“Seni kendimden tanıdım çocuk;
Yüreği sürekli çiğnenen bir yol
Gövdesi acılardan acılara köprü…
Biraz öfke, biraz onur, çokça onur olan
Kendimden.
Eğildim öptüm yıkık alnından
Uzaktın, kıyamadım sessizliğine
Biraz daha dedim içimden, biraz daha;
Gün olur, onuru güzel çocuk
Acı da yakışır insanın yüreğine.”
Bu yazıya başlamadan önce Şükrü ERBAŞ’ın bu dizeleri geçti aklımdan. Bu yazının kahramanı çocuklarımız için uygun dizeler gibi göründü bana. Çünkü bu yazının sessiz kahramanları onlar: Çocuklar…
Bazen öylesine büyük yürekler çıkar ki aramızdan, kararlılıkla kimsenin cesaret edemediği, üzerine gidemediği, söz bile söyleyemediği durumlara karşı set koyar, ezberi bozar, akışı değiştirirler. Tıpkı 2010 yılında cesur bir rehber öğretmenin ortaya çıkardığı, yüzden fazla kişinin tutuklandığı ve birçok kamu görevlisinin açığa alındığı cinsel istismar vakası gibi. Toplumun kurtarıcısı olan böylesine gözü kara ve fedakâr eğitimcilere, insanlara çok ama çok ihtiyacımız var.
İşte o cesur yüreklerden biridir Hasan Hüseyin Özcan. Hangi okulda ya da ne zaman öğretmenlik yapmış, bunların önemi yoktur. Ülkenin neresinde çalışırsa çalışsın bilirim ki yanlışın üzerine aynı kararlılıkla gidecek, hiçbir tehdide, kötü söze aldırış etmeden doğruları cesaretle söyleyecektir. Ve minicik bir el eğer yardım için ona uzanmışsa, çekip kurtaracaktır çaresizliğin kucağından, hiç tereddüt etmeden.
Ülkemizin de gündeminde olan, yürekleri sızlatan, hayatları karartan bir hastalıktır çocuk istismarı. Birtakım istisnai durumların dışında istismara uğrayan mağdurların önemli bir bölümü çocuk yetiştirme konusunda yetersiz, kendisine sahip çıkamayan ailelere mensuptur. Bunun yanında bazı kültürlerde de var olan sapkınlıklar da çocuk istismarı ile mücadeleyi olumsuz etkiler. Sonuçta koruyamadığımız masum çocuklar büyük zararlar görür, onarılmaz travmalar yaşarlar. İşte bu yüzden Eğitimci İbrahim Şafak’ın, “Evlilik Ehliyeti” fikri yani evlenecek olanların birtakım fiziksel ve duygusal yeterliliğe sahip olmaları koşulu, belki biraz hayalî ama kesinlikle üstünde durulması gereken bir düşüncedir.
Can sıkıcı, yürek burkucudur bu tür olaylar. Konuşulmaz, hasıraltı edilir. Sanki çözüm bilinçaltımızın en diplerine atmakmış gibi, üzerine gidilmesi, gündem olması ayıplanır. Oysa yapılması gereken tam tersidir. Böyle bir hastalık varsa inadına yüzleşmek gerekir. Olayların kapatılması hep istismar edene yarar. Yaralayan, istismar eden toplumun bu açığından yararlanır ve hep minik bir beden yaralanır. İşte onlara bu fırsatı vermemek için temelde olması gereken ailelerin çocuklarına cinsel konularda bilgi verecek yetkinlikte olması, çocuklarının cinselliği sokakta öğrenmesinin önüne geçmesidir.
Artık “utandırma” zamanı. Artık yüzleşme zamanı ve hepsinden önemlisi artık öğrenme zamanı. Çocuklara bedenlerini korumayı, tehlikelerden uzak durmayı öğretirken yetişkinlere de çocuğunu korumayı öğretmenin vakti geldi artık. Çocuk sahibi olma fikri bile birtakım sorumlulukları peşinen kabullenme anlamına geliyor. O halde çocuklarımıza en temelde kendi bedenlerini koruma bilincini çok küçük yaşlarda vermeye başlamalı. Kendini koruyamayacağı dönemlerde kontrolsüz ortamlarda bulunmalarına mani olunmalıdır ki yeni yaralar açılmasın. Çocuklarımız yaşamları boyunca unutamayacakları acı olaylar yaşamasın. Bizden bugüne hediye olan ve bizden geriye kalacak olan minik yürekler hayata ilk günkü umutlarını yitirmeden güvenle bakabilsin. Bunun için yapılması gereken asıl şey bu konuda bilinç oluşturmak. İnsanları aydınlatmak… Mevzu ne kadar kötü olursa olsun olayların üstüne gitmek… Bunun için de “cesur yüreklere” ihtiyacımız var. İşte o “cesur yüreklerden” biri de Hasan Hüseyin Özcan’dır.
İnatla ve korkusuzca büyük ıstıraplar çeken bedenlerin acılarını sonlandırdı. Hiçbir olumsuzluğa aldırış etmeden doğru bildiğini okudu. Zaten derdi “adları kötüye çıkarmak” değil, kötünün adını çıkarmaktı. Her türlü pisliği yapıp tekrar içimize karışan, hatta haddinden fazla normalleşen; bazen bu tür olaylara en sert tepkileri veren hasta ruhluları deşifre etmekti
Hasan Hüseyin Özcan’ın ortaya çıkardığı olaylar sayesinde suçlular işledikleri suçun karşılığında neler olduğunu öğrendiler. Bu diğerlerine de güçlü bir mesaj oldu. Ancak cezai tedbirlerin bu tür olayları çözmede yetersiz kalacağı malum. Zaten dünya tarihinde çocuk istismarı suçlarını işleyenler en ağır cezaları almış ama sorun hiçbir zaman ortadan kalkmamış. O zaman yapılması gereken, daha şeffaf olmamız, cinsel istismarda çözümü eğitimde aramamızdır. Bu konuda Hasan Hüseyin Özcan gibi korkusuz eğitimcilerin yanında, aile ve çocuğa ergenlik dönemi ve cinsellik konusunda bilgi verebilecek her birey çok kıymetlidir. Bu listeye, sağlıkçılar, imamlar ve diğer kamu görevlileri eklenebilir.
Bugün Konya’da görevini sürdüren kıymetli öğretmen arkadaşım Hasan Hüseyin Özcan’ı sevgiyle yâd ediyorum. Bir eğitimci olarak ondan esinleneceğim çok şey var.