Üç öğün soframıza katık olan zeytin, binlerce yıldır yaşıyor. Ve bizden sonra da var olacak. Bizim elle tutulur gözle görülür tek madenimizdir o. Ölümsüz ağaç zeytin; hem sağlıklı yaşamak için, hem geçim kaynağımız olarak, hem de yeşili korumak anlamında bizim en çok arkasında durmamız gerekendir. Kısacası zeytin, geleceğimizin umududur. Sevgili okurlarım, hiç kimsenin geleceğimizi elimizden almasına izin vermeyiz değil mi?
Ne yazık ki, bugün 1939 yılında çıkarılmış olan “3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Araştırılması Hakkındaki Kanun” , Maden Yönetmeliği’nin 115. Maddesi’ne yeni bir fıkra eklenerek delinmek isteniyor. Zeytin Kanunu’nun 20. Maddesi 1. Fıkrası diyor ki; ‘’Zeytinlik sahaları içerisinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytin bitkisinin gelişmesini engelleyecek toz çıkartacak, kimyasal atık bırakacak, bütün eylemler bütün işletmeler yasaklanmıştır.”
Durum bu kadar net ve açıkken, evrensel hukuk kurallarına ve anayasaya aykırı bir tutum neden sergilenir ki? Tarım ve Orman Bakanlığı’nın işi olan bir konu hakkında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı nasıl yönetmelik çıkarabilir? Bütün bu olup bitenleri anlamak gerçekten mümkün değil.
Peki, zeytincilik sektörüne son anda ulaşan ve sektörden hiç kimsenin görüşü alınmadan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Zeytincilik Kanunu’na eklenmek istenen yönetmelik nedir? Şimdi, buna bir göz atalım:
“Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytincilik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite edip, eski hale getireceğini taahhüt etmesi şartıyla Genel Müdürlük tarafından belirlenen çalışma takvimi içerisinde zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir.”
“Zeytin sahasının taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek kişinin madencilik faaliyetleri bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini ve Tarım ve Orman Bakanlığınca uygun görülecek alanda dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesi zorunludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin tüm masraflardan ve zeytin sahasının taşınmasından kaynaklanan tüm taleplerden madencilik faaliyeti yürütmesi yönünde lehine karar verilen kişi sorumludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça, zeytin bahçesi tesis edilmesine ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığınca belirlenir.”
Ölmez ağacın idam fermanı olan bu yönetmelik, nasıl kamu yararına olabilir ki? Bugüne kadar birçok maden şirketi, çalışma alanını rehabilte etmeden öylece bırakıp gitti. Buna en canlı örnek, Balıkesir’in Havran ilçesine bağlı Tepeoba Köyü’nde faaliyet gösteren Özdoğu Madencilik A.Ş.-Kuzey Ege Bakır İşletmeleri’ne ait Bakır ve Molibden Zenginleştirme Tesisi’dir. Bugün maden sahasındaki 170 metre derinlikteki cehennem çukuru, zehir saçmaya devam ediyor. Bu durumdan haberdarken, kimse bizi bu yönetmeliğin kamu yararına olduğuna inandıramaz. Söz konusu yönetmeliği gözümüze şirin göstermek için, zeytin ağaçları kesilmeyecek, nakledilecek şeklinde yapılan açıklamalar da hiç ama hiç inandırıcı gelmiyor.
Ve şunu çok iyi biliyorum ki; vatanseverlik lafla olmaz. Vatanseverlik bu memleketin akarsuyuna, derelerine, zeytin ağaçlarına, dağlarına, ovalarına, sahip çıkmakla olur. Bu sahip çıkması meselesi; sadece belli bir siyasi görüşün, insan kitlesinin, çiftçinin ve zeytincinin meselesi değildir. Ülkemizdeki her siyasi görüşteki, her sınıftan insanı ilgilendiriyor. Bütün bunların farkında olan, bu ülkenin vatanseverleri binlerce yıllık zeytincilik kültürümüze sahip çıkarak, söz konusu yönetmeliği bir kez daha geri püskürtecektir.
Sevgili okurlarım, haykıracak nefesimiz kalmasa bile “Bu kararname, bizim için yok hükmündedir.” ve “Yerin üstündeki zeytin ağacı, yerin altındaki madenden daha değerlidir.” demekten bir an bile olsa vazgeçmeyiz değil mi? Kararlılığınızı bütün dünyaya anlatan evet yanıtlarınız, Anadolu’nun her köşesinden öylesine güçlü bir şekilde ulaştı ki… Hep birlikte, bu yönetmeliği durduracağımıza olan inancım pekişti. Bin yaşasın kutsal zeytin ağacımız…
Tarihe Not: Günümüzden bugüne yargıdan dönen Zeytincilik Kanunu’nu değiştirme çabalarında ilk deneme 2003 yılında gerçekleştirildi. Bunu, 17 Ocak 2006, 15 Temmuz 2008, 3 Temmuz 2009, 21 Nisan 2010, 20 Şubat 2013, 16 Haziran 2014, 17 Mayıs 2017 tarihindeki değişiklikler izledi.
Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/03/20220301-11.htm