inanan, sizinle yol alan, yaptığınız her işin bir öncekinden iyi olmasını haklı olarak bekleyen herkese karşı sorumlu oluyorsunuz. Bu sorumluluk benim için hiçbir zaman yük olmadı. Aksine hiç yorulmadan, bana yüklenmiş bu misyonu Cumba Kültür Sanat Platformu’nun misyonu olarak, biz vizyon değeri olması için güçle, inançla, sabırla ve üretkenlikle çalıştım hep. Ki, özellikle yönetim kadromuzdaki arkadaşlarımızda aynı emek değeri ile çalıştılar. Sanıyorum bu sayede, hiç yorulmuyor insan. Sonuç itibariyle, deniz durgunken değil sadece, azgın ve yorucuyken kaptan olmayı da seviyorum.
Bugüne kadar kaç şiir kitabınız yayınlandı? Şiir yolculuğunuza bir ödül de sığdırdınız. Sizi canı gönülden kutluyorum. Şiirle olan tanışıklığınız ilk ne zaman başladı? Devam eden şiir yolcuğunuza okurlarımızı da konuk edersiniz değil mi?
Teşekkür ederim. Evet, 2019 Muammer Hacıoğlu Şiir Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü’ne değer görülmüştüm ‘Devrim, Kalem, Park’ adlı dosyamla. 2020’de kitaplaştırdık bu dosyayı ve okuyucuyla buluşturduk. Aslında bu dosya, öykü ve şiir olarak iki ayrı dalda hazırladığım bir dosyaydı. Öykü tarafını da “Biz Kaç Kadınız” adlı tiyatro oyununa uyarlamıştım 2018’de. Kitabın üç bölümünden biri olan “Park”, o oyundaki kadınların şiirlerinden oluşuyor.
Bunun dışında 2016’da ilk şiir kitabım Tanrı ile Kaptan ile 2018 yılında ‘Ve’ adlı şiir kitaplarımda yayımlandı. Ama tabi sadece kitaplarla da sınırlı kalmadı şiir yolculuğum. Bazı dergilerde de okuyucu şiirlerime ulaşma fırsatı yakalıyor zaman zaman. Şiir yazmaya, okul çağında ya da ne bileyim öyle bir gün oturuyordum, ilham geldiyle başlamadım.
2007’de ilk şiirimi yazdım ben. O zamana dek ülkemiz ve dünya şairlerinin kitaplarını okudum. Şuna inanıyorum ki, özellikle edebiyat alanında bir şeyler yapıyorsanız, yapacaksanız mutlaka okumalısınız. Bunu atölyede öğrencilerime de söylüyorum, dostlarla sohbet ederken de. Okumak, yazmanın olmazsa olmazı bana göre.
Hem benim hem de Cumba’nın şiir yolculuğu kesinlikle son nefesimize kadar sürecek. Yaklaşık iki yıldır, İstanbul’un kaosundan kaçıp geldiğim Burhaniye’de yaşıyorum. Burada ya da İstanbul’da veya herhangi bir yerde, dilimize, aklımıza, yüreğimize şiiri takmışsak, orada okurlarınızı da görmekten elbette sonsuz mutlu oluruz. Buradan peşinen davet etmiş olalım hepsini.
Edebiyat, sanat ve sanatçılar dünyada olup bitenlerden ne yönde etkilenmektedir? Yoksa sanatçıların ve yazarların mı bir etkisi vardır? Ve bu etkileşimler bizlere nasıl yansıtmaktadır? Sanatın gücü adına neler söylemek istersiniz?
Maalesef bunu net olarak söylemek bana göre biraz zor. Çünkü özellikle sosyal medya maalesef adeta bir maske oldu tüm kullanıcıları için. Sanatçılar özellikle edebiyatla uğraşanların bir kısmı için de öyle. Burada bir genelleme yapmıyorum ama, bir kısım edebiyat insanı dünyada olup bitenlerden olumlu ya da olumsuz etkilenmemesine, her şeye nötr olmasına hatta apolitik olmasına rağmen, beğeni uğruna bir şeyler yapmaya çalışıyor. Onların bu açıdan, komik duruma düştüğüne inanıyorum.
Öte yandan genel olarak bir sanatçının dünyada olup bitenlerden etkilenmemesi olası değil. Röportajı yaptığımız günlerde dünyada savaş konuşuluyor örneğin. Özellikle bir edebiyat insanının buna duyarsız kalması mümkün olmamalı. Ülkemizdeki her olumsuzluk, hayatın içinde olmayı edebiyata verdiği emeğiyle birleştirebilen herkes için bir duyarlılık, bir başkaldırı, bir isyan, bir çözüm-öneri noktası kesinlikle.
Az önce sözünü ettiğim, klavye edebiyatçılarından bahsetmiyorum elbette. Sosyal medya biliyorsunuz, müthiş bir dünya. Orada herkes ve her şey var. Ve siz bir sanatçı, bir sanat emekçisi olarak orada sorumlusunuz aslında. Rol modelsiniz. Örneksiniz. Bu yüzden gerek dünya gerekse ülkemizde olan biten her ne ise, o olanın karşılığını duruşumuzla vermeli ve bunda istikrarlı, samimi, dirençli olmalıyız. Çünkü tıpkı gerçek yaşamın içinde olduğu gibi, sosyal medyada da yarattığınız yansıma sizin duruşunuzla doğru orantılı olacaktır.
Sanat, gücü yadsınamayacak, her türlü kavramın çok çok üstünde, insanla buluşabilen, insanları buluşturabilen ya da tam aksi bir koparma, kopma sağlayan bir değer, güç mekanizması. Kısacası özelde edebiyat genelde sanat, bana göre bir denge unsuru. O dengeyi çevremiz, toplum, dünya ve bütün bir yaşam çemberi için doğru kurmak bizim mutlak görevimiz olmalı.
Son olarak sevgili okurlarımıza iletmek istediğiniz başka bir konu var mı?
Öncelikle sana bu keyifli röportaj için teşekkür ederim sevgili Çiğdem. Tüm okurlara, herkese önce sağlık diliyorum. Yaşanan bu zor zamanların, mutlaka güneşli, aydınlık günlerle birlikte geride kalacağına inancım tam. İnancımızı, umudumuzu yitirmeden birbirimizle olmayı sürdürelim diyor ve herkese en içten sevgi ve selamlarımı gönderiyorum sizin aracılığınızla. Unutmayalım ki; SANAT VARSA, HAYAT VARDIR!