featured

CEMRE

Şubat’ın 20’sinde, 27’sinde ve Mart’ın 6’sında (artık yıllarda Mart’ın 5’inde) takvimlerin kaydettiği üç hava olayı vardır ki buna “cemre” denir.

Birinci “cemre” havaya, ikinci “cemre” suya, üçüncü “cemre” de toprağa düşer derler.. Cemrelerin düştüğü yerleri ısıttığı söylenir. Cemrelerin düştüğü günler genellikle rüzgarlı geçer.

Aslında “düşme” diye bir durum yoktur. “ Cemr” Acemce olup, düştüğü düşünülür. İşin asıl gerçeği; dünyamızın güneşin çevresindeki yörüngesinde ki dönüşünde yeni bir evreye girişidir.

Yaşadığımız günlerin meteorolojik gerçeklerine baktığımızda; güneş bulutların ardından  bizlere göz kırpıyor. Bir açıp bir kapanıyor. Güneş var ama, ısıtmıyor hava buz gibi, rüzgar esiyor.

İnsanlarımız güneşi görünce soyunup dökünüyor. Nasıl giysiler giyeceğini şaşırıyorlar. Salgın hastalıklar insanların yakasını bırakmıyor. Her yer aksırık, öksürük ve hapşırıklar içinde. Kalabalıklar insanı ürkütüyor. Güncel Corona virüs salgını ülkeleri, komşularımızı ve bizi tehdit ediyor.

Bu bağlamda işin özü doğa kendi içindeki devinimlerini ve dönüşümlerini yaşıyor. Dünya, güneşin etrafındaki yörüngesinde ilerleyerek, burçtan burca, mevsimden mevsimlere, geçişler yapıyor.

Güneş 20 Şubat ve 20 Mart arasında “balık burcun”nda.  Dünyamız güneş etrafında dönerken burçtan burca ilerler. 12 burç yaşar ve görürüz. Her burç insanlara da doğal değişimler yaşatır, değişik etkiler yaptığı söylenir.

Konumuza dönersek; havaların, suların, ısınması, güneşin dünyamıza uzaklığıyla yakından ilgilidir.  Dünyamızın güneşin etrafındaki yörüngesi(dolaşım yolu) daire biçiminde değil; elips( konveks) biçiminde bir yol izler. Bu yolun tavuk yumurtası biçimli olduğu gözlenmiştir.

Dünyamız, bu yörüngede ilerlerken 12 ay ve 4 mevsimi yaşarız. Dünyamız, güneş ışınlarını dik almaya başladığında ilkbahar ve yaz mevsimlerini, dünyamız güneş ışınlarından uzaklaşmaya başladığında sonbahar ve kış mevsimlerini yaşarız.

Şu günler, dünyamızın  güneşe yakınlaşmaya başlayarak, ışınlarını dik almaya,  dünyamızın atmosferini, denizleri, yer küremizi ısıtmaya, ışıtmaya, canlandırmaya başladığı zamandır.

Doğadaki yaşamın, canlanmasına katkıda bulunan ısı, ışık, su ve toprakla buluşarak  yeni oluşumlar, dönüşümler yaşanır doğada. Bitkiler  yaprak, çiçek, böcekler larvalarından çıkar, her yer çimen ve çiçeklerle bezenir. Bu değişim ve dönüşümler; doğal olarak insanların ruh ve bedenlerinde değişik duygu, düşünce ve davranışlara sürükler.

Bu doğal dönüşümlerin özünde yatan; güven ve güvensizlikler insanı kararsızlıklara sürükler. Thomas Stearns Eliot güveni şöyle tanımlıyor; “Kazanması yıllar süren, kırılması saniye, alan ve dağıldıktan sonra toparlanması için bir ömür gereken şeye “güven”  denir.”

“Değişim bir şeyleri riske atmaktır. Bu bizi (günlük yaşamda) güvensiz kılar. Değişmemek en büyük risktir,…” diyor erenler. İnsan, ömrünce değişimin ve  yeniliğin peşinden koşar. Değişime, dönüşüme, ilerlemeye ve yenilenmeye, güncellenmeye direnenler yolun dışına itilirler.

İbn Rüşt sesleniyor!

“Fikirlerin kanatları vardır. Uçarak yerine varır. Kimse insanlara ulaşmasını engelleyemez…”

“İnsan insana, insan kardeşine, kendini adadıkça İnsandır.” Albert SCHWELZER

Mustafa Kemal Atatürk; Balıkesir Atatürk Parkı’ndaki anıtının arka fonundan;

“BİRLİK VE BERABERLİK, KADERİ  İLAHİDEN GAYRİ TÜM GÜÇLÜKLERİ YENER” diyor.

Bu günlerde doğanlar; perşembe gününü,  7 rakamını  Akuamarin taşını severmiş , deniz mavisine ve gümüş rengine aşıklarmış. İnci çiçeği, zambak, kiraz çiçeği, limon çiçeği ile huzur veren müziği severlermiş.

Son yıllarda tozlaşan insani değerleri düşününce, aklım başımdan gidiyor. Huzur, güven, birlik, beraberlik, dayanışma, din, iman, ahlak, edep, liyakat, sadakat… tozlaşıp, Şubat, Mart , Nisan… rüzgarlarıyla bulutlara karışınca; sokaklardaki insanlar bir birinden korkar, selam sabah verene acayip bakar oldular.

Şehir içinde toplu taşım araçlarında bayan ve baylar herkes tek tek koltuğun koridora bakan yerine oturuyor, iki erkek, iki bayanğn  yan yana oturamaz duruma geldiğimizi gözlüyorum

Isı, ışık,ateşi, feri kalmamş kömürlere dönen duygu ve düşüncelerde insanlar olduk gibi, geliyor zannıma.

Pir Sultan Abdal dertlenir;

“Bir güzelin aşığıyım erenler

Onun için taşa tutar el beni.

Gündüz hayalimde , gece düşümde

Kumdan kuma savuruyor yel beni…”

Bu duygu ve düşünceler, için için yer beni.

Ustam öyle diyor * İ D U R A K İ *

 

 

 

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
CEMRE
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!