Sevgili okurlarım, merhaba.
Yepyeni bir yazı ile karşınızdayım. İçinde bulunduğumuz bugünlerde sonbaharın olanca güzelliğini yaşıyoruz. Doğada, her şey olması gerektiği gibi , bizler ise özellikle akşam saatlerinde anlamsız bir koşturma içinde boğulup gidiyoruz. Bir durup doğayı dinleyebilsek; rüzgârın tatlı serinliğinden, ağıllarına koşan hayvanlardan ve yeni güne kavuşmak üzere batan güneşten neler öğreniriz neler…
Yazımın devamında doğanın mucizelerinden bahsetmeyi çok isterdim. Bunun yerine her karesi bir doğa harikası olan, tarihin her döneminde büyük bir öneme sahip toprakların sesi olacağım. Sizlere, daha önce Kazdağları yöresindeki özellikle Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde yoğunlaşan JES projelerinden bahsetmiştim.
Bu yeni yazımda da Kuzey Ege’yi çok daha doğrusu ülke tarımını, hayvancılığını ve ekonomisini yakından ilgilendiren bir başka JES projesine değineceğim. Malum, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinin bu sektörlere olan katkısını bilmekteyiz. Bölgenin turizm yaşantısına değinmiyorum bile… Assos’ta denizin tadını çıkarırken, bölgenin bir diğer cennet köşesinde doğanın katledilmesine seyirci kalacak kadar vicdansız olamayız değil mi?
Sevgili okurlarım, şimdi gelin hep birlikte bölge hakkında kısaca bilgi sahibi olalım. Ardından JES’lere karşı mücadelede öncü olan derneklerimize kulak verelim. Bu süreçte, onların yanındayız değil mi?
***
Çanakkale Ayvacık ilçesine bağlı Tuzla Köyü’nde 4 adet jeotermal santrali bulunmaktadır. Mevcut santraller; kurulum aşamasından itibaren ekolojik değerleri, tarihi varlıkları, tarımsal alanları ve insan sağlığını yok saymıştır. Deprem bölgesi olan Ayvacık Tuzla bölgesinde deprem riskini artırarak faaliyet yürütmektedir.
Tuzla’da; yeraltından saatte 800 metreküp jeotermal suyun yeraltındaki gazlarla birlikte çekildiği sistemde, suyu ve zehirli gazları tribüne taşıyan borular evlerin arasından, zeytinliklerin ve tarlaların içinden 150 desibel gürültü üreterek geçmektedir.
Santralleri işleten şirketler öylesine özgür, öylesine fütursuzlardır ki, 1360’lı yıllarda yapılan ve çevresiyle birlikte sit alanı kabul edilen Murat Hüdavendigâr Camisi’ni bile borularıyla kuşatmışlar. Tuzla ile Gülpınar Köyü arasında bulunan ve Aziz Paulus’un yürüyüş rotası üzerindeki 2 bin yıllık Roma köprüsünün olduğu alanı da reenjeksiyon alanı olarak kullanmaktadırlar.
MTN Enerji A.Ş, ‘’Babadere JES 2 Santrali’’ için ÇED başvuru dosyasını hazırladı. Böylelikle ÇED süreci başlatıldı. Ve ardından 6 Ekim 2023 tarihinde Tuzla Köyü kahvesinde halkın katılımı toplantısı yapıldı. Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği, Dalyan Köyü Güzelleştirme Derneği ve köy halkı bu toplantıya katılıp neden yeni bir JES daha istemediğini anlattı. Civar köylerden toplantıya katılan vatandaşlar da mevcut JES’ler yüzünden yaşadıkları tüm sorunları dile getirip yeni bir JES istemediklerini tekrar tekrar söyledi.
Konuya dair bir açıklamada bulunan Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği Başkanı Zerrin Sosyal, şunları ifade etti:
‘’İtiraz ve eleştirilerimizin ÇED sürecinde dikkate alınması için not tutulması yanında video ile de kaydedilmesini istedik. Çünkü itirazlarımız bir görevlinin el yazısıyla tuttuğu tutanağa tam aktarılamıyordu.
Söz alan herkes neden JES istemediğini, JES’lerle birlikte tarım ve hayvancılığın gördüğü zararı, sıcak akışkanların suya verilmesi nedeniyle Tuzla Çayı’nın balıklarının öldüğünü, sondaj kuyularının etrafında kötü kokudan durulamadığını, zeytin hasadının azaldığını ifade ettiler.
Biz de daha önce kazandığımız davadan, aynı proje dosyasının tekrar sunulduğundan bahsettik. Ayrıca MTN Enerji A.Ş.’nin bu proje dosyasından daha önce yeni sondaj kuyuları açmak için Çanakkale Valiliği’nden aldıkları “ÇED Gerekli Değildir” kararının iptali için dava açtığımızı ve bilirkişi keşfini beklediğimizi, itirazlarımızı orada da yineleyeceğimizi belirttik.
Yaklaşık iki saat süren toplantının sonunda tutulan tutanakta, yeni yapılacak JES için olumlu bir görüş yoktu.
Halkın katılımı toplantısına gelen üyelerimize, köylülerimize ve Dalyan Köyü Güzelleştirme Derneği’ne çok teşekkürler.’’ (Devam edecek.)