Osmanlı devlet adamlarından Mısır Prensi Mustafa Fazıl Paşa, Paris’ten Sultan Abdülaziz’e 18 sayfalık bir mektup yazar. Mektup; “Padişahların saraylarına en zor giren şey doğruluktur” bu cümleyle başlar… Ve devam eder:
“Padişahım, benden daha iyi bilirsiniz ki, din ve mezhep ruha hizmet eder ve bize öte dünyanın nimetlerini vaat eder. Şu kadar ki, milletlerin yönetimini belli eden din ve mezhep değildir.
Dinin yeri ezeli. Öncesiz gerçeklerdir. Şayet, din bu yerde durup kalmazsa, yani dünya işlerine de karışırsa hepimizi yok eder ve kendisi dahi yok olur.”
Gazeteci Ahmet Emin Yalman, anılarında önemli bir hususa değiniyor: “Fransızların, Maarif Nazırı: Damat Ferit Kabinesinin Milli Eğitim Bakanı Ali Kemal’e tavsiyeleri şudu:
‘Modern ilk mektepleri kapatınız. Bunların yerine eski usul cami mektepleri açınız. Bu suretle cahil halkın idaresi kolay olur.'”
Bir öğretmen arkadaşım ile konuşuyorum. Öğretmen arkadaşım, çok yoruldum Vecdi, biz derste artık dünyanın yuvarlak ve kendi etrafında ve yine güneşin etrafında döndüğünü bile anlatamıyoruz. Neden diye sorduğum da hafta içinde Müftülük ten görevli geliyor ve derslere giriyor. Ve o derste dünyanın düz olduğunu ve dönmediğini söylüyor… Çocuk kime inanacak…
Dün dünyayı aydınlatan bir din nasıl böyle bir noktaya gelebilir… İnanılır gibi değil…
Fuat Sezgin ustamız kitabının 26. sayfasında bunları yazmış: Müslümanlar miladın 10. yüzyılında astronomi de o kadar ilerlediler ki şu suali sormaya başladılar: ‘Dünyanın bir eğimi vardır. 23,5 derece. Bu eğimde bir azalma ve artma var mıdır?’ Hatta bunu araştırmak için Tahran’da Rey şehrinde bir rasathane kurdular.’
…
Usta devam ediyor: “365 gün zarfında dünya ile güneş arasında en uzak ve en kısa mesafe vardır. Bu en uzak noktayı Yunanlılar biliyordu. Müslümanlar 9. yüzyılda bu en uzak noktanın bir yılda bir yerinin değiştiğini farkettiler. Ve bunu hesaplamaya çalıştılar. Bunu 11. yüzyılın ilk yarısında meşhur Biruni diferansiyel matematikle hesaplamaya çalışıyor. Ondan 20-30 sene kadar sonra Zerkali adındaki bir Müslüman alim bu değişmenin yılda 12,5 saniye olduğunu hesap ediyor. Bugün Modern Astronomi bu değişmeyi 11,5 saniye olarak hesaplamış ve uyguluyor.” Yani aradaki hata payı bir saniye.. Yine dünyanın yuvarlak olduğu ve yine kendi ekseni etrafında döndüğünü açıklayan da İslam bilginleri… Ve siz geliyorsunuz o minicik beyinlerin içine korkuyla çöp değeri dahi olmayan bilgileri sokmaya çalışıyorsunuz ve çocukların analitik düşünmesini öldürüyorsunuz.. Olacak şey değil…
Siyasal dinin Allahı, peygamberi, dini yoktur. Onlar yobazlıktan beslenirler ve efendileri olan emperyalizme hizmet ederler…
Çok zor bir süreçteyiz… Dünyayı aydınlatan ve bilim ile donatan bir din nasıl olur da köklerini bu kadar yozlaştırır ve dininden vazgeçer..
Yeri gelmişken yine değinelim. “İlim” ile “bilim” aynı şeyler değildir. İlim bilinenleri öğrenmektir. Bilim ise bilinmeyenlerin peşinde koşmaktır. Şüpheye değer vermektir. Soru sormak, soruşturmak ve sorgulamaktır. Bilinenleri ezberleyip söylemek ise ilimdir. İlim anlayışından bilim üretilmez. Bilim özgür akıldan ve bilginin peşinden giderken sürekli olarak soru soran ve sorduğu sorular üzerine düşünen, araştıran ve sorgulayan ortam ister…
“Kişi soruna derinlemesine baktığında, bilimin dünyayı yönettiğini görecektir. Dünyada bilimden başka hükümdar olmamıştır, halen yoktur ve gelecekte de olmayacaktır.” Afgani… (Seyid Cemaleddin Afgani, yenilikçi ve bilim yanlısı siyasetçi)
“Dünyada herşey için, maddiyat için, maneviyat için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlmin ve fennin haricinde mürşid aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.” Atatürk(Atatürk ilim kelimesi yanında mutlaka fen kelimesini birlikte kullanmıştır. Gözden kaçmasın…)
Saygılarımla… V. Yılmaz
*Fuat Sezgin-Bilim Tarihi Sohbetleri- kitabı…