Gazetede haber:
“Z kuşağı yazı yazmasını bilmiyor”
Haberin detayında; son yıllarda tablet, telefon, bilgisayar ve klavyeye hapsolan Z kuşağının eline kalem almadığı; yazı yazmayı neredeyse unuttuğu, yazı yazanların ise yazdıklarının çok kötü olduğu, yazılarının bozukluğunun ve okunulmaz hale geldiğinden söz ediliyordu.
Milli Eğitim, milli eğitimsizlik sınıfına düşünce anormal midir?..
Değildir.
Çünkü gerçekten kalem tutmaz bir kuşak var nicedir önlerimizde.
Çünkü tamamen testkoliğe çevrilen öğrencilerin tümüyle sınav odaklı ve çoktan seçmeli sorular dehlizinden çıkamadığı bir hale evrildi eğitim sistemi.
İlköğretimde yazı yazmasını öğretiyoruz, kreş, anaokulu, 1,2,3,4…
4+4+4 sisteminde minicik 4.sınıf öğrencisi bile test düzenine geçmek zorunda kalıyor, dört işlem matematik dışında kalem ortaöğretim ile beraber ele alınmaz oluyor.
Kargacık burgacık, halk arasındaki tabirle doktor yazıları gibi hepsinin yazısı.. Malum doktor yazılarının okunaksızlığından söz edilir ya hep, ki onlar aslında zamanında yazmaktan yazıları bozulanlar.
Okumayan bir toplumduk.
Kitaptan kopan bir genç kuşağımız vardı.
Bir de kalem tutmaz hale döndük.
Harikulade eğitim sisteminin çok yönlü olumsuz sonuçlarından biridir bu, emeği geçenlerin kulağı çınlasın!
İyi örnekleri geçmişe giderek ifade etmek ne kadar hazin olursa olsun bugün bir ortaokul öğrencisi veya daha yükseltelim çıtayı, bir lise öğrencisi ve hatta üniversite öğrencisi dilekçe yazmasını bilmiyor dilekçe.
Resmi bir kurum ile işi olsa n’apacak haberi yok.
Efendim dilekçe mi kaldı, uzaktan ekran başında online işlemler ile her sorunumuzu gideriyoruz demeyin.
Ki zaten Z kuşağının hepsi yarış otosu gibi ekran başında klavye önünde harikalar yaratıyorlar, cep telefonundan yazdıkları mesajdaki hızlanmaları adliye katiplerine taş çıkarır o derece hızlı yazıyorlar.
Ama hepsi klavye başında öyleler.
Gerçekten ellerine kalem alıp bir şey yazdıkları yok.
Oysa bir zamanlar dilekçe yazmayı öğrenmeyen olmazdı okullarda…
Öyle derdini anlatmak da değil; kağıdın düzeni, çerçevesi, imza yeri, ilgisi, tarihin nereye atılacağı, adres yazılacaksa nereye yazılacağı…
Şimdi “dilekçe yazar mısın” diye sorsanız, bırakın yazmayı “dilekçe”nin anlamını bilmez haldeler.
Soyut bilgiyi ver, ezbere yönelt, test ile boğ.
Sonra ortak klasik yazılı sınav var tüm ülkede aynı anda.
Breh breh breh.. Olabildiğince bozup ayağa kalkamayacak kadar körü körüne, bile bile tüm eğitim sisteminin cılkı çıkarıldı.
Uzmanlar diyor ki: “Z kuşağı eline kalem almıyor, yazıları çok bozuk, halimiz nicedir”
Milli Eğitimi test eğitimine çevirenler düşünür mü dersiniz bu tabloyu; yoksa eğitimden çok kısır siyasi tartışmalarla gündem oluşturma gayretinde mi olacaklar hep, öğretim hayatı dibe vururken?
Yazmak kendini ifade etmektir. Klavye başında yazmak ile kağıda yazmak arasında uçurum kadar fark vardır. Klavye başında yazabilen eğer kağıdı eline alıp kalemle bir şeyler yazamıyorsa ruhsal olarak bir tarafı hep eksik kalacaktır.
Çevrenize bir bakıp sorun gençlere… Ellerine ne zaman kalem almışlar?..
(Z kuşağından bahsederken bilgi olarak iletelim. Ortalama olarak bugün hayatta olanlar baz alınarak yapılan ve kuşak olarak adlandırılan doğum yıllarına göre sık sık karşımıza çıkan sınıflandırmada 1925-1945 arası doğanlar sessiz kuşak, 1946-1964 arası doğanlar bebek patlaması, 1965-1979 arası X kuşağı, 1980-1995 Y kuşağı, 1996-2012 veya bazılarına göre 2020’ye kadar geliyor bu dönem arası doğanlar Z kuşağı, nihayet 2010’lardan 2020’lerden sonra doğanlar Alfa kuşağı olarak adlandırılıyor)
Yani iyimser de olabiliriz; Z kuşağı da büyüyor…
Alfa kuşağı geliyor…
Artık çivi yazısına mı yol alırlar bilinmez!