Diyarbakırlı sanatçımız Sami Hazinses’in sözlerini ,yazıp bestelediği türküsü geldi aklıma.
Derdimi kimlere desem
Başım alıp nere gitsem..
Derya deniz sanatçılarımız , ozanlarımız aramızdan bir bir ayrılıyorlar. Onlardan geriye kalanlar yaşamlarının en özel anlarında üretip gözümüze , gönlümüze ve halkımıza bırakıp gittiği muhteşem mirasları.
Rahmet , minnet , dua ve saygı ile anıyor , bize sevda türküleri tadında bıraktığı eserleri ile o günleri yad edebildiğimiz için kendimi şanslı sayıyorum.
Rahmetlik anacığım ile zaman zaman dertleşirdim, ona yaşadığım ağır ihanetin acılarından söz ettiğim ilk gün bana şöyle bir öğüt vermişti. Bu öğütten sonra annemle hiç bu konuda sözleşmedik , söylemedik , konuşmadık..
” Sen dik dur , eğri olan cezasını bulur ” Ayrıca , giden atın başı bağlanmaz , bağlansa da ağzındaki gemin kayışı kopuktur , kayış kopunca ar damarı da çatlar. Uzak dur !”
Uzak durdum , yakın oldum yazı yazmaya , daha bir değer kazandı okuyup yazmak. Teee öğretmen okulundan beri yazardım kendi halimde. Yeni yetme bir öğretmen iken, bir cesaretle başladım gazetelerde yazmaya. Usandığım zamanlar da oldu ama , yazmadan da olmayuru ki. Oku oku nereye kadar ? Yörük nineme selam olsun gariii.. Olmayuru diye de yazdım ya buraya. Anısına saygıyla.
Bir yerden başlamak için epeyce yol aldığımı fark ettim. Öğretmen okulu duvar gazeteleri ile çıraklığa başladığımı anımsıyorum.Çocukluğumda annem – babam meraklandırdı okuyup yazmaya… Sonrasında, edebiyat öğretmenlerim Meral Ertem Köz ve Seval Bostanlı Evren‘in üzerimde emeği çoktur. Bana haklarını helal etsinler. Minnettarım onlara. Bu Korona günlerinde çok işime yarayan yazıp – okumak gibi bir alışkanlığı bana sevgiyle kazandırdılar. Daha ne olsun ki.. En kalbi duygularımla kulaklarını çınlatayım , her ikisinin de. Selamlarım, sevgilerim kucak kucak , sağlıcakla olsunlar. Sağ olsunlar , var olsunlar.
“Dert bir değil elvan elvan” diye dertlendiğim günlerde Aşık Veysel’in ” Dostlar Beni Hatırlasın ” kitabını okurken aşağıdaki siyah beyaz yazdığım sözlerini aklıma ve yüreğime de yazdım. Ellere derdini açmanın acısını çektiğimi söylemeliyim. El senin acını ne anlar , yüreğindeki fırtınayı , içindeki kasırgaları dile döksen bile , dillendirmeyle olmuyor bu işler. Sen; acının zalimce kırdığı kalbini açtığın dost dediğin , sözünü özünü bin bir parçaya ayırıp döküyor ortalığa. Bir kez daha ihanetin dost deyip güvendiğinin kazığı ile hançerlenip sessizce oturuyorsun. En büyük dersi buradan çıkarıp , sınıfta konuşmuyorsun. Sınıfta , etütte konuşanları tahtaya yazanlar kadar mert değiller ardından söyleyenler. Sonra ben de sustum. En inandığıma bile derdimi söylememeyi öğrendim. Hem de bu yaşımda. Veysel baba sen , ışıklarda uyu e mi.. Hani bir söz vardır ya ” tarih ve okumak insanı bilge kılar ” Okumaya ve yazarak üretmeye devam o zaman. Bilge olmak gibi bir derdim yok. Sade iyi bir insan olmaya çabalayıp sürdürmeye veeee Koronaya yakalanmadan yaşamak en büyük özlemim.
Ben yine de anacığımdan bana miras kalan o sözlerini tüm insanlığa olsun diye dileğimi yazayım.
” Yaptığın iyilik de kötülük de yanına kalmaz , yarına kalır”
Gerçek dostlara selam kabilinden dileğimdir ; Koronasız günleriniz çabuk gelsin. Sağ ve sağlıcakla olun e mi.
( 25 Ekim 1894 – 21 Mart 1973 )
Anadolu ozanıdır Aşık Veysel Şatıroğlu. Bence dünya bilgesidir. Sadece ozanlık mı ? Ozanlık ne ki? Dik duruşu ile , ilkelerine sahipliği ile koca iktidara bile direniş gösterendir o. Sazı ile sözü ile uygarca savaşandır o. Hani diyor ya bir türküde ;
” Mektebin bacaları , ders verir hocaları ” işte koca dünyanın hocasıdır Aşık Veysel. Sazı , sözü dünyanın en önemli müzik insanlarının belleğindedir. Sözü ile sazı ile ders vermeyi hala sürdürüyor.
Ozanların , Köy Enstitülerinin öğretenidir.Yol gösterenidir. 7 yaşında yitirdiği gözlerinin ( çiçek hastalığıyla) görmezliğiyle barışık yaşar ölene dek.
Dünyayı gözü açık olanlardan daha iyi görür , gözü açık olanlara inat ” gözü aşık” olur.
Çiçek hastalığından yitirdiği gözünü yitirmesinin öyküsünü kendi deyişiyle yazayım.
”Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kaydı , düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım… Çiçek zorlu geldi. Sol gözümde çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan.”
Zindandan dünyaya yaydığın ışığınla bizler aydınlanıp duruyoruz a benim koca yürekli Aşık Veysel’im. Sonsuza dek yaşasın eserlerin. Dünyanın en özel insanlarını yetiştiren bu güzelim Anadolu / Türk kültürünün ustalarına minnet ve saygıyla.İyi ki bu toprakların evladıyım. Ne mutlu bana. Ne mutlu bu değerleri özümseyip , sahip çıkanlara.
Aşık Veysel Şatıroğlu’nu Sivas Milli Eğitim Müdürü öğretmen, şair , oyun yazarı Ahmet Kutsi Tecer keşfeder. Ve onun daveti ile Köy Enstitülerinde saz öğretmeni olarak görev yapar. Köy Enstitülerinde usta öğretici / öğretmen olarak bağlama dersleri verir. Tanıştıktan sonra bilgeliğinin ve ozanlığının tanınmasında büyük payı olan Tecer ile dostluğu uzun yıllar sürer.
Aşık Veysel Şatıroğlu’nun adı ilk kez 5 Ocak 1931’de düzenlenen “Sivas Aşıklar Bayramı”nda duyulur. Aşıklık geleneğinin sürdürülmesinde öncü olur. Ardından gelen yüzlerce Anadolu Halk Ozanı onun eserlerinden etkilendiğini gururla söyler. Dadaloğlu , Karacaoğlan , Nesimi ve diğerlerinin izinden gidenlerle Anadolu’nun isyanına avaz olur aşıklar. Çekiç Ali , Hacı Taşan , Muharrem Ertaş ve oğlu Neşet Ertaşlar ilk akla gelenler.
***
Aşık Veysel Şatıroğlu’nu anlatmayı sürdürelim .
Cumhuriyet’in 10. yılı için yazdığı destanın yayınlanması ve Sivas Aşıklar Bayramı’ndaki başarısı ile Anadolu’da çok büyük dikkati çeker.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” 1965 yılında özel bir kanunla halk ozanına 500 lira aylık bağlar.
Aşıklık geleneğinin büyük temsilcisi Aşık Veysel , 1971 yılında Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde son konserini verir. Hastalanır. Ozanca sürdürdüğü yaşamının sonlarına geldiğini hisseder mi ? Bilmiyorum. Bildiğim ve öğrendiğim o bizim Türk halkı olarak en büyük ozanlarımızın başında gelir.
21 Mart 1973 yılında aramızdan bedeni ayrılır. Geriye derya deniz yığınla deyiş ve ezgiler bırakır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün vefatından sonra öylesine yanık çalar söyler ki.. Yüreğinde Atatürk ve Aşık Veysel’e ahde vefa duyanların gözleri yaşlıdır.. En derin hücrenizde bile hissedersiniz o yiğitliğin ve onlardan ayrılmanın acısının öyküsünü..
Atatürk’e Ağıt
Ağlayalım Atatürk’e
Bütün dünya kan ağladı
Başbuğ olmuştu mülke
Geldi ecel can ağladı
Şüphesiz bu dünya fani
Tanrı’nın aslanı hani
İnsi cinsi cem’i mahluk
Hepsi birden ağladı
Doğu batı cenup şimal
Aman Tanrım bu nasıl hal
Atatürk’e erdi zeval
Amir memur altın kürsü
Yas çekip mebsan* ağladı
İskender-i Zülkarneyin
Çalışmadı bunca leğin
Her millet Atatürk deyin
Cemiyet-i akvam ağladı
Atatürk’ün eserleri
Söylenecek bundan geri
Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti vatan ağladı
Fabrikalar icat etti
Atalığın ispat etti
Varlığın Türk’e terk etti
Döndü çark devran ağladı
Bu ne kuvvet bu ne kudret
Vardı bunda bir hikmet
Bütün Türkler İnönü İsmet
Gözlerinden kan ağladı
Tren hattı tayyareler
Türkler giydi hep karalar
Semerkand’ı Buhara’lar
İşitti her yan ağladı
Siz sağ olun Türk gençleri
Çalışanlar kalmaz geri
Mareşal Fevzi’nin askerleri
Ordular teğmen ağladı
Zannetme ağlayan gülmez
Aslan yatağı boş kalmaz
Yalınız gidenler gelmez
Felek-el mevt’in elinden
Her gelen insan ağladı
Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil düşman ağladı
Aşık Veysel ŞATIROĞLU.
Şimdi eserlerine ve ilkelerine , bıraktıklarına nankörlük edenlerin bu Atatürk ağıdını , Aşık Veysel’in sesinden dinlesinler isterim.
Üstüne basa basa bir daha yazayım , Aşık Veysel’in son dörtlüğünü..
” Uzatma Veysel bu sözü.
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil düşman ağladı ”
Buraya da bir not ekleyeyim , kayda geçsin http://balikesir24saat.com arşivinde kalsın.
Şöyle bir sorsam ; Aşık Veysel deyince aklınıza ilk ne gelir ?
– Uzun ince bir yoldayım , diye yanıt alırsınız , çoğunluk böyle diyor çünkü.
Bu yazıyı yazmadan önce birkaç arkadaşımla konuştum. Hepsi de uzun ince bir yolda yürüyorlarmış.
Biraz , araştırıp okuduğunuzda , o uzun ince bir yolun , iki kapılı hanından geçerken neler gelmiş Aşık Veysel’in başına neler.
Şaşıp kalıyor insan.
Varsıllığın uzakta durduğu , yoksulluğun kol gezdiği Anadolu bozkırında çare arayan yurdum insanının mücadelesini görmeyenlerin gözleri açık oysa.
Gözleri görmeyen bir halk ozanına reva görülenleri, yapılan haksızlıkları öğrendikçe , insanlık dersinden hangi notu aldığını sorguluyorsun ?
– Kaç almışız ?
– Kaç , kaç ?
***
1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti ile çok partili hayat başlar. Cumhuriyet Halk Partisi içinden ayrılan milletvekillerinin kurduğu Demokrat Parti iktidarı 1950 yıllarının ortalarından itibaren içinden çıktığı CHP’ye karşı muhalefete yönelik baskılarını arttırır. Muhalefetten rahatsız olan DP Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes 12 Ekim 1958 de Manisa’da halkı ” vatan cephesi” saflarında toplanmaya çağırır.Vatan Cephesi’ne katılanların isimleri radyodan okunmaya başlar.
” Menderes hükümeti , dönemin Sivas valisini Aşık Veysel’in köyü Sivrialan’a gönderir ve Demokrat Parti’ye oy vermesini ister. Büyük ozan bunu reddeder.Bunu da buraya not edelim ”
Bu çağrıya Aşık Veysel Şatıroğlu’nu da davet ederler. Demokrat Parti’nin yaptığı Vatan Cephesi hareketine katılmayı reddeden dönemin büyük halk ozanı Aşık Veysel muhalafete yönelik bu cepheleşmeyi kabul etmez.. Vatan Cephesine katılmaz.
Bu nedenle Demokrat Parti , Adnan Menderes hükümeti Aşık Veysel’i halkından koparan bir karar alır ve uygular.
Büyük ozan artık köyünden dışarı çıkamayacaktır. Seyahat etmesi yasaklanır. Sivas / Sivrialan köyüne hapsedilir.
Büyük ozan bu yasağın üzerine alır sazı eline , alır sözü diline ve der ki ;
DEMOKRASİNİN BUDUR REJİMİ.
” Demokrasinin budur rejimi
Vatan milletindir , kim kovar kimi.
Sıkma savcıları, kovma hakimi
Şekavet yok , adalet var bu yolda.
Topkapı’da, Kayseri’de,Uşak’ta
Kimin hakkı vardır bu sefil halkta.
Parmaklar oynuyor türlü nifakta
Selamet yok , felaket var bu yolda.
Radyo denilen milletin malı
Neşriyatlar tarafsızca olmalı.
Hakimiyet milletindir bilmeli
Esaret yok , hep millet var bu yolda.
Mantıksızdır “Vatan Cephesi”
Vatan milletindir bu neyin nesi
Maksat Menderes’in seçim dalgası
Menderes yok , memleket var bu yolda.
Milletsiz bir devlet yoktur olamaz.
Eğri bakan aradığın bulamaz.
Hiçbir parti ebediyen kalamaz.
Şikayet yok , nihayet var bu yolda.
Veysel söyler ama duyulmaz sesi.
Doğru söyleyene diyorlar “asi”
Böyle değil idi şu demokrasi
” Tahkikat “yok, hürriyet var bu yolda.
Aşık Veysel ŞATIROĞLU.
Kadınlara yönelik aile içi şiddetin önüne geçmek için çırpındığımız bu günlerde , kendini ve benliğini yitirmiş erkeklere ibret olsun diye yazayım. Olur mu ki ? Belli mi olur ? Belki de ibret olur!.
Aşık Veysel ilk evliliğinde ihanete uğrar. Ama o bu ihaneti , başka sevdayı , saygıyla karşılamayı bilen bir yüce gönüllüdür. Eşinin onu terk edip gitmesinde bile , insanlığının erdemini konuşturur , görmeyen gözü ile gözler önüne serer.
Rivayet odur ki ;
” Eşinin kaçacağı günü anlar , ayakkabısının içine bir miktar para ve pusula koyar”
– Vardığın yerde kendini ezdirme !