Kovabilsek…
Kovamadık ama.
Türkiye’nin avantajı sağlık sisteminin ve altyapının güçlü olmasıydı, ondan dolayıdır ki şu ana kadar diğer ülkelere göre daha iyi bir konumda seyrediyorduk.
Ancak şu an hangi tıp insanına sorsanız dedikleri şey aynı:
“Sağlık sistemi güçlü ama nereye kadar; bir noktadan sonra çökebiliriz”
Böyle olursa da ilkbaharda gösterdiğimiz başarıyı mumla arar noktaya geliriz ki önümüzdeki sonbahar sağlık sisteminin de son baharı olabilir gerçekten!
Covid, kaldığı yerden coştu gidiyor!
Mart ayından bu yana bu konuyla ilgili kaç yazı yazdık bilmiyoruz ama hemen hepsinde günlük vaka sayısı 100’ün altına inmediği sürece “bitti veya her yönüyle başardık dememiz mümkün değil” dedik.
Günlük yeni vaka sayıları 1200’lü rakamlara ulaştı, bayram artışını daha görmedik.
Bir ara sevinir gibi olduk iniş ivmesindeyiz diye.
Sevincimiz kursağımızda kaldı.
Gerek yaz, gerek bayram, gerek aşırısıyla hızlı normalleşmenin faturası karşımıza çıkmaya başladı.
Hangi tıp bilim insanına sorarsınız sorun, aşırı hızlı normalleştik diyor.
Zaten görünen köy kılavuz ister mi?
Yaz geldi, insanımıza bir şeyler oldu, Nisan ve Mayıs aylarındaki tüm hassasiyetler bitti.
Turizmi açtık ama muhtemel o ki bir süre daha okulları açmamız mümkün olmayacak.
Vaka sayısı 50’lere 100’lere inmediği sürece özellikle ilköğretim çağındaki çocuklar için okulların açılması çok büyük risk olmaya devam edecektir.
Nitekim risktir de.
Varsayalım okulda bir öğrencide Covid çıktı, okulu karantinaya mı alacaksınız?
Ya da bir öğretmende?..
Silah altındaki askeri karantinada tutabiliyorsunuz da çocuklar için bunu yapamayacağınıza göre ötesi?
Kanımızca ne özel okullar açısından telafi eğitimi, ne de okulların 31 Ağustos’ta öğrenime geçmesi mümkün olabilecek.
Sonuç itibariyle turizmi açarken, turizm uğruna eğitimi kapatır hale gelmemiz yüksek olasılık.
Bu noktada da en azından Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’ın önerdiği gibi belki kademeli bir açılış düşünülebilir, üniversite ve liseleri açar, durumu izler, kontrol altına alındığını veya bulaş riskinin okullarda pek de olumsuz bir görüntü yaratmadığını görürsünüz, tüm bilim insanları bu konuda hem fikir olur, bilahare diğer okul basamaklarını öğretime açmayı düşünebilirsiniz. Ki o zamana kadar manzaranın bugünkü görünümüyle okulların açılmasının en azından 31 Ağustos olarak çok zor ve zorlama bir seçenek olacağını düşünüyoruz.
Nasıl tutacaksınız çocukları mesafeye uygun?
Tuvaletlerin hali nasıl?
Özelleri bir kenara koyun, devlet okullarında hangi Corona önlemini uygulayabileceksiniz?..
Gerçek ve olan ile söylenen ve olması gereken arasında öyle uçurum olacak ki…
Fiili durumun özellikle devlet okullarında ne olduğunu unutup Sayın Bakanın “ideal” olarak açıkladığı hususların hayata geçmesi o kadar zor ki.
O yüzden okullarda özellikle lise altı yaş grubunda tehlike çok daha büyüktür.
Lise ve üniversitede de aynı tehdit söz konusudur lakin tek olumlu yan, bu yaş grubunun daha bilinçli olarak önlem ve kurallar açısından kendi otokontrollerini sağlayabilecek donanımda olmalarıdır.
Diğerleri adı üstünde “çocuk”tur. İsrail’deki durum bu konuda yakın bir örnektir.
Düğünlerdeki, piknik yerlerindeki, sahillerdeki, kafelerdeki insan manzaralarını görünce zaten daha ötesi söylenecek bir şey kalmıyor.
Tabiri caizse Türkiye’nin her noktasından insan fışkırıyor.
O nedenle çok ama çok zor bir Eylül, Ekim bizi bekliyor gibi görünüyor.
Umut edelim ki yanılan biz olalım.
Umut edelim ki, tıp bilim insanlarının korkuları boşa çıksın.