2022 yılı bitiyor ve yepyeni bir yıla giriyoruz. Umarım 2023 yılı tükettiğimiz 2022 yılından daha sağlıklı, huzurlu ve mutlu geçer.
Yılın son ayında ülke gündemi yine dolu dolu idi. Ancak içlerinden bir tanesi var ki epey gündemde kaldı ve halen konuşulmakta.
Olay, 2002 yılında bir tarikata mensup ailenin 6 yaşındaki kızlarını yine tarikat içerisinde hatırı sayılır bir kişiye dini nikah ile vermesi.. Küçücük çocuğa gelinlik falan da giydirmişler. 2014 yılında çocuk 14 yaşında iken bir şekilde şikayetçi oluyor nikahlandığı adamdan. Şikayete bakan savcının müşteki-mağdur çocuğun kemik yaşının hesaplanması sonrasında kemik testine yaşı tutan başka birisinin girmesi kısaca hile ve hülle ile olayın üzeri kapanıyor. Yaş 17 olunca resmi nikah kıyılıyor ve 17 yaşında da anne oluyor. Sonra bu çocuk 24 yaşına geliyor. Çocukken defalarca yaşadığı cinsel saldırı, tecavüz ve darp-cebir olaylarının hukuki olarak cezalandırılmasını istiyor. Sabırla eşi, babası ve annesi ile geçmişi konuşarak ses kaydı alıyor ve savcılığa gidiyor. Bu sefer deliller tam olduğundan dosya açılıyor. Baba, eş ve anneye tutuksuz yargılanmak üzere karar verilince konu medyaya yansıyor ve kızılca kıyamet kopuyor.
Olayı özetlerken dahi tüylerim diken diken oldu ve ürperdim. Bu nasıl bir vahşettir?. Hepimizde ki ruh hali az önceki cümlem ile aynı “Bu nasıl bir vahşettir?”
Bunu biz diyoruz. Çünkü aldığımız aile terbiyesi, eğitim ve öğretim bu vakaya bu reaksiyonu veriyor. İşte bundan sonra yazdıklarım daha da vahşet;.. Herkes bizim gibi bu vakaya vahşet değil; aksine, eşin dini esaslara göre bir uygulamadan dolayı zulme uğradığını söylüyor. Evet . Böyle düşünenler hiçte az değil.
Bu algıda olan kitleye biliyorum çok kızıyorsunuz. Bende kızıyorum. Ancak bu kitle bu ülkenin maalesef gerçeği. Yıllarca Tevhid-i Tedrisat kanunu yürüklükte iken korsan öğretim kurumlarına göz yuman iktidarlar sayesinde bu kitle çoğaldı ve toplumumuzda kemikleşti. Sadece Tevhid-i Tedrisat kanunu mu?. Tekke ve zaviyelerin kapatılması ve toplum içerisinde bazı unvanların men edilmesine dair kanun da yürürlükte. Ama uygulama var mı? Yok.
İzlenme oranları yüksek ulusal haber kanallarında cübbeli sarıklı ve unvanı molla olan adamlar saatlerce hem de prime time denilen zaman dilimlerinde vaazlar verdi yıllarca. Bu adamlar sosyolojik yaşamımızın bir parçası oluverdi birden. Hem de kanunlara rağmen. Halen bu iki kanuna rağmen yasalar gümbür gümbür gözümüzün önünde çiğneniyor. Alternatif eğitim-öğretim modelleri ile adına Sıbyan mektepleri denilen yasadışı okullar, tabelaları ve servis araçları ile hatta haremlik selamlık sınıfları ile hayatımızda var. Kaldı ki o kadar tecavüz, istismar ve can kayıplarına neden olan yangın vakalarına rağmen varlar. Adamlar kanunlara rağmen de facto bir hayat tarzı yarattılar. Bu tespit önemli. Durum bu.
Bu iklim de bu adamlar medya ve kamuoyu baskısı ile cumhuriyetimizin savcılarının harekete geçmesi ile kendilerini mağdur görüyorlar. Çünkü bu adamların hayat algısı inandıkları dinden referans alma. Adam eminim mahkemede “ashabımız da çocuklarla nikah kıyıp yaşıyorlardı. Ben dinimin gereğini yaptım ve sizin huzurunuzda suçlu duruma düştüm” diyerek kendi taraftarlarını konsolile edecek ve eminim kendi taraftarları dışında yeni taraftarlar da edinecek.
Asıl sorun kanunların uygulanmadığı bir ülke durumuna düşmek diye düşünüyorum. Bu vakanın bana göre sosyolojik ve hukuki nedeni tam da budur.
Birde işin siyaset kısmı var.
Geçen hafta değer verdiğim bir ağabeyim ile konuşurken konu buraya geldi. Kendisi en fanatik iktidar muhaliflerindendir. Onun konu ile ilgili çok ilginç ve çarpıcı tezleri oldu.
Mesela diyor ki; “Bu iktidar yargıya ve medyaya kurum ve kurullar ile hakim mi? Bence evet.
Devam ediyor; “Tarikat veya cemaat adı her neyse.. bu zümreler mevcut iktidarın oy depoları mı?” Bence yine evet.
Son olarak soruyor; “İktidar istese bu davaya önce yayın yasağı koyup, sonra HSYK aracılığı ile İmamoğlu davasında olduğu gibi istediği hakimi atayıp olayı tarikat mensupları lehine az hasarla veya mümkünse hasarsız kapatabilir miydi?” bence evet mümkün.
Eh artık dayanamayıp sordum “Abim nereye varmak istiyorsun. Çatlatma adamı”
Güldü.. “Seçim var.. İktidar fena halde oy kaybediyor ve kaybettiği oylar arasında oy deposu olarak gördüğü cemaat ve tarikatlar da var. Tarikatlara şu mesajı veriyor; ben iktidardan gidersem Kemalist azgın kitle (biz oluyoruz o azgınlar) sizi yer bitirir. O yüzden bu size ders olsun. Akıllı olun”
Çok planlı bir komplo teorisi ama mümkün olması için ülkemizde yeterli siyasi, hukuki ve idari iklim var mı?. Evet var.
Katılıp katılmamak sizin takdiriniz de.
Ancak olayın sebepleri konusunda yazdığım hususlar net tespitimdir.
Laik eğitim, hukuk ve her türlü sosyolojik uygulamadan vazgeçtikçe ülkem biraz daha karanlığa gömülüyor.
Umarım iktidarı sandıkta yenmek isteyen muhalefet başörtüsüne yasal güvence gibi absürt bir girişimden sonra çocuk yaşta dini nikaha da yasal güvence çıkartalım çıkışı yapmaz.
Bu ülke de neyin ne zaman ne şekilde karşımıza çıkacağını inanın artık kestiremiyorum.
2023 yılının yeni tükettiğimiz son yıllardan daha güzel olmasını diliyor, bu yazıyı okuyan herkesin yeni yılını kutluyorum.