Erdoğan Özdemir tarafından 25 yerinden bıçaklanarak öldürülen Ata Emre Akman davasında gerekçeli karar açıklandı. Kararda, İnfaz Kanunu’nun yetersiz olduğu vurgulanarak, adalet duygusunun tatmin edilmesi, cezanın infazında ortaya çıkacak aksaklıkların düzenlenmesi için kararın TBMM Adalet Komisyonu’na gönderildiği belirtildi.
Balıkesir’de okuyan üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Ata Emre Akman, harçlığını çıkarmak için ailesinden habersiz 6 Mayıs’ta kurye olarak işe girdi. 11 Mayıs gecesi sipariş teslim etmek için gittiği sokakta hiç tanımadığı Erdoğan Özdemir (17) tarafından önü kesilerek 25 bıçak darbesiyle vahşice katledildi. Özdemir ifadesinde, babası Orhan Özdemir’in sevgilisi Sultan Durmaz’ı nereden tanıdığını sorduğunu ve Akman’ın kendisini terslemesi üzerine bıçakladığını söyledi. Balıkesir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi iki hafta önce verdiği kararda cezada hiçbir takdiri indirim yapmadan Erdoğan Özdemir’i 24 yıl hapis cezasına çarptırırken, baba Orhan Özdemir’in ise beraatına karar verdi.
Balıkesir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi 35 sayfalık gerekçeli kararını açıkladı. Kararda sanığın Akman’ı katletmesiyle ilgili, failin eylemini her türlü insani duygu, düşünce ve değerden arınmış şekilde, pervasız ve fütursuzca, içindeki sadist duyguların tezahürü sonrası sebepsiz olarak sırf öldürmek için öldürdüğü ve canavarca hisle hareket ettiği belirtildi. Mahkeme, babaya verilen tartışmalı beraat kararıyla ilgili olarak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun “Azmettiren, mağduru somut olarak belirtmeli” yönündeki verdiği kararı gerekçe olarak gösterdi. Söz konusu olayda sanık Orhan Özdemir’in “O evin önüne git, orada kimi görürsen onu öldür” şeklinde açık bir talimatı olmadığı belirtilen gerekçede, bu nedenle azmettirme suçunun oluşmadığı ifade edildi.
MAHKEMEDEN MANİFESTO GİBİ GEREKÇE
Gerekçeli kararda hayata karşı işlenen suçlarda cezanın infaz sürecinin ‘Suça Sürüklenen Çocuk’ sıfatına haiz kişiler yönünden kısa bir sürece tekabül etmesi, yine suç bataklığındaki kişilerin aldıkları birden fazla mahkûmiyet hükmüne rağmen çok kısa sürede toplum içine karışarak yasa koyucunun kendilerine tanıdığı hakları kötüye kullanmak suretiyle tekrardan, vatandaşlık görevini yerine getiren ve güvenli bir ortamda yaşamayı hedefleyen saf ve temiz insanların yaşamını alt üst etmeleri gibi ağır neticeler dikkate alındığında, en azından hayata karşı işlenen suçlar yönünden ceza infaz yasası ile TCK’da yeniden bir değerlendirme yapılmasında fayda olduğu belirtildi. Mahkeme, gerekçeli kararında toplumda yasalarla, verilen kararlarla, bu kararların infazıyla adaletin tesis edildiği inancının tam olarak oturması durumunda kimsenin sosyal medyadan ya da başkaca mecralardan da adalet noktasında medet ummayacağı belirtildi. Hukuk devleti ilkesinin gereği olarak yasa yapıcı olan meclisin, uygulayıcılara toplumdaki adalet duygusunu tatmin edecek yeterli argümanları sağlaması, infazda ortaya çıkan aksaklıkların düzenlenmesi ya da yasa yapım aşamalarında nazara alınması ve bu hususta gerekli hassasiyetin gösterilmesi bakımından gerekçeli kararın TBMM Adalet Komisyonu’na, Adalet Bakanlığı Mevzuat Genel Müdürlüğü’ne gönderilmesine karar verildi.
‘HUKUK DEVLETİNDE CESURCA SUÇ İŞLENMEMELİ’
Mahkeme gerekçesinde, Orhan Özdemir, Erdoğan Özdemir ve Sultan Durmaz’ın da aralarında bulunduğu davanın sanıklarının ve tanıklarının birçok suç kaydı olduğunu hatırlatarak Orhan Özdemir ve muhatap olduğu kitlenin suç kayıtlarına bakıldığında, bu kişilerin Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen neredeyse tüm suçlara meyilli oldukları, bu şahısların, kişilerin yaşam hakkına (kasten öldürmeye teşebbüs, yaralama, tehdit vd. suçlar), toplumun ahlaki değerlerine (cinsel istismar, fuhuş, uyuşturucu, yalan tanıklık vd. suçlar), mal varlığı ve mülkiyet hakkına (dolandırıcılık, hırsızlık, suç eşyasını satın alma vd. suçlar) ve diğer hak ve değerlere saygı duymadıklarının görüldüğü ifade edildi. Kararda bu kişilerin kendilerine kamu otoritesinin sağladığı imkânları (açık ceza infaz kurumuna çıkma, şartlı tahliye, denetime ayrılma, COVID izni gibi) kötüye kullanarak dışarıya çıktıklarında aynı kötülüklerde ve suçlarda ısrar ettikleri, bu olayda da Ata Emre’nin hayatını elinden alan kişilerin aslında toplumun sıralanan tüm değerlerini ve temel haklarını ihlal eden kişiler oldukları görüldüğü belirtilerek hukuk devletinde suçlu ya da suça yatkın kişilerin bu kadar cesurca suç işleyememesi hatta buna cesaret dahi edememesi gerektiği anlatıldı.
‘KÖTÜLÜK İYİLİĞE DARBE VURDU’
Gerekçeli kararda Akman’ın suç dehlizinde birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışan bir kitlenin, kendi çekişmeleri içinde yetiştirdikleri çocukları tarafından sebepsiz şekilde hunharca katledildiği, bu eylemle Ata Emre’nin en önemli hakkı olan yaşam hakkının elinden alındığı, ailesinin ise bir ömür yaşayacağı evlat acısıyla baş başa kaldığı belirtildi. Devletine karşı her türlü özveriyi gösteren, vatandaşlık ödevlerini yerine getiren bir ailenin güvenli bir ortamda aile yaşamını sürdürme hakkının da ihlal edildiğine değinilen kararda baba olan sanık Orhan’ın canavarca hisle hareket eden bir çocuk yetiştirdiği, yasal olarak çocuk kabul edilen bu şahsın da içindeki tüm kötülüğü ve ahlaki denaeti serdederek masum bir gencin hayatını elinden aldığı bu olayda, suç ve suç ortamındaki kişiler, suç ve suçluyla ilgisi olmayan kişilerin hayatını kararttığı, tabiri caizse kötülüğün iyiliğe büyük bir darbe vurduğu ve onların mutlu ve huzurlu yaşamını elinden aldığı anlatıldı.
Kaynak : Hürriyet Gazetesi