İktidarın kendisinden olanlara sağladığı her hangi bir suçtan kurtarma yaklaşımı.
İktidardan yanaysan her türlü suçu işleyebilirsin, kimse sana dokunamaz.
İşin mahkemeye düşmesi de önemli değil, eğer muafiyet kapsamına giriyorsan ne yapar eder kurtarırlar…
Son olaydan başlayalım: Somali Cumhurbaşkanının oğlu İstanbul’da oto kuryelik yapan bir gence kendisinin kullandığı arabayla çarparak ölümüne sebep olur. Suçlu tutuklanmaz, ifadesi alınarak serbest bırakılır. Kazada tam kusurlu olan Somali Cumhurbaşkanının oğlu karakoldan çıkar çıkmaz Türkiye’yi terk eder…
Bir başka olayda bir spor kulübü başkanı takımının aleyhine karar verdi diye futbol sahasına girer hakemi bir yumrukta yere indirir, imam-cemaat meselesinde olduğu gibi başkanla birlikte sahaya giren yöneticiler, taraftarlar yerdeki hakemi Allah yarattı demeden tekmelerler. Kulüp başkanı iktidar partisinin kurucusudur, iki dönem milletvekilliği yapmıştır, genel başkanın gözdesidir…
Ayrıcalıklı olmaya uygun bir başka örnek de TBMM’ den:
Oturumu yöneten iktidar ortağı MHP’li meclis başkan vekili muhalefet partisi milletvekiline küfreder ancak ceza almak yerine, “az bile söylemiş.” diyerek taltif edilir. Benzer bir olay muhalefet milletvekili tarafından yapılınca milletvekiline iki oturum katılmama cezası verilir…
İktidar partisindenseniz taltif, muhalefet partisindenseniz cezalandırılıyorsunuz.
Yani adaleti bağımsız mahkemeler değil siyasi iktidar belirliyor.
Son bir örnek:
Türkiye İşçi Partisi Hatay milletvekili Can Atalay hukuka aykırı bir şekilde hapisten çıkartılmıyor, keza Osman Kavala da öyle, Gezi davasında berat etmiş aydınlar, yine Ergenekon davasında darbeye teşebbüsten yargılanıp ağır cezalar almış komutanlar, FETÖ ayaklanmasının etkisiz hale getirilmesinden sonra yeniden yargılanıp berat ediyorlar, sonra tekrar ağır cezalara çarptırılarak tutuklanıyorlar
Demek ki neymiş?
Her şeyin başı adaletmiş…
Adalet yoksa sağlık da, eğitim de, sosyal güvenlik de yokmuş…