Budapeşte’de bulunan Orta Avrupa Üniversitesi’nin yaptığı bir çalışmaya göre ölüm sıralaması bakımından Covid 19, tüm zamanların salgınları içinde 13. sıraya yükselmiş.
Görünen ve korkulan o ki basamakları tırmanmaya hızla devam edecek.
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine rağmen artık bilim insanları ve hatta Bilim Kurulu üyeleri bile, açıklanan rakamın asgari 5 ile çarpılması gerektiğini söylüyorlar. Ki en son bilim kurulu üyesi Mehmet Ceyhan söyledi rakamları “günde tahminen 10 bin vaka var, rakamları en az 5 ile çarpmak gerek” diye.
Farkında mısınız, Mart-Nisan-Mayıs aylarında çoğumuzun yakınlarında Covid vakası duymuyorduk, şimdi sağımız solumuz, her taraftan, pek çok bildik isimden Covid haberleri geliyor.
Hele hele insan düşünmeden edemiyor; 50’li ölümlere kadar düşmüşken şimdi 80’li ölümlere yaklaştık, açıklanan resmi rakamlar 2 bin sınırına geldi, Mart ve Nisan aylarında sokağa çıkma kısıtlamaları ile salgını kontrol altına almaya çalışırken şimdi bırakın sokağa çıkma kısıtlamasını peyderpey okullardaki sınıfları ve hattı kantinleri açmaya devam ediyoruz.
Ki, okullarda da vaka haberleri ardı ardına gelmeye devam ediyor, bu tablonun ortasında “nasıl cesaret” denmez de ne denir?..
Karantinaya alınan mahallelere günbegün yenileri ekleniyor. Buna rağmen İçişleri Bakanlığı sektör sektör Corona denetimlerine başlandığını ilan ediyor.
Haber vererek yapılan denetimin hangi faydayı sağladığını bir türlü anlayamamış olduğumuza göre biz de bir algı sorunu var olmalı ne diyelim ki başka?
Peki Türkiye olarak her gün onlarca insanımız hayatını kaybederken, bu sayı sürekli artarken, sadece rakam olarak geçebileceğimiz basit bir olay mıdır bu durum?
Kaç aileye kaç acı düşüyor farkında mıyız?..
Ara tatile az bir zaman kala sınıfların ardı ardına açılması ve üniversitelerin de öğretime başlayacağı haberleri gelirken sınırlı da olsa bu kapsamda okul önlerinin halini, yoğunluğunu görüyorsunuz medyada?..
Kaç okulda vaka çıktı ve çıkıyor?
Dünyanın başka ülkeleri tekrar çok sıkı önlemlere ve tecrite dönerken bizdeki bu inanılmaz rahatlama ve serbesti gelecekte yaşayacağımız pişmanlıkların umarız belirtisi olmaz.
Bakınız Fransa’da Paris dahil 9 kentte her gün 21.00 ila 06.00 arası sokağa çıkmak yasaklandı. Altını çizelim, her gün…
İsviçre’de maske takmak zorunlu hale gelirken 15 kişiden fazla sosyal etkinlikler yasaklandı.
Çekya’da konaklama ve yiyecek hizmetlerinin büyük kısmına ara verildi.
Almanya’da Merkel, vatandaşların evde durmalarını ve seyahat etmemelerini istedi.
Rusya’da günlük vaka sayısı Mart’tan bugüne rekor kırar hale geldi.
Slovenya’da 30 gün boyunca olağanüstü hal ilan edilerek kısmi seyahat yasağı ve Fransa’daki gibi her gün geçerli olan akşam 9, sabah 6 arası sokağa çıkma yasağı getirildi.
İtalya’da okulların açık saatleri azaltıldı, uzaktan eğitim teşvik kararı alındı, 6 kişiden fazla bir arada olmak yasaklandı, konferans ve festivaller iptal edildi, fiziksel temas olan amatör sporların tümü durduruldu, restoran bar ve kafelerin gece 12’de kapanması kararı alındı.
Bu kararların devamı da var başka ülkelerin aldığı..
Peki ne anlatıyor bunlar bize?
85 milyonluk bir nüfusa sahibiz.
Kontrolsüz durumda olduğumuz her taraftan vaka fışkırması ile ortada.
Ne sağlıkçıların emekleri, ne bilinçli-sorumlu vatandaşın duyarlılığı bu salgını durdurmaya yeter halde.
Maalesef çok büyük bir kitlenin gerekli önlemleri almaması bizdeki tabloyu günden güne ağır hale getiriyor.
Bununla birlikte bizim toplumumuzu bilen herkes kabul eder ki, salgını kontrol altına almak için haber vererek denetim yapmak hiçbir işe yaramaz, istesek de istemesek de bu salgının kontrol altına alınabilmesi için tek yapılması gereken yine kapanmak.
Kuşkusuz ekonomik gerekçeler buna engel görülüyor ancak…
Vaka, hasta, ölüm sayısı arttıkça…
Mantar gibi her yerden Corona çıktıkça; hızlı ve aşırı şekilde serbestleşme ile okulları açarak okullara da Covid’i yaymakla…
Bilmiyoruz bu kararlardan sonra pişman olur muyuz?
Görünen köy kılavuz istemez.
Hele Avrupa’nın tekrar tecrite dönmesi gerçeği karşısında?
Gerçekten insan bir kez daha soruyor:
“Ne yaptığımızı bilir halde miyiz, ok yaydan çıkarsa oku tekrar yaya sabitleyebilecek miyiz?”
Ne dersiniz?